Barış Sarhan tarafından yazılan, yönetilen ve yapımcılığı üstlenilen Cemil Şov (Uluslararası adı: The Cemil Show), sinemaya endüstri olarak değil de sanat dalı olarak şapka çıkartan bağımsız duruşuyla, Dünya’nın dört bir yanında seyircilerle buluşmaya başladığı 2021 yılının başından bu yana beyazperdede göze çarpan yapımlar arasında. Dünya prömiyerini yaptığı IFFR’den (Şubat 2021) yaklaşık bir yıl sonra Netflix platformunda yayınlanarak sinema severlerin beğenisine sunulan filmin oyuncu kadrosunda Ozan Çelik, Nesrin Cavadzade, Başar Alemdar, Alican Yücesoy ve Cezmi Baskın gibi isimler bulunuyor. Cemil Şov hem gözde oyunculuklar hem de Sarhan’ın kalemi ve yönetimi sayesinde, izleyiciye seyir zevki yüksek bir deneyim yaşatıyor. Genel hatlarıyla film, Cemil adındaki bir güvenlik görevlisinin oyuncu olma çabası etrafında açımlanıyor; modern bir Yeşilçam uyarlamasında kötü karakter rolü için seçmelere giren Cemil’in rol tarafından ele geçirilmesi süreci, tutarlı bir şekilde izleyiciye aktarılıyor. Yeşilçam sineması hakkında yaptığı yorumlar ile göze çarpan Cemil Şov’da yönetmen Sarhan’ın vizyonunu da es geçmek mümkün değil.

Cemil Şov’un yapım süreci de en az filmin kendisi kadar ilginç. 2015 yılında aynı isimli kısa film ile girizgah niteliğinde bir anlatı sunan Sarhan, bu kısa film ile vizyonunu temellendirerek ilk uzun metrajlısı üzerinde çalışmaya başladı. Bu noktada Sarhan’ın, 2021’de Burcu Batalay ile yaptığı söyleşide paylaştığı notu da ekleyelim: Bazı seyirciler, bu ilk kısa filmin de aslında uzun metraj filmde betimlenen karaktere farklı bir boyut kattığı bilgisini yönetmenle paylaşmışlar (söyleşiye buradan ulaşabilirsiniz – YouTube). Dolayısıyla ilk fırsatta bu anlatının 2015 versiyonunu da izlemekte fayda var. Oldukça düşük bir bütçeyle çekilen film, Fongogo üzerinden başlatılan destek süreci sonrası hedeflenen bütçeye ulaştı ve beyazperdedeki yerini aldı. Dünya prömiyerini 50. IFFR Rotterdam Film Festivali’nde yapan Cemil Şov, VPRO Big Screen ödülüne de aday gösterildi. Sarhan’ın yapım sürecindeki özverisini filmin içinde de gözlemlemek mümkün.

Yapışkan Roller
Cemil Şov merkezine biraz da yapışkan rolleri ve potansiyel etkilerini konu alıyor. Cemil’in oyuncu olma isteği ve karakteri tarafından ele geçirilişi hikâyenin merkezinde yer alırken, Cemil Şov’da bu hikâyeye hizmet eden bir üçgen var: Cemil (Ozan Çelik), Turgay (Başar Alemdar ile Fuat Kökek) ve canlandırılan karakter. Film, bu üç öğe arasında bir bağ oluşturarak yapışkan rol temasını bu üçlü arasındaki dinamikler üzerinden anlatıyor, Cemil ile karakter arasındaki bağ da yavaşça artıyor. Önce Turgay’ın evinde izlediği filmler ve okuduğu notlar ile karaktere girmeye başlayan Cemil, karakter ile ayrılmaz bir bütüne dönüşüyor. Kötü karakter olarak izlediği Kâbus, orijinal Yeşilçam filminden bir kesit halinde anlatılıyor. Film boyunca görünen tüm kesitlerin Turgay Göral’ın filmlerinden parçalar olduğu düşünülünce rüya sekansının da bir film kesiti olduğunu düşünmek muhtemelen yanlış olmaz. Bu durumda da Cemil’in Kâbus filmindeki rüya sekansını kendi rüyasında görmesi karakter ile ne denli bütünleştiğinin en büyük kanıtlarından.

Uyandığı zaman “Cemil sen misin?” sorusuna “Hayır” diyor oluşu da karakter bunalımının ilk göstergelerinden birine işaret ediyor. Fakat Turgay Göral’ın notları ve hayattayken söyledikleri göz önünde bulundurulduğunda onun da karakter ile benzer bir ilişkisi olduğunu yorumlamak mümkün. Dolayısıyla kötü birisi olduğunu söyleyen Turgay Göral’ın da karakter tarafından ele geçirilmiş olma potansiyeli bu üçlüyü ortak paydada birleştiriyor. Kâbus filminin yönetmeninin gözlerde görmek istediği azmin sadece iki oyuncuda görülebilmiş olması da bu yapışkan rol temasının üç kişi üzerinden sunulduğunu gösteriyor. “Hepiniz ölüp giderken ben rollerimde yaşayacağım” sözü ise roller ve oyuncular arasındaki ayırt edilemez birleşim düşünüldüğü zaman iki oyuncunun da psikolojik durumunu gözler önüne seriyor.

Yeşilçam’a Şapka Çıkartmak
Cemil Şov’un ilk bakışta göze çarpan en belirgin özelliklerinden birisi Yeşilçam sinemasına çıkarttığı şapka. Film boyunca Turgay Göral’ın kötü karakterini canlandırdığı Kâbus filminden görseller kullanılıyor ve iki film arasında bir bağlantı resmediliyor. Her ne kadar Kâbus da, Turgay Göral ismi de film için üretilmiş olsalar da temsil ettikleri şey Yeşilçam sinemasının ta kendisi. Cemil’in Yeşilçam uyarlamasında oynama çabası kadar Sarhan’ın Yeşilçam’ı resmedişindeki estetik algı da yönetmenin Yeşilçam sevgisini gözler önüne seriyor. Lakin Sarhan, Yeşilçam’ı sadece pozitif imgelerle resmetmiyor. Yeşilçam’ın ülkemiz sinemasına kattığı isimlerin ve filmlerin arkasında saklanan kirli yüz de işleniyor. Kadın karakterlerin cinsiyetçi resmedilişleri, yönetmen ve yapımcıların şımarık halleri de tüm bu duyulan saygının yanında eleştiriliyor. Lakin Sarhan’ın Kâbus ile Cemil Şov arasında kurduğu bağ tüm bu eleştirileri günümüz sinemasına aktarmamızı da olağan kılıyor.

Cemil Şov: Bir Barış Sarhan Vizyonu
Cemil Şov sadece senaryo değil, sinematografi ve set tasarımı alanlarında da kendini göstermeyi başarıyor. Düşük bütçesine rağmen yansıttığı yüksek kaliteli büyük prodüksiyon izlenimi ve sinematografisine kattığı anlam, Cemil Şov’un seyir zevkini katlıyor ve anlatmaya çalıştığı hikâyeyi derinleştiriyor. Filmin başında Cemil’in rol seçmesi sırasında sabit olan kamera, yönetmenin “Kestik!” söylemiyle hareketlenmeye başlıyor. Film boyunca elde tutulmanın yarattığı titremeler giderilmiyor ve yer yer (bilinçli yapılmış) kaotik bir çekim tekniği ortaya çıkıyor. Kameranın titremeleri, Cemil’in rolü alıp alamayacağı konusunda duyduğu endişe ve huzursuzluğun karşı tarafa aktarılmasını pekiştiriyor. Lakin neredeyse film boyunca titreyen kamera, Cemil’in tamamen karaktere girdiği son sahnede çok daha düzenli bir hal alıyor. Bu da artık söz konusu ikilemin ortadan kalktığını ve Cemil’in tıpkı bir filmin içindeymiş gibi rahat hareket ettiğini, bir anlamda kendi habitatına kavuştuğunu gösteriyor.

Cemil Şov’un ortaya koyduğu bir diğer mizansen öğesi ise renk kullanımı. Filmin genelinde kırmızı renk kullanımı göze çarpsa da bu, filmin başından sonuna kadar kademe kademe arttırılarak yapılıyor. Başlarda fark edilemeyecek kadar az olan kırmızı renk, filmin son sahnesine gelindiğinde Cemil’in suratına varıncaya dek her kareye işliyor. Bir anlamda kendisi ile çelişen kırmızı, tutkunun ve aşkın rengi olduğu kadar kanın ve ölümün de rengi. Asıl mühim olan ise bu iki temanın da Yeşilçam’ın vazgeçilmezlerinden olması. Cemil Şov, rengin hakimiyetini arttırarak kırmızının her iki özelliğini de kullanıyor ve izleyiciyle Yeşilçam’a özgü bazı kodları paylaşıyor. Kırmızı renk kullanımının derecesi ile kötü karakterin Cemil üzerindeki hâkimiyeti doğru orantılı bir şekilde artırılarak tutarlı bir görsel dışavurum ortaya konuyor: Cemil’in içindeki Yeşilçam sevgisi hem kırmızı takım elbisesinde, hem de tüm suratını kaplayan kan pıhtısında kendini gösteriyor.

Sarhan’ın vizyonu ile bağlantılı olarak bahsedilmesi gereken bir diğer nokta ise zaman. Filmin belirli sahnelerinde zaman algısı kasten yok ediliyor ve seyircinin ne kadar zaman geçtiğini anlaması imkansızlaştırılıyor. Cemil eski Yeşilçam oyuncusu Turgay Göral’ın evinde kaç gün kaldı? Burcu (Nesrin Cavadzade) babasının ölümünün ardından çalışmamasına rağmen kaç gün alışveriş merkezinde bekledi? Cemil geçirdiği baygınlık sonrasında sete yetişmek için kaç saat yürüdü? Normalde kıyafet değişikliği ile gösterilebilen zamanın geçişi hissi bu sahnelerde kasten engelleniyor. Karakterlerin değişmeyen kıyafetleri biz seyircilerin zaman algısı ile oynuyor ve bizleri heyecanlı bir karanlıkta bırakıyor. Bu belirsiz zaman ise hâlihazırda var olan gerilim hissini arttırarak seyirciyi daha savunmasız bırakıyor. Tüm bu etmenler sayesinde Cemil Şov, gerilim hissini arttırarak bizlere karakterler hakkında bilgi vermeye devam edebiliyor. Böylece anlatısını derinleştirerek seyir zevkini arttırıyor.

Cemil Şov gerek yapısal gerekse içerik olarak Barış Sarhan’ın vizyonunu ve çabasını tüm şeffaflığıyla izleyiciye aktarmayı başarıyor. Filmin muallak sonu ise uyandırdığı eksiklik duygusu ile izleyiciyi salondan çıktıktan sonra bile düşünmeye itiyor. Zira Cemil’in kötü karakter ile tamamen birleştiği göze alındığında, sonlarının da benzer olması kuvvetle muhtemel. Şimdiden keyifli seyirler!
