39. İstanbul Film Festivali’nde İkinci Film Yağmuru: 12-26 Haziran 2020

Yoğun ilgi gören ve uluslararası anlaşmalar nedeniyle piyasaya sürülen sınırlı sayıda biletin kısa sürede tükendiği ilk çevrimiçi paylaşım ardından, 39. İstanbul Uluslararası Film Festivali bir 15 filmlik seçkiyle daha, yeniden evlerimize konuk olmaya hazırlanıyor. Ayrıntılı bilgiye buradan veya İKSV üzerinden ulaşabilirsiniz.

*** Aşağıdaki bilgilerin tümü, IKSV Basın Bülteni’nden alınmıştır. ***

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı desteğiyle düzenlenecek İstanbul Film Festivali, yeni bir seçkiyle 12-26 Haziran tarihlerinde dijital ortamda izleyiciyle buluşuyor. Festivalin haziran ayı çevrimiçi seçkisi, yine festival programından, Venedik, Toronto, Cannes, Tallinn, SXSW film festivallerinde ilk gösterimlerini yapmış 15 filmi içeriyor.

1984’ten bu yana her yıl nisan ayında gerçekleştirilen İstanbul Film Festivali, COVID-19 salgınından dolayı yıl içerisinde ileri bir tarihe ertelenmişti. Festival mayıs ayında bu yılki programından derlediği 15 filmlik bir seçki ile ilk kez izleyicisiyle çevrimiçi ortamda buluşmuştu.

İstanbul Film Festivali gördüğü yoğun ilgi üzerine çevrimiçi film gösterimlerine haziran ayında da devam ediyor. Türkiye’de ilk kez gösterilecek 15 filmlik haziran seçkisi dünya prömiyerlerini Venedik, Toronto, Cannes, Tallinn, SXSW film festivallerinde ilk gösterimlerini yapmış filmlerden oluşuyor ve FILMONLINE-IKSV adresinden çevrimiçi olarak gerçekleştiriliyor.

FILMONLINE-IKSV adresinden erişilebilen filmleri izlemek için biletler yine aynı site üzerinden alınabiliyor. Bilet alınan filmler, gösterime açık kaldıkları 5 gün boyunca izlenebilecek. Her gün 21.00’de bir film gösterime açılacak ve 5 gün sonra 21.01’de gösterimden ve sistemden kalkacak. Festivalde olduğu gibi her seansın bilet kapasitesi sınırlı. Filmlere teker teker bilet alınabiliyor veya Kombine Film Paketi satın alarak 15 filmin tamamı daha avantajlı bir fiyatla izlenebiliyor. Türkçe altyazılı olarak yapılacak gösterimlere yalnızca Türkiye’den erişilebiliyor. Biletler 10 Haziran Çarşamba saat 10.30’da FILMONLINE-IKSV adresinden satışa sunuluyor.

İstanbul Film Festivali Çevrimiçi Gösterimleri Haziran seçkisi filmleri:

  • Parlak Günlerim / Mes jours de gloire / My Days of Glory / Antoine de Bary
  • Çingene Kraliçe / Gipsy Queen / Hüseyin Tabak
  • Sütliman / Pacificado / Pacified / Paxton Winters
  • Kestane Ormanından Hikâyeler / Zgodbe iz kostanjevih gozdov / Stories from the Chestnut Woods / Grego Bozic
  • İkimiz / Deux / Two of Us / Filippo Meneghetti
  • Mutlu Günler / Happy Times / Michael Mayer
  • Kızım Zoe / My Zoe / Julie Delpy
  • Mükemmel Aday / The Perfect Candidate / Haifaa Al Mansour
  • Günah / Il Peccato / Sin / Andrei Konchalovsky
  • Beyaz Üstüne Beyaz / Blanco en Blanco / White on White / Théo Court
  • Azize Frances / Saint Frances / Alex Thompson
  • Baumbacher Sendromu / Baumbacher Syndrome / Gregory Kirchhoff
  • Rüyaların Dağları / La cordillera de los sueños / The Cordillera of Dreams / Patricio Guzmán
  • Dolaşık / Entwined / Minos Nikolakakis
  • Rialto / Peter Mackie Burns

Parlak Günlerim

Başrolünde Oda 212, Hipokrat ve Sorry Angel filmlerinden tanıdığımız genç oyuncu Vincent Lacoste’un parladığı film, “büyüyememe” sancılarını ve endişesini dokunaklı bir mizahla, bıyık altından güldüren tatlı bir melankoliyle anlatıyor. Fransız yönetmen Antoine de Bary, Venedik Film Festivali’nde prömiyerini yapan bu ilk uzun metrajlı filminde hakiki dünyaya adım atmanın heyecan ve kaygılarını ele alıyor.

