Başlıktaki ünlem işareti Netflix için değil, hemen belirtelim. Heyecanlanma sebebimiz elbette Neil Gaiman’ın efsanevi Sandman “çizgi romanının” sinema diliyle yeniden ifade edilecek olması. Üstelik öğrendiğimize göre Gaiman da projeye hayli dahil olmuş durumda, senaryo yazımından danışmanlığa, hatta çekim aşamalarına kadar. Bir diğer heyecan verici nokta da, yapıma sadece Netflix’in değil, aynı zamanda Sandman’in sahibi olan Warner Bros’un, yani işi film çekmek olan bir şirketin de dahil olması.

İngiliz The Guardian gazetesinden öğrendiğimiz kadarıyla “rekor” sayılabilecek bir bütçe ile anlaşmaya varmış iki şirket, bu da görsel açıdan kaliteli bir yapıma işaret edecektir diye umuyoruz. İçerik konusunda zaten endişemiz yok, yeter ki orijinal Sandman’e sadık kalınsın. İçerik demişken bu 11 bölümlük ilk sezonun, Sandman sagasının sadece Preludes & Nocturnes bölümünü, yani ilk 8 çizgi romanı (fasikül) ekrana taşıyacağını da ekleyelim.

Sandman 75 sayıdan oluşan ve 1989-1996 yılları arasında Vertigo / DC Comics tarafından yayınlanan ödüllü bir çizgi roman ve edebiyat ile yolu o kadar fazla kesişmiştir ki geçmişte, “çizgi roman” derken tırnak işareti koymadan edemiyor insan. Neil Gaiman, yazdığı ve çizimleri neredeyse her sayıda farklı sanatçıların yaptığı Sandman ile edebiyatçıların da kafasını karıştırmıştı zamanında. Ne de olsa Watchmen ve The Dark Knight Returns ile birlikte New York Times’ın çok satanlar listesinde yer alan ilk çizgi romanlardan biriydi.

Sadece hayal ürünü ve dünya mitolojilerinden değil aynı zamanda gerçek olaylardan da beslenen ve yer yer felsefe, antropoloji, tarih, dilbilim, sosyoloji, psikoloji gibi birçok alanı ilgilendiren konulara değinen, kullandığı dil de bazen çok sofistike olabilen bu eklektik oluşuma “çizgi roman” deyip geçmek istemedi bazı edebiyatçılar, hatta sırf bu nedenle daha çok graphic novel yani “görsel içeren roman” tabiri kullanılmaya başlandı Sandman için. Aslında “graphic novel” tabiri ilk kez 1964’te kullanılmıştı ama 1978’de Will Eisner’ın A Contract With God eserinden sonra popülerlik kazandı.

Sandman sagasının ilk bölümünün Gaiman önderliğinde Netflix’e konuk olmasıyla ilgili tek endişemiz belki de Sandman’in geçmişine, daha doğrusu geçmişteki sinemasal serüvenine dayandırılabilir. Geçmişte Sandman birçok defa sinemaya uyarlanmaya çalışıldı ancak hiçbiri prodüksiyon aşamasında kaldı ya da o aşamaya bile gelemedi. Bunda elbette işlenen konuların yoğunluğu ve bu görsel eserin, aslında o kadar da görsel olmaması yatıyor.

Şöyle açıklayalım: Sandman’deki çizimler, hikayeyi anlatmak veya onu ileri taşımak gibi bir görev üstlenmezler. Görseller çoğunlukla, her sayıda anlatılan hikayeden etkilenen sanatçıların duygusal dışavurumları gibi görülebilir. Bu açıdan parkta, bir bankta oturmuş iki kardeşin (Rüya ve Ölüm) güvercinleri beslemesiyle sıradan çizgi romanlarda resmedilen bir yumruk veya patlama aynı düzlemde ele alınmamalı.

Tabii söz açılmışken o bank sahnesini de ekranda izlemek harika olurdu, Ölüm olduğunu sonradan öğreneceğimiz bir genç kızın top oynayan küçük bir çocuğa “görüşmek üzere” demesi ve kısa süre sonra çocuğun ölmesi… Tüm bu evrensel döngü içinde yükselen duyguyu aktarmak çok zor olsa da, imkansız olmamalı. Sandman’de iki önemli karakter olan Ölüm ve küçük kardeşi Rüya, 7 ebedî’den (Endless) ikisidir ve kimi zaman diğer ebedî’ler tarafından da ziyaret edilirler: Yazgı, Arzu, Keder, Delilik ve Yıkım.

Tüm bu alegorik varlıkları insan biçiminde olay örgüsüne dahil ederek örneklerini Orta Çağ Fransız edebiyatında da gördüğümüz alegori / insan biçimciliğini, yani antropomorfizmi son derece başarılı bir şekilde kullanan Gaiman’ın Sandman’i gerçekten de çok keyifli bir okuma deneyimi.

Bitirirken Amazon Prime Video’da bir süredir Neil Gaiman rüzgarları estiğini de hatırlatalım. Gaiman’ın 2015’te aramızdan ayrılan ve 50’nin üzerinde roman kaleme almış olan Terry Pratchett ile ortaklaşa kaleme aldığı Good Omens (Türkçe’de Kıyamet Gösterisi olarak basıldı) romanı Amazon tarafından dizi olarak çekildi ve inanılmaz başarılı bir yapım olmuş.

Sırf başrollerdeki David Tenant (İblis) ve Michael Sheen (Melek) için bile izlenebilir, oyunculuklar muhteşem. Amazon Prime Video artık Türkiye’de de yayın yaptığı için Sandman’in çekim aşamalarının tamamlanmasını beklerken Good Omens çok yerinde bir tercih. İyi seyirler.