Karşılaşmaların ve tesadüfi olarak meydana gelen farklı olayların film kompozisyonuna incelikli bir şekilde dahil edildiği durumlara Krzysztof Kieslowski eserlerinde oldukça sık denk geliriz. Film içindeki mekânlara dahil olmak ve mekânlardaki adaptasyonumuzu güçlendirmek için bilinmeyenin izinde olma durumuna ise daha çok Éric Rohmer filmlerinde rastlarız. Güney Koreli yönetmen Hong Sang-soo’nun neredeyse tamamını siyah beyaz olarak çektiği ve geçtiğimiz Berlin Uluslararası Film Festivali’nden Jüri Büyük Ödülü ile dönen The Novelist’s Film (Romancının Filmi, 2022) tam anlamıyla Kieslowski ve Rohmer’den izler taşıyan ancak ne yazık ki her ikisi de olamayan bir yapım. 41. İstanbul Film Festivali’nin dikkat çeken filmleri arasında yer alan The Novelist’s Film, birbirleriyle oldukça kısıtlı bir iletişim içinde olan insanların birbirini takip eden etkileşimlerini gözler önüne seriyor. Filmin başrollerinde ise yönetmenin daha önceki filmlerinden aşina olduğumuz Kim Min-hee, Hae-Hyo Kwon, Yunhee Cho, Seong-guk Ha ve Lee Hye-yeong gibi isimlerin yanı sıra Ju-bong Gi ve Lee Eun-mi de yer alıyor. Diyalogların aynı tema ve mizah anlayışına göre biçim aldığı ve senaryonun risklerden uzakta durduğu The Novelist’s Film için klasik bir Hong Sang-soo filmi diyebiliriz.

Tanıdık Olanın Kırılgan, Şüpheci Silueti
Ortak temalar etrafında bilinmedik mekânlarda yolları kesişen karakterlerin birbirlerinin varoluşlarına dair şüpheci ve gizemli yaklaşımları filmin en mizahi yanını ortaya çıkartırken diğer yandan edebiyat ve sinemaya yönelik bütüncül bir masa sohbeti havasına da sahip olan The Novelist’s Film, auteur film (Film d’auteur) anlayışını tamamen su yüzüne çıkarıyor. Film boyunca rotamız, sanatsal olandan bir nevi “güzellik” nesnesine doğru ilerliyor. Bu yolculuk boyunca nesnenin peşinden savrularak, kendimizi ebediyet arayışının içinde buluyoruz. Sanatçı ve eseri sorunsalı bu arayışın en temel sorunsalına işaret ederken adeta yaratım buhranının içine doğru sürükleniyoruz. Filmdeki bu tip içsel ve yaratıcı arayışların dokunduğu noktalar, karakterler arası gerilimin de en yüksek olduğu noktalar aynı zamanda. Diyaloglar bu aksiyonun ritmini her fırsatta bize yansıtıyor. Hong Sang-soo’nun film boyunca hem içsel hem de fiziki olarak çizmiş olduğu bir harita mevcut. Fiziki olanda bizi başlangıç noktasında nereden aldıysa sonunda da orada bırakmaya çalışıyor. İçsel olanda ise kendini tekrar eden konu başlıkları, karakterler arası hayali imgelemler birliği oluşturmaya çalışıyor.