Çingene Kraliçe

İlk uzun metrajlı filmi Güzelliğin On Par’ Etmez (2012) ile ülkemizde pek çok ödül kazanan, daha sonra Yılmaz Güney’in hayatını anlatan Çirkin Kral Efsanesi (2017) belgeseline imza atan Hüseyin Tabak, Almanya doğumlu genç bir yönetmen. Tabak’ın yeni filmi, iki çocuğuna bakabilmek için izbe boks ringlerinde dövüşmek zorunda olan genç bir kadının hikâyesini anlatıyor.

Sütliman

Brezilya’nın yoksulluğunun simgesi olan favelalar sinemaya pek çok kez konu ve mekân oldu. Ancak bu filmde favelalarda yaşayanların duyguları her şeyden daha baskın. On üç yaşındaki Tati’nin annesi uyuşturucu bağımlısı, babasıysa ilgisiz ve kopuk. Rio Olimpiyatları nedeniyle kentsel politikaları krize giren Brezilya’da toplumsal gerilim had safhada. Tati hapisten çıkan babasıyla yeniden ilişki kurmak isterken biz de onun peşinden gidiyoruz.

Kestane Ormanından Hikâyeler

Gregor Bozic’in filmini izlediğinizde onu Theo Angelopoulos ya da Béla Tarr’ın kuşağından sanmanız işten değil, oysa ilk uzun metrajını çeken bu yetenekli yönetmen sadece 36 yaşında. İtalya-Yugoslavya sınırındaki ormanlık bir bölgede geçen, İkinci Dünya Savaşı sonrasının ruh halini taşıyan Kestane Ormanından Hikâyeler, artık nadiren örneğini gördüğümüz o “büyük anlatı”ların izlerini taşıyor.

İkimiz

İkimiz Nina ve Madeline arasındaki çok özel ve benzersiz aşkın nasıl sarsıldığını anlatıyor. Toronto Film Festivali’nin Keşifler bölümünde ilk kez gösterilen İkimiz, bir yalanı sürdürmenin bedelini melodramın tuzaklarına düşmeden, sevginin gerçek kudretiyle karşılayarak gösteriyor.

Mutlu Günler

Los Angeles’ta, havalı bir evde cuma akşamı Şabat yemeği için buluşan, birbiriyle uyumsuz bir grup insan gecenin sonunda hangi ortak noktada buluşabilir? Mutlu Günler’in buna hayli matrak ve kanlı birkaç cevabı var. Bu doludizgin film, gerilim ve komedi gibi, bir araya gelince nadiren lezzetli olan iki türü başarıyla harmanlıyor. İlk filmi Out in the Dark’ta (2012) bir Filistinliyle bir İsraillinin aşkını anlatan Michael Mayer bu kez bambaşka bir türde yine hayli zekice bir işe imza atıyor. 

Kızım Zoe

Bir anne, kızını kurtarmak için ne kadar ileri gidebilir? Oyunculuğu kadar senaristliği ve yönetmenliğiyle de saygın bir yer kazanan Julie Delpy, yazıp yönettiği son filminde başrolü de üstleniyor. Toronto Film Festivali’nin Platform bölümünde ilk gösterimi yapan Kızım Zoe, öncelikle Julie Delpy’nin müthiş oyunculuğu ve diyaloglar üzerindeki olağanüstü hakimiyeti üzerinde yükselen, bilimden çok duygusal gerçekçiliğe dayanan etkileyici ve düşündürücü bir dram.

Mükemmel Aday

Festival takipçilerinin 2013 yılının bol ödüllü filmlerinden Vecide ile hatırlayacakları Suudi Arabistanlı yönetmen Haifaa Al Mansour yine güçlü bir kadın öyküsüyle karşımızda. Al Mansour bu kez bir kadın doktorun belediye meclisi üyeliğine aday olarak etrafındaki herkesin toplumsal cinsiyet kodlarıyla oynayışını anlatıyor.

Günah

Tarihi hikâyelerden fantezi ve aksiyon filmlerine geniş bir alanda yapıtlar veren ödüllü Rus usta Andrei Konchalovsky bu kez sanat tarihinin en önemli figürlerinden birine, Mikelanj’a çeviriyor kamerasını.

Beyaz Üstüne Beyaz

Théo Court ismini ilerleyen yıllarda muhtemelen daha sık duyacağız. Usta işi bir yönetmenlik ve başrolünde Şili’nin en büyük oyuncularından Alfredo Castro’yla Güney Amerika tarihine muğlak bir dalış izliyoruz.

Azize Frances

Bridget perdede görür görmez âşık olacağınız karakterlerden biri. Dağınık, zaaflarıyla mesut, biraz huysuz, şakacı, çok fazla enerjisi ve neşesi var, ama hayatta ne yapacağını bir türlü kestiremiyor. Dramla komedinin dengesini muhteşem tutturan Azize Frances yılın en iyi Amerikan bağımsız filmlerinden biri.

Baumbacher Sendromu

Bir zamanlar Alman televizyonunun en genç talk-show sunucusu olarak anılan Max Baumbacher artık 50’lerine merdiven dayamış ve cazibesini yitirmeye başlamıştır. Bir sabah mucizevi bir şey olur; Baumbacher davudi bir sese sahip olarak uyanır. Geleceği parlak Alman yönetmen Gregory Kirchhof bu filmde ince bir mizahla işlenmiş derinlikli ve dokunaklı bir karakter portresi çıkarıyor. Filmin başrollerinden gizemli ve delişmen Fida’yı Elit İşcan canlandırıyor. 

Rüyaların Dağları

2011’de Işığa Özlem ve 2015’te Sedef Düğme ile festivalde pek çok hayran edinen Şilili yönetmen Patricio Guzmán, belgesel sinemanın yaşayan en büyük ustalarından biri. Yeni filminde darbeler, katliamlar, acılarla dolu bir tarihe sahip ülkesinin geçmişi ve şimdisi üzerine düşünmeye devam ediyor. Rüyaların Dağları, gökyüzüyle yeryüzünün birleştiği yerde muğlak hikâyeler keşfeden, görsel olarak hipnotize edici, şiirsel bir belgesel.

Dolaşık

İstanbul Film Festivali Köprüde Buluşmalar / Neighbours platformundan çıkan Dolaşık bizi ormanın içinde birbirine dolanan bedenler ve bitkilerle dolu gizemli bir alanı keşfetmeye çağırıyor. Minos Nikolakakis’in bu ilk uzun metrajlı filmi, konu edindiği karanlık masalın derinliklerinde Panos’un çözülüşüyle bir umut ışığı buluyor.

Rialto

Kırklı yaşlarındaki Colm’un her şeyiyle standart bir hayatı vardır: İki çocuk, bir eş, yönetici olarak çalıştığı bir iş. Ancak pürüzsüz ilerleyen hayatı beklenmedik bir karşılaşma ve tutkuyla sarsılacaktır. Mark O’Halloran’ın oyunundan uyarlanan ve ilk gösterimini Venedik Film Festivali’nin Ufuklar bölümünde yapan Rialto’da Peter Mackie Burns, keskin bir yönetmenlikle içe işleyen bir hikâye anlatıyor.

Festival Biletleri

Festival biletleri, 10 Haziran Çarşamba 10.30’da satışa çıkıyor.

Bilet fiyatları

Tek film: 9,00TL

15 Filmlik Kombine Bilet: 99,00TL

Lale Kart üyeleri, biletlerini her zaman olduğu gibi indirimli olarak alabiliyor.

*** IKSV Basın Bülteni sonu. ***

Bir Cevap Yazın