Beyazperdede anime izlemek. Fransa’da deneyimleme şansı bulduğumuz, ülkemizde ne yazık ki çok az tanık olabildiğimiz bir durum. Avrupa’da birçok salonda yaklaşık 10 haftadan beri gösterimde olan Tenki No Ko, uluslararası adıyla Weathering With You, bize 5 cm per Second (2007) ve Your Name (2016) gibi mücevherleri hediye eden Makoto Shinkai’nin son filmi. Fransa’da Les enfants du temps adıyla gösterimde, bu çeviri Japonca anlamına daha yakın (Hava’nın Çocukları) olsa da, İngilizce başlık getirdiği yorumla öne geçiyor.

Yönetmenin filmografisine baktığımızda her filmi arasında yaklaşık üç yıllık aralar olduğunu görüyoruz, aslında anime söz konusu olduğunda bu rekor bir süre sayılabilir, ne de olsa Shinkai aynı zamanda bir mangaka (manga sanatçısı) ve tüm filmlerinin çizimleriyle de bizzat ilgileniyor. Başarılı sanatçı kimilerine göre akıllara Miyazaki’yi getirse de, üsluplarında önemli farklılıklar var, Miyazaki’nin Japon geleneğine ve kültürlerine daha bağlı bir duruşu olması, işlediği konuları evrensel derinlik içinde kolayca sunabilmesi gibi. Shinkai’ye geldiğimizde daha “genç” konular işlenirken yönetmen lirik duruşu ve bireyselliğe verdiği önemle gelenekçi duruştan sıyrılıyor. Başarılı son dönem yönetmenleri demişken Mamoru Hosoda’nın (Summer Wars, Mirai) ve ne yazık ki çok erken yaşta kanserden kaybettiğimiz üstad Satoshi Kon’un da (Perfect Blue, Millennium Actress, Paprika) adını anmadan geçmeyelim.

Tehdit Altındaki Tokyo
Bu temanın birçok animede karşımıza çıkıyor olması elbette tesadüf değil. Ağustos 1945’te, Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombaları, Japonya tarihinin ve Japon kültürünün bir parçası haline gelmiştir hem doğal, hem de kaçınılmaz olarak. O sırada başta olan imparator Hiro Hito’nun bu bombalar için kullandığı terim de akıllarda yer etti: Cruel bombs / Zalim bombalar. Gerçekten de ABD, daha önce test etmiş olmasına rağmen dakikalar içinde onbinlerce, uzun süreçte de milyonlarca kişiyi öldürebilecek olan bu “zalim bombaları” kullanmaktan çekinmemişti.

Dolayısıyla “gökyüzünden gelecek olan büyük tehlike” kavramı, Japonya için azımsanmayacak bir (negatif) kültürel mirastır ve filmlerde, animelerde (Evangelion), edebiyat eserlerinde kullanılıyor olması da son derece normaldir. Weathering With You da bu temayı, biraz daha hafif bir şekilde ele alıyor: Yaz aylarında olunmasına rağmen sürekli yağan, dinmezse bütün Tokyo’yu sular altında bırakacak olan yağmur. Burada biraz da ada kavramı öne çıkıyor doğal olarak, sadece Japonya’nın ada olması değil, 6000 yıl önce yaşanan büyük gelgit felaketi (1995’te keşfedilen, su altındaki Yonaguni yapıları) sonrası yükselen sular ile Japonya’nın belli bölgelerinin sular altında kalmasına da gönderme yapılıyor.

Abartılı ama Şiirsel Alegori
Alegori dendiğinde Le Roman de la Rose geliyor aklıma Ortaçağ Fransız edebiyatı çerçevesinde: Kıskançlık, Bilgelik, Aşk, İrade, Açgözlülük gibi soyut kavramların insan biçiminde etrafta dolaştığı bu uzun şiirde mecazi kullanımlar, benzetmeler, abartılar, her türlü söz sanatı kendini gösteriyordu. Dediğim gibi, en çok da antropomorfik alegoriler. Ancak bu son derece kuru olan temsilleri, söz sanatı çerçevesinde 2000’li yılların animesine nasıl dahil etmeli? Bu soru yönetmenin kafasından geçti mi bilmiyoruz ancak bir edebiyat eserinde, hatta belki de bir live-action filmde son derece basit, sıradan ve “cheesy” görünebilecek olan bu abartılı alegoriler, birçok animede o kadar iyi bir şekilde yerine oturuyor ve göze batmıyor ki, seyirci olarak farkında bile olmuyoruz.

