Kendine Western Maviden Sonra – AFTER BLUE / PARADIS SALE

Bertrand Mandico’nun ikinci uzun metraj filmi After Blue / Paradis Sale (Maviden Sonra / Kirli Cennet, 2021) Locarno ve Toronto Film Festivallerinde gösterildikten sonra Fransa prömiyerini Paris’teki L’Etrange Festival’de yaptı. Film ekibinin de katıldığı ilk gösterimde salon tamamen doluydu. Çoğunluğu gençlerden oluşan kalabalık Mandico’yu çok sıcak karşıladı. Maviden Sonra’nın ikinci gösteriminin biletleri de sabah erken saatlerde tükendi.

Mandico’nun son filmi bilimkurgu bir western. Hikayemiz dünya dışı bir gezegende, After Blue’da geçiyor. After Blue gezegeninde hiç erkek yok. Burada dünyadaki bir hastalıktan sağ kurtulmayı başarmış kadınlar yaşıyor. Bir gün arkadaşları tarafından Toksik diye çağırılan esas kızımız Roxy, kumsalda karşılaştıkları cadıvari varlık Kate Bush’u (Agata Buzek) gömülü olduğu çukurdan çıkarıyor. Bush, soyadına yakışır bir şekilde ilk iş, eline geçirdiği tüfekle denizde çırılçıplak yüzen üç After Blue sakinini katlediyor. Bunun üzerine After Blue’nun güvenlikten sorumlu ekibi, Toksik ve annesi Zora’yı Bush’u avlamaya gönderiyor.

Filmde Roxy’yi canlandıran Paula Luna’nın ilk sinema deneyimi Maviden Sonra. Luna, Roxy rolünün altından kalkmayı başarmış. Annesi Zora ise Mandico’nun fetiş aktristi Elina Löwensohn. Löwensohn’un performansı filmin kendisi gibi “fazla makyajlı”. Luna hariç diğer oyuncuları da bu teatral geçide dahil edebiliriz.

Mandico’nun bol müzikli ve renkli evreni bize hem diskotek hem de sexshop olarak kullanılan bir mekandaymışız hissi veriyor. Les Garçons Sauvages’da (Vahşi Çocuklar) olduğu gibi bu evrende de ağaçtan, sudan, topraktan, havadan, kısacası her an her şeyden orgazm olmak mümkün gibi. After Blue’da Gucci ve Louis Vitton gibi markalar altıpatlarları ile ya da androidleri ile karşımızda.

Mandico kendi filmlerini yapan bağımsız bir sinemacı. Vahşi Çocuklar gibi 35 milimetreye çekilen Maviden Sonra ya da Kirli Cennet, bitmek bilmeyen anlamsız bir müzik videosu gibi. Sinema tarihinde muhteşem örnekleri bulunan western türünü hiç bu kadar karikatürize bir halde görmemiştim. Düzelteyim; bu alanda Prisoners of The Ghostland (Sono Sion, 2021) ile yarışırlar. Bir Zamanlar Batı’da (Sergio Leone) filminde olduğu gibi sinemacılara “mise en scène” dersleri veren bu tür, Mandico’nun kompozisyondan yoksun anlatısında bize transandans bir yolculuk yaptırmak için ıkınan kaotik bir evrene dönüşüyor. Kameranın arkasında filmin başından sonuna kadar kendini kanıtlamaya çalışan, “ben farklıyım” diye seyirciye haykıran bir ergen varmış gibi.

Ama bu konuda bir de Mandico’ya söz verelim: “Bilim-kurgunun lirizmini, Western’in araçlarını ve antik öykülerin vahşiliğini kullanarak sinemaya bir güfte, kadın oyuncularıma bir güfte, eşsiz ve evrensel bir macera eklemeye çalıştım.” Evet böyle söyleyince oldukça derin ve şiirsel duruyor. Ancak maalesef iyi film izlemeye alışkın gözler için Mandico’nun Maviden Sonra’sı pek bir şey ifade etmiyor. İyi seyirler. 

Beraat Gökkuş

Beraat Gökkuş Twitter

Beraat Gökkuş Instagram

Bir Cevap Yazın