RIPLEY – Bölüm 2: Merhametin Yedi Biçimi (Tematik Okuma)

İlk bölümle ilgili yazımızda senarist ve yönetmen Steven Zaillian’ın, daha çok da görüntü yönetmeni Robert Elswit’in ne kadar kaliteli bir iş ortaya çıkardıklarından bahsetmiştik, bu bölümle ilgili tematik çözümlememize geçmeden önce Zaillian üzerinde yine kısaca durmakta fayda var çünkü kendisi senarist kimliğiyle harika bir bölüm başlığına imza atmış, üstüne de bu ikinci bölümün büyük kısmını … Okumaya devam et RIPLEY – Bölüm 2: Merhametin Yedi Biçimi (Tematik Okuma)

RIPLEY – Bölüm 1: Bulunması Zor Bir Adam (Göstergebilimsel Okuma)

Tamamı usta senarist ve yönetmen Steven Zaillian tarafından yönetilen sekiz bölümlük dizi Ripley (2024) geçtiğimiz hafta, 4 Nisan 2024’te Netflix platformunda gösterilmeye başlandı. Henüz sadece 2 bölüm izlemiş olmamıza rağmen klavye başına oturma nedenimiz ise elbette dizinin görüntü yönetmeni, Oscar ödüllü usta isim Robert Elswit. Siyah beyaz çekilen Ripley’de imzasını attığı sinematografiye hayran kalmamak imkansız. … Okumaya devam et RIPLEY – Bölüm 1: Bulunması Zor Bir Adam (Göstergebilimsel Okuma)

DRACULA (1931) – Bela Lugosi’nin Korku Sinemasına Hediyesi

İlk bakışta doğal olarak sadece Bela Lugosi’yi Dracula rolünde çok beğendiğim için bu tür bir başlık attığım düşünülebilir, kendisini oyuncu olarak çok beğendiğim doğru olsa da, başlığın altında farklı bir neden yatıyor: Dracula’nın hem çekim hazırlıkları yapılırken, hem de çekimler sırasında, Bela Lugosi dışında kimsenin filmi ciddiye almamış olması. Oyuncuların bir kısmı, hatta yönetmen Tod … Okumaya devam et DRACULA (1931) – Bela Lugosi’nin Korku Sinemasına Hediyesi

NAPOLEON – Önyargıların Beğenileri Biçimlendirdiği Bir Yapım

Uzun zamandır merakla beklenen ve bu yılın Kasım ayında tüm dünyada aşağı yukarı aynı tarihlerde gösterime giren Napoleon (2023), bu yazının yayınlanmasını izleyen birkaç gün içinde, 30 Kasım’da 86 yaşını devirecek olan usta İngiliz yönetmen Ridley Scott’ın 28. uzun metraj (sinema) filmi. Bu filmin “merakla beklenmesinin” sebepleri arasında yönetmenin ünü, oyuncular arasında Joaquin Phoenix ile … Okumaya devam et NAPOLEON – Önyargıların Beğenileri Biçimlendirdiği Bir Yapım

BASTARDEN – Uğruna Yaşamaya Değecek Herşey ve Herkes Adına

Yıl 2002 veya 2003 olsa gerek, babamla İstanbul Film Festivali’nde bir 19:00 seansına zar zor yetişmiş, salonda yerimizi almış filmin başlamasını bekliyorduk. Birden anons geçmeye başladılar: “Gösterilecek film elimize ulaşmadı, yerine başka bir film gösterilecektir”. Tadımız kaçmıştı ama salondan çıkmak yerine kalmayı tercih etmiştik, karşımıza çıkan film ise, bugün dahi halen en sevdiğim İtalyan komedilerinden … Okumaya devam et BASTARDEN – Uğruna Yaşamaya Değecek Herşey ve Herkes Adına

PRISCILLA – Sahne Işıklarından ve Müzik Sesinden Uzakta Bir Elvis

Sofia Coppola doğar doğmaz filmlerde rol almaya başladı dersek hiç abartmış olmayız çünkü 1971 doğumlu yönetmen, ilk Godfather (1972) filminde bile yer almıştı, tabii ki “beşikteki bebek” rolünde. Sonrasında birçok filmde irili ufaklı roller alsa da, oldukça geniş bir sinefil kitlesine ulaşmasını, 1990 yapımı The Godfather Part III sağladı, hala izlememiş olanlar olabilir, meşhur sahneden … Okumaya devam et PRISCILLA – Sahne Işıklarından ve Müzik Sesinden Uzakta Bir Elvis

ANATOMY OF A FALL – Sinema Yapmak ya da Yapmamak

Bu yıl 76. Cannes Film Festivali’nden Altın Palmiye ile dönen, Fransa’da ve gösterildiği festivallerde büyük beğeni toplayan Anatomie d’une chute (Bir Düşüşün Anatomisi, 2023) aldığı ödüller kadar (belki daha fazla), yönetmen Justine Triet’nin Cannes’daki kabul konuşmasında “filminin devletten hiç destek almadığını” ve “devletin geç emeklilik karşıtlarına tamamen ilgisiz kaldığını” söylemesiyle gündeme oturdu. Yönetmen Triet’nin ödül … Okumaya devam et ANATOMY OF A FALL – Sinema Yapmak ya da Yapmamak

VIVRE SA VIE – Varoluşçuluk ve Determinizm Gerilimi Arasında Kleinfrankenheim Sorgulaması

Vivre sa vie: Film en douze tableaux (Hayatını Yaşamak, 1962) eserini belli bir bakış açısıyla ele alıp, onu değerlendirmeye koyulmak bir oyun hamurunun ele avuca sığmayan şekliyle uğraşmaya benzer. Düşüncelerin, sözcüklerin kifayetsiz kalabileceği ve bizleri ulaşılması güç boyutlara fırlatan -şiddetini tam da bu merkezden alan- bir Godard yapıtıdır. Anna Karina’nın canlandırdığı Nana Kleinfrankenheim adındaki genç … Okumaya devam et VIVRE SA VIE – Varoluşçuluk ve Determinizm Gerilimi Arasında Kleinfrankenheim Sorgulaması

OPPENHEIMER ya da Tarihe Tek Taraftan Bakmanın Dayanılmaz Hafifliği

Bu yılın (en azından şimdilik) Barbie (Gerwig) ile birlikte en çok konuşulan iki filminden biri, elbette Nolan’ın henüz çekim aşamasındayken bile “muhteşem bir film oldu” diyerek oldukça direkt bir şekilde reklamını yapmaya başladığı Oppenheimer (2023). Söz konusu yönetmen Christopher Nolan olunca, beklentiler oldukça yükseldi ve yönetmenin en az 5-6 filmini en ince ayrıntısına kadar bilen … Okumaya devam et OPPENHEIMER ya da Tarihe Tek Taraftan Bakmanın Dayanılmaz Hafifliği

SUZUME: Doğal Afetlerden Kierkegaard Felsefesine Uzanan Büyüleyici Görsellik

Ülkemizde geçtiğimiz Cuma günü genel gösterime giren Suzume (Suzume no Tojimari, 2022) usta yönetmen Makoto Shinkai’nin, 45 dakikalık The Garden of Words’ünü de sayarsak 7. uzun metraj animesi. Makoto’nun (yazımızda Batı tarzı isim sıralaması kullansak da, Japonca’da yönetmenin soyadı Makoto’dur) mesleği için “yönetmen” dedik ancak kendisi aynı zamanda bir manga, animasyon ve seslendirme sanatçısı, görüntü … Okumaya devam et SUZUME: Doğal Afetlerden Kierkegaard Felsefesine Uzanan Büyüleyici Görsellik