THE THIRD DAY – Bölüm 5: Uğursuz Salı

Dizinin anneler ve kızları üzerine yoğunlaşan beşinci bölümü, Osea halkı hakkında izleyiciye daha çok bilgi vermek üzerine kurulu. Adı Tuesday – The Daughter olan bu bölümde kadınlık kavramına yönelik de bazı açılımlar getirilmiş. Dördüncü bölümden itibaren dizinin yönetmen koltuğunda Philippa Lowthorpe’un oturduğunu belirtmiştik. Bu doğrultuda dizinin her iki mevsimi de iki farklı yönetmene emanet edilmiş olsa da, karşımızda iki adet The Wicker Man yaratımı / yorumu var. İlginçtir ki dizinin bu bölümünde ana karakter olan Sam’e (Jude Law) yönelik bir yıkım protestosu da mevcut. Daha çok dişil olanın ön plana çıktığı bu bölüm akıllarımıza Amazon kadınlarını getiriyor.

The Wicker Man, 1973

Aynı Baba, Farklı Anneler

Bu bölümde Helen (Naomie Harris), Osea’ya gelirken yanında iki kızını da beraberinde getiriyor. Bunlardan biri dizideki performansıyla dikkat çeken Ellie (Nico Parker) diğeri ise Talulah (Charlotte Gairdner-Mihell). Ne büyük tesadüftür ki Helen’in adaya adımını bastığı sıralarda adanın tekrar doğumu, Jess’in (Katherine Waterston) bebeğinin doğumuyla bağlantılıdır. Önceki bölümlerde adaya bir baba “vermek” yeterli olmamıştı, şimdi ise doğmak üzere olan çocuğun varlığı ile adanın kendi katharsis’ini gerçekleştirebileceğine inanılıyor.

Genel anlayışa göre bebek motifinin her zaman “yeniden doğuş”, “yenilenme”, “kurtuluş” gibi kavramları da peşinde getirdiği bilinir. Bu bakımdan The Third Day’in dizi boyunca iki temel klişeye de ev sahipliği yapmış olduğunu görüyoruz. Baba motifi ile “yaş almış” olmanın deneyimlerinden yararlanmak ve yönetilmek istenen halk, bir bebek motifi ile de bir nevi kendilerinin de doğacak olan bebekle tekrardan doğmaları gerektiği beklentisi içine girer. Dizi, anlatısında bu tip unsurlara parmak basmasıyla birlikte tarih boyunca inanılan, bilinen ve işlenen temel oluşumları tekrar ele aldığını gösteriyor.

Tek Tutanak, Hikâyenin Kendisi

Dizinin bu bölümünden sonra kamera teknikleri bakımından ilk üç bölüme oranla dikkatimizi dağıtan ve bizi içine çeken unsurların bulunduğunu söylemek güç. Bu anlamda artık tamamen bize sunulan hikâyeye bağlıyız ve tek tutunacak dalımız da o. Ancak bu bölümle beraber cevaplar bulmak hala güç. Henüz Osea’ya adımlarını yeni atan karakterleri tanımaya çalışırken diğer yandan bu karakterlerin de adadaki diğer insanlarla olan tanışmasına şahit oluyoruz. Bu da hikâye içerisindeki anlatı katmanları arasında sürdürülebilir bir yoğunluk bırakıyor. Diziye, temelinde dengesiz adımlarla başlamış olmamız ise dizinin finaline yaklaşırken hala yerimizde saydığımızın bilinciyle bizi direkt sonuç odaklı bir seyir keyfine yöneltiyor.

Ayrıca bu bölümde birçok olay örgüsünün birleşmesi ise yine dizinin kendi içinde yarattığı paradoksal akışa bir yenisini ekliyor. Bölüm bize yeni bir şey sunmamasına rağmen gerilim dozunu iyice yükseltiyor. Bu durumun gerçekleşmesinde, Helen’in adaya gelişindeki nedeni açıklamasının da büyük payı var. Helen kendisini açığa vurdukça Osea halkı tarafından darbeler alır. Bu da onun gerçeklikle imtihanı çerçevesinde bölüm boyunca yayılır durur. Sonu gelmeyen yürüyüş ve arayışlar ise her seferinde Osea’da keşfedilecek başka mekanların, yeni insanların olduğuna dikkat çekiyor. Her ne kadar ada kuş bakışı olarak ufak bir kara parçası gibi gözükse de aslında bu bölüme gelinceye kadar gördüğümüz yerler ve tanıştığımız insanlar aracılığıyla adanın sonsuzluğa erişebilme gücünün