Takip Edilmesi Zor Olmayan Çığlık İzleri
Filmin senaryosunu da üstlenen Hong Sang-soo; konu, mekân ve tema kullanımından ziyade sinematografik olarak dikkat çekmeyi arzulayan bir film ortaya çıkartmış. Biçimsel olarak üst ve alt anlatı noktalarına dokunmaya çalışan yönetmen, film boyunca belli bir tutarlılıkta ilerlemiş. Kendisini doğal olanın akışına bırakan bir anlatı çatısı bulunan The Novelist’s Film, konusundaki zaten anlaşılabilir olan yapıyı görsel düzlemde daha da anlamlandırmaya çalışıyor. Biçim açısından film bu yönüyle kusurlarının üzerini örtmeye çalışırken, diğer taraftan görsel estetiğin belli bir durağanlıkta ilerlemesi konuda olduğu gibi görsel düzlemde de tekrarları açığa çıkarıyor. Doğrudan ve dolaylı olarak ulaşabildiğimiz karakterler kendi aralarına belli duvarlar örerken kimi karakterler ise bir nevi “gizli özne” misali, durmadan anlatının ardından gözlemci rolünü üstleniyor. Örneğin Kim Min-hee’nin canlandırdığı karakterin kocasını hiçbir zaman görmeyiz ancak filmin ortasından sonuna değin hiç gözükmeyen bu karakter, bir kerteriz noktası oluşturur. Ayrıca film içinde film çekmek, sinema içinde sinema deneyimini solumak gibi üst ve alt anlatımları durmadan kurcalayan Hong Sang-soo, hikâyesindeki durağanlığı biçim olarak hareketlendirmeye çalışmış.

Hüznün Ölümcül Hastalığı: Yaşamak
Her ne kadar filmin havası didaktik ve satirik yönde ilerliyor olsa da tam olarak adı konmayan hüzün kavramının ise film boyunca etrafta dolandığını söyleyebiliriz. Yönetmenin çizmiş olduğu içsel ve fiziki harita ile beraber, film ilerledikçe gözlemlediğimiz karakterlerin de içsel haritaları çizilmiş oluyor. Bu da hepsini iletişim halinde tutan hüznü gölgeler nitelikte. The Novelist’s Film’de felsefi olan her zaman sembolik bir kullanım olarak varlığını sürdürürken imgelem bu şekilde olay örgüsüyle sentezlenmeye başlıyor. Yazma zanaatı her ne kadar anlatının bütüncül ve destek aldığı yanını oluştursa da filmin sonunda salt yazı yazma halinin sinemayla olan birleşimi yaratıcı zorlukları da ifade eden bir maskeyi yüzüne geçiriyor. Film boyunca gözlemlediğimiz sanatsal dışavurumların sembolik olarak yer aldıklarını hesaba katacak olursak işaret dilinin filmde dikkat çekecek kadar uzun bir sahneye sahip olması ise sembolik olarak Haiku sanatına gönderme niteliğinde. Bu şekilde Hong Sang-soo gösterdiği ile gösterilmek istenen arasına kalın bir çizgi çekiyor. Mekânlar arasında sürekli dolaşmamız, hareketli bir halde olmamız bizi bir noktada şehrin kendisiyle de yakın ilişkide tutuyor. Mekânların içine gömülen diğer mekânlar, kendilerini şehrin tekin gözüken yanlarına yaslamışken tekinsiz olan ise karakterler arasında kullanılan iletişim araçlarında yatıyor. Bu şekilde baktığımızda filmde birden fazla iletişim aracının birbirine teğet geçerek kendilerini gerçekleştirdiklerini görmek mümkün.

Nesnel Tekillik
Sanatsal olanın eylemi bir arzu oluşturdukça filmin senaryosundaki sadeliğin derinleşmesine izin veriliyor ancak bu derinliğin bilindik sularda geçtiğini düşünecek olursak mevcut dışavurum pek de dikkat çekici bir merkezde toplanmıyor. Yönetmenin kendi edebi kimlik arayışından da izler görebileceğimiz The Novelist’s Film, işlevsel olan ne varsa onu kendi üretimiyle birleştirmeye çalışıyor. Bu anlamda bir döngüsellik barındıran filmde Covid döneminden de tanıdık izler görmek mümkün. Bu da bir yandan filmde güncel olan zaman dilimi üzerinden yakalanmışlık hissini doğururken, diğer yandan yıllardır çoğu yaratıcının zihninde dolaşan sorunsalı aynı kazanda kaynatıyor. Eski ve yeninin problematiği kendini belli ettirmeden mekânların içine sızıyor. Bir nevi yaratıcı zihniyetin tematik hırsının da yansımasını sırtlayan The Novelist’s Film, klasik Hong Sang-soo filmlerini sevenler için takip edilesi bir hikâye sunuyor.
