SALT Beyoğlu’nda Nostalji Rüzgârı: 6 FİLM, 6 KADIN

21 – 28 Aralık 2019 tarihleri arasında Salt Beyoğlu, kısa ama çok değerli bir mini-festivale ev sahipliği yapacak. Seçilen filmler harika olduğu için de hemen sizleri bilgilendirmek istedik. Etkinlik ücretsiz ve herkese açık, söz konusu filmleri beyaz perdede izleme şansını kaçırmamak gerek, naçizane. Her film hakkında kısaca bilgi verip tüm bu haber sayfasını film kareleri ve fotoğraflarla donatmadan önce, SALT Beyoğlu’nun sitesindeki duyuru metnini sayfamıza konuk edelim.

IT – Josef von Sternberg & Clarence G. Badger

1927 tarihli filmin belki en önemli özelliği, ünlü yönetmen Josef von Sternberg‘ün filmin künyesinde adının bile geçmemesi. Dolayısıyla, eski olmasının yanısıra bulunması da pek kolay olmayan bu hazineyi kaçırmamak gerek. Filmde “IT” / “O” şeklinde kast edilenin elbette o tarihte henüz doğmamış olan Stephen King ile herhangi bir ilgisi yok, kast edilen, dillendirilmeyen olgu, seksapel. Başroldeki Clara Bow‘ın çekiciliğini kullanması etrafında gelişen olaylar esprili bir dille anlatılıyor, filme dram özelliğini kaybettirmeden.

GILDA – Charles Vidor

Gilda için söylenmeyen herhangi bir şey kaldı mı bilmiyoruz ama bilineni tekrarlayalım yine de, sinema tarihinde gerek sinema sanatı, gerekse sinemada vamp kadının ön plana çıkmasında önemli rol oynamış, kült klasiklerden bir tanesi Gilda. Rita Hayworth‘e büyük ün (ve ölümsüzlük) kazandırdığı gibi, sayısız yönetmeni etkileyen bir yapım var karşımızda. Shawshank Redemption‘a da selam edelim buradan, yeri gelmişken.

A STREETCAR NAMED DESIRE – Elia Kazan

Elia Kazan adı ABD’nin McCarthy döneminde yaşanan saçma cadı avı nedeniyle hep problematik olarak karşımıza çıkar, o kadar ki neredeyse harika bir yönetmen olduğu gerçeğinin üzerine perde iner. Bu klasikleşmiş başyapıt için de elbette “çok başarılı bir yapım” demek bize düşmez, sadece SALT‘ın ne kadar iyi bir seçim yaptığını ve filmleri tüm kalbimizle onayladığımızı söylemekle yetinelim. Vivien Leigh ile genç bir Marlon Brando‘yu izlemenin keyfi de cabası.

SINGIN’ IN THE RAIN – S. Donen & Gene Kelly

Müzikal sevmeyen kitleye müzikal sevdiren, insanları tap dance kursları almaya yönlendiren, karmaşık bir senaryonun ve yüksek kaliteli oyunculukların pekala bir müzikalde de yer alabileceğini kanıtlayan, Gene Kelly ile Debbie Reynolds‘ı tüm dünyaya tanıtan ve izleyen herkese pozitif enerji bulaştıran, benzersiz bir başyapıt, Yağmurda Dans. İzlemediyseniz şiddetle tavsiye ediyoruz.

SOME LIKE IT HOT – Billy Wilder

Usta yönetmen Billy Wilder‘dan yine muhteşem bir yapım, klasikleşmiş bir başyapıt olması bir yana, halen güncelliğini koruyan, kendi döneminde zaten cinsellik, seksapel, toplumsal eleştiri, vb birçok konuda çok ileride olan, enfes bir komedi, harika bir sanat eseri. Tony Curtis ile Marilyn Monroe‘yu beyazperdede izleme şansı bir yana, muhteşem, enerjisiyle herkesi etkileyen bir Jack Lemmon, Bazıları Sıcak Sever‘i kesinlikle kaçırılmaması gereken bir film haline getiriyor.

EL KIZI – Nejat Saydam

Türkân Şoray, Ekrem Bora ve Çolpan İlhan ile, Türk Sinema tarihinden bir hazine. Yan roller bile son derece önemli isimlerden oluşuyor. İzlemediğimiz bir film, SALT‘ın seçkisi sayesinde izlemeyi umduğumuz filmler arasında elbette.

H. Necmi Öztürk

Bir Cevap Yazın