Her anlatıda geride kalan boşlukları doldurabilmek için bazı yamalar yapmak gerekir. Bu anlamda Servant’ın “2:00” başlıklı dördüncü bölümü için tam olarak bu tanımlamayı kullanabiliriz: Yama Yapmak. Geride bıraktığımız üçüncü bölüm (Pizza) ile izleyiciyi bir anlamda şaha kaldıran Servant, dördüncü bölümü (2:00) ile bizi yükselttiği noktadan hızla indirmesini çok iyi bildi. “2:00” daha çok, Servant ile ilgili aklımıza daha önceden takılmayan bazı ayrıntıları veren bir yama bölüm. Özellikle tavan arasındaki eşyalar bunun en önemli kanıtı. Anlatıyı zenginleştirme biçimlerinden biri olan “anlatı üzerine ‘detaylandırılmış’ bir ayrıntı ekleme” biçimi, henüz zaten çözülmeyi bekleyen diğer konular arasında gerekli miydi, orası tartışmaya açık. Her halükârda belirli bir zaman dilimine (gecenin ikisi) eğilen bu bölüm ısrarla “ben bu dünyanın zaman dilimi uzamındaymış taklidi yapıyorum” diye bağırıyor.

Švankmajer’ın Alice’i
Jan Švankmajer’ın 1988 yapımı Alice filmini hatırlayanlar, Servant’ın bu bölümünde Leanne Grayson’ın (Nell Tiger Free) konumunun tam olarak o filmdeki Alice ile eşdeğer olduğunu fark edecektir. Tavan arasına hapsedilen Leanne’in orada bulduğu eski eşyalar görsel olarak dizinin gerilim seviyesini arttırmaya çalışırken bu türün klişeleşmiş öğelerine de selam ediyor. Tavan arasındaki eşyalar her ne kadar sıkış-tıkış olsa da özellikle Leanne’ın, bölümün yönetmeni M. Night Shyamalan aracılığıyla dikkatimizi çektiği eşyalar bize Turner ailesi, özellikle de Dorothy Turner (Lauren Ambrose) hakkında bazı ipuçları veriyor. Bu anlamda dizinin bu bölümünün tamamen Dorothy karakteri üzerine yoğunlaştığını söyleyebiliriz.

Öte yandan bir önceki bölümde aynı karakterin keskin dönüşümü dikkatimizi çekmişken yine Dorothy üzerinden detaylandırmaya gidilmesi de önemli bir nokta. Ancak şunu da eklemek gerekir ki bu detaylandırmalar doğrudan değil de daha çok üstü kapalı bir şekilde yapılıyor. Özellikle Leanne’in tavanarasında bulduğu metronom bu konuda önemli bir ipucu. Turner’ların yaşadığı evin Dorothy’nin ailesinden kalma olduğu düşünülürse Dorothy, küçükken de bu evde yaşamış olmalı ve eğer bu metronom daha önce Dorothy için kullanıldıysa ortaya Dorothy’nin ya da bir başkasının daha önce hipnoterapi tedavisi almış olabileceği ihtimali ortaya çıkıyor. Bu şekilde Leanne bir nevi Pandora’nın kutusunu aralamış oldu.

Farklı Zaman Döngülerini Akla Getiren Çekim Açıları
Özellikle evin içindeki eşyalara yönelik yapılan çekim açıları ve yer yer karakterlerin bakış açısından gördüğümüz sekanslar bize “Turner’ların Evinde Saat Kaç?” sorusunu sordurtuyor. Dizide kullanılan kamera açılarının ilk sezondan beri değişiklik göstermesi ise bizi tüm bu olanları kimin gözünden izlediğimizi düşünmeye itiyor. Bunun en önemli sebebi ise, kameranın yer yer yetişkin bir insanın bakış açısını yansıtacak açıları kullanmaması. Sezonun ilk bölümünden beri ortalıkta bir türlü göremediğimiz Jericho’nun kendisi ise bu bölümde hala ortalıkta yokken dışarıdaki anlatıcı göz ona ait mi diye de düşünmeden edemiyoruz. Bu anlamda 2:00 adlı bölüm tam olarak teorilerle dolup taşan bir yapıya sahip, kendini izletme yüzdesi düşük olsa da.

Saat 02:00’ı Vurunca (Amityville’e Selam)
Adıyla müsemma bu bölümde mütemadiyen gece 02:00’de tuhaf olaylara tanık oluyoruz. Bu durumun en ilginç yanı ise bu saatte olanlardan hem fiziksel hem de duygusal olarak etkilenen tarafların sadece Dorothy ve Leanne olması; bu etkilenimi sırasıyla “şiddet uygulayan” ve “şiddet gören” taraflar olarak işaretlememek gerekir. Özellikle Leanne’in çatı katına adımını atar atmaz ortaya bir saat çıkartması ve dikkatimizi olaylar gerçekleşmeden önce oraya çekmesi, Leanne’in de tıpkı Dorothy gibi zaman kavramıyla ilgili birtakım sorunları olduğu bilgisini seyirciye yumuşak bir şekilde sunuyor.

Dorothy için bu saat diliminin önemi Jericho’nun ölüm zamanı ile eşleşmesiyle açıklığa kavuşuyor ancak şu da yine yamalanmayı bekleyen bir açık ki Leanne için saat 02:00’ın bir anlamı var mıydı? Bir bakıma bu açık kalan sorunsal dizinin ilk bölümünde Leanne’in Turner’ların evine gece bilmediğimiz bir vakitte gelmesiyle açıklığa kavuşturulabilir. Ya da Amityville Horror (1979) filminde olduğu gibi (orada da George Lutz karakteri her gece 03:15’te uyanıyordu) bu saat dilimi, “tarafların” bilgi birikiminden bağımsız bir sembol olarak da kullanılabilir.

Tencerede Pişen Kara Komedinin Tadı
Sean Turner’ın (Toby Kebbell) tat alma duyusunun geri gelmesi ve artık elindeki acıyı yavaş yavaş hissetmeye başlamasıyla bir anlamda kara büyü bozulmuş oldu. Dizide özellikle dikkat çekici bir unsur olan tat alamama ve hissedememe konusu, dizinin yeni muammalar doğurmasıyla koltuğunu başka problemlere bıraktı. Sean’ın bu konumu çeşitli yorumlamalara açık olsa da, bu durumun Leanne ile bağlantılı olduğuna ikna olmaya hazırız.

Bu bölümle birlikte dizideki karakterler üzerinde kuşkusuz büyük değişimler oldu. Bu karakterler arasında en az değişiklik gösteren ve hatta belki de hiç değişmeyen kişi Julian Pearce (Rupert Grint) oldu. Onun da dizideki bu durumunu “kara komedi” unsurunun altını çizen kişi olarak yorumlayabiliriz, nam-ı diğer “comic relief”. Aynı şekilde, onun yer aldığı her sahnede ciddiyetin bir ölçüde yumuşamış olduğunu görmek zor değil.

Cehennem Yarıklarından Beslenen Bedenler
İkinci sezon başladığından beri evin bodrum katında giderek açılmakta olan yarıklar en dikkat çekici ve cevaplanmayı bekleyen sorunsalların başındaydı. Bu bölümle birlikte yarıkların ve hatta artık yarık boyutunu geçip tamamen çukur / göçük düzeyine gelen bodrum katındaki bu boşluklar artık evdeki bireylerin dikkatini çekmiş olsa da yine bölümün sonunda gördük ki bu fark ediş ve çukurları kapatma arzusu hiçbir şekilde başlangıçtaki durumundan ödün vermedi. Aksine evdeki bu çukur sorununu çözmek için gelen tamircilerin sayısıyla ilgili görsel düzlemde farklı imalarda bulunulmuş olması aklımızda bu çukurlarla ilgili soru işaretleri bıraktı. Eve girerken sadece iki tamirci gösterilmesine (üstelik üstü kapalı olarak) karşın, evden üç tamircinin çıktığı seyirciye çok net olarak gösteriliyor.

Bunun yanı sıra Leanne’in bahsi geçen bu çukurlarla bütünleşmiş hali ise modern bir sanat eseri tablosu gibi gözümüzün önünden ayrılmadı. Sanki üç bölüm boyunca Dorothy bu çukurlara bakıp oraya Leanne’i gömmeyi düşünmüş de sırf o nedenle tamircileri ancak 4. bölümde görmüşüz gibi tuhaf bir atmosfer yaratılmış oldu. Leanne karakteri üzerinden ister istemez doğan “topraktan toprağa” göndermesinden bahsetmiyoruz bile.

Ayrıca Dorothy’nin bir ara yemek sofrasında Sean ve Julian ile konuşurken evin bodrum katındaki açıklıkları ifade etmek için de kullanılabilecek bir kelimeyi (“porous”: gözenekli veya geçirgen, süngerimsi) sürekli hatırlamaya çalışır gibi davranması da bu çukurlarla ilgili ayrıca dikkat çekici bir nokta idi. Sonuç itibariyle bu bölüm ile birlikte tıpkı Turner ailesine yeni katılan Angela (plastik heykel) gibi biz de olayları sadece izlemekle kalmadık, bir bakıma doğrudan olayları içine çeken bir “sünger” gibi hasarlı olarak çıktık.