Weathering With You’da Hina Amano karakteri, bir “Güneş Kızı”, yani düşünce gücüyle havanın açmasını, bir süreliğine yağmurun durmasını ve belli bölgelere güneş ışınlarının hücum etmesini sağlayabiliyor. Buraya kadar “cheesy” bir durum yok, ancak ona büyük bir tutkuyla bağlı olan erkek karakter Hodaka Morishima devreye girdiğinde, karşımıza ataerkil bakış açısıyla hayata geçen, hiç de sanatsal olmayan, kaba bir benzetme çıkıyor: sen benim güneşimsin (!) Ne var ki animenin özünde var olan o bitmek tükenmek bilmeyen saflık ve iyi niyet sayesinde, bu komik gelebilecek benzetme veya alegori, hiç de gözümüze batmıyor. Hatta tam tersine, bizi romantik bakışa eğilimli hale getirmeyi bile başarıyor. Bu da sadece yönetmenin değil, aynı zamanda filmin müziklerini besteleyen RADWIMPS ve Sayaka Sato gibi sanatçıların da başarısı.

Benzer bir alegorik abartı, The Melancholy of Haruhi Suzumiya animesinde de vardı. Haruhi ve arkadaşlarının lise yıllarındaki hikayesinin anlatıldığı animede yine kadın olan Haruhi karakterini arkadaşları her zaman mutlu etmek, onu her zaman eğlendirmek zorundalardı. Zira Haruhi Suzumiya’nın morali bozulursa, hayata karşı olan pozitif tutumunu yitirirse, bildiğimiz anlamda Dünya’nın sonu gelecekti! Bu da yine eril bakış açısıyla, bir erkeğin bütün dünyasının sevdiği kadından ibaret olduğunu dile getirme yönteminden başka bir şey değil aslında. Bunu ben veya bir başkası son derece romantik bulabilir örneğin, ancak herkes için aynı şey geçerli olmayacaktır. Zaten tam da bu nedenle, bu romantizm ile eril bencillik arasındaki ince çizgide gidip gelen altyapı o kadar iyi gizlenmiş ve renkli karakterlerle, kuantum fiziğine varıncaya dek karmaşık konularla üstü o kadar ustaca örtülmüştür ki, seyirci alt anlam evreninin farkına bile varmaz çoğunlukla.

Çizimler ve Sinematografi
Aynı zamanda senaryoyu da kaleme alan yönetmenin ince dokunuşlarıyla her saniyesi ilgiyle izlenen Weathering With You’da yağmurlu sahnelerde doğal olarak gri ama keskin tonlar tercih edilirken, neredeyse hiçbir ayrıntının bu dinmek bilmeyen yağmur altında da olsa kaybolmamasına özen gösterilmiş. Öte yandan güneşli sahnelerde kullanılan renkler, özellikle beyazperdede izlenildiğinde insanı nefessiz bırakacak türden. Hem canlı, hem de yan yana yerleştirilen zıt renkler sayesinde ilgi ayakta tutulurken, animenin aynı zamanda bir gösteri sanatı, bir “spectacle” olduğu gerçeği de yüzümüze vuruluyor.

Sinematografi için de çok şey söylenebilir elbette, özellikle yağmurun birdenbire “boşandığı” sahnelerde kamera kullanımı ses efektleriyle beraber sahnelere müthiş bir görkem katıyor, ama kişisel favorim filmin en başında yer alıyor: Kameranın, yağmurun keyfine göre hüküm sürdüğü göklerde gezindikten sonra hastaneye yönelmesi, ardından cama yansıması vuran Hina karakterinin bakış açısının tam aksi yönden gelerek pencereden içeri dalması. Tam anlamıyla ince düşünülmüş, her karesine inanılmaz özen gösterilmiş bir giriş sahnesi. Harikaydı.

Sonuç
Sonuç olarak animenin saflığını gerçek hayattan bazı öğelerle koşut ilerletmeyi başarmış bir film var karşımızda. Örneğin bir Miyazaki filmi, gerçeklere genellikle filmin en başında ve bitişinde başvurur, arada kalan tüm kısım (filmin %95’i) “onirique” bir yapıda ilerler ve düşsel bir alemdeymişçesine sarıp sarmalar izleyiciyi. Gerçek hayatın kırıntıları bile kendini göstermez çoğunlukla. Ya da tam tersi Satoshi Kon’un Perfect Blue eserine baktığımızda, her yanından gerçeklik fışkıran filmin sonunda “acaba anime mi izledim yoksa bir korku filmi mi?” dedirten, çarpıcı bir yapı hakimdir.

İşte Makoto Shinkai, bu iki yaklaşımın tam ortasında yer alarak, kararında bir sentez yakalamayı başarmış görünüyor. Nasıl The Conjuring şüpheci seyircilerin kendisine inanması için ana karakterlere kendilerini “üç kağıtçı”, “kaçık” gibi terimlerle tanıtarak bilimle safsata arasında yumuşak bir geçişi hedeflediyse, Weathering With You da inanılmaz olan ile dünyevi öğeleri (mesela tabanca) bir araya getirerek, inanılmaz olana direnişimizi zayıflatarak hem hikâyeye ve filme yakınlaşmamızı hem de karakterlerle kendimizi özdeşleştirmemizi kolaylaştırıyor. Bu da tam anlamıyla bir anime mucizesi.