Bir Dönemin Güçlü İsmi, Bugünün Yaratıcılığını Yitirmiş Kişisi
L’homme fidèle, yapımcı, oyuncu ve aynı zamanda yönetmen olan Louis Garrel’in bir önceki Les deux amis’sinin devamı niteliğinde bir kompozisyon ve anlatıma sahip, bu filmde sadece karakterlerin isimleri, görüntüleri farklı; hikâye benzer, hatta tamamen aynı. Le charme discret de la bourgeoisie filmden tanıdığımız Jean-Claude Carrière’in senaryoya dahil olmasıyla filmin genel yapısına “özgün bir el” dokunmuş hissi yer yer kendini gösterse de tam anlamıyla Fransız Yeni Dalga’sından hemen önceki ve sonraki dönemlere ait yaklaşım ve yansımaları görmek hiç de zor değil. Bu açıdan Jean-Claude Carrière’in sadece adı var diyebiliriz, kendisinin “yaratıcı elini” yoğun olarak gördüğümüz söylenemez.

Filmde François Truffaut’nun Jules et Jim (1962) filmine genel anlamda göndermede bulunulduğu su götürmez bir gerçek. Belki de L’homme fidèle 1960’larda çekilseydi ve filmi o dönemde izlemiş olsaydık, bugün onu Jules et Jim ile rahatlıkla yarıştırabilirdik. Benzerliklerden bahsetmişken Claude Sautet’nin 1972 yapımı César et Rosalie’sine de bu filme olan yakın hikayesiyle dikkat çekmek gerekir. Bu noktada L’homme fidèle, Louis Garrel’in sevdiği ve kendi zamanlarında oldukça ses getiren yönetmenlere olan saygısını ve sevgisini gösterme şekli olarak da değerlendirilebilir.

Bermuda Aşk Üçgeni
Filmde ilk olarak, Marianne’ın (Lætitia Casta), Louis Garrel tarafından canlandırılan Abel‘e karşı sevgisine tanık oluruz. L’homme fidèle açılış sahnesiyle bu anlamda dikkat çekiyor çünkü beyazperdeye ilk bakışta yansıttığı sevgi, birkaç saniye içinde yerini büyük bir sevgi sorunsalına bırakıyor. Bir anlamda olumlu bakış açısından olumsuz olana geçiş yapıyor ancak bunu yaparken o kadar hızlı bir şekilde bizi de beraberinde götürüyor ki aklımızı bulandırıyor. Her şeyin ötesinde karşımıza bir anda Ève (Lily-Rose Depp) çıkıyor bir de. Flashback ve flashforward tekniklerinin farklı yorumlarını görebileceğiniz L’homme fidèle’de bu üç karakter tüm filmi alıp götürüyor. Ayrıca Louis Garrel’in ilgi çekici bir espri anlayışı olduğunu da eklemek gerek.

Film boyunca kendisini hiç görmediğimiz Paul, filmin tam ana mevzusu, sorunu olduğu için ilginç. Garrel bir anlamda, filmde ana karakterler Paul’den bahsettikçe, onun hakkında bilgi verdikçe biz seyircilerin onu bir dereceye kadar hayal etmemize izin veriyor; öyle ki bu karakterin çizdiği yapıyla belki ona karşı sempati bile duyabilirsiniz. Bu anlamda Garrel’in dokunuşunu hissetmek kolay: İlk uzun metrajı Les deux amis’de de buna benzer kendine has, seyirciyi düşünmeye iten yöntemleriyle dikkatimizi çekmişti. Bunun yanı sıra film kişileriyle bir nevi karikatür karakterleri gibi oynayan Garrel’in çizdiği Docteur Pivoine (Vladislav Galard) ve Joseph (Joseph Engel) karakterlerinin diyalogları da film boyunca yüzünüze tebessüm konduracak cinsten.

Bir Garrel Esintisi
Film 75 dakika olsa da tam anlamıyla bir uzun metraj filmde olması gereken bütün özelliklere sahip bir yapısı var; bunu filmin keyifli ya da sıkıcı dinamikleri anlamında değil bir uzun metraj filmin sinemasal gereklilikleri çerçevesinde saptadığımızın altını çizmek gerekir.

L’homme fidèle’de gündelik, belki de sıradan bulabileceğiniz bir hikâye akışının sıra dışı, sofistike diyaloglarla bütünleşmesine ve bunun yanı sıra türler arası geçiş yapmasına tanık olabilirsiniz: Melankoli ve dram türleri arasındaki olağandışı senaryo kayması yapmacık değil ancak bir heyelan kadar doğal yansıyabilir beyazperdeye. Örnek vermek gerekirse “ölüm” gibi trajik bir konuyu dram ve komedi ile paket halinde sunması Garrel’in yapacağı bir sonraki filmleri için güzel bir imza modeli.

Filmi “komik” olarak nitelendirebileceğimiz kareleriyle ele alacak olursak hafif bir Buster Keaton havası bulunduğunu söyleyebiliriz. Düzenleme ve görsel efektler olmadan, Louis Garrel yaratmış olduğu karakterlerin iç ajitasyonunu yansıtırken, tıpkı iyi ile kötünün aynı bedende bulunması kadar çelişkili bir aura etrafında kendi sanatını konuşturmuş. Bir plan yok, kameradan başka izleyici karşısında gösteri yapacak hiçbir unsur yok, senaryo çok basit ve diğer bütün etmenler de bu ritmi bakir bir bölge gibi koruyor. Bu da Louis Garrel’in şaşırtıcı olmayan, Yeni Dalga yapısına belirgin bir açıklık kazandırıyor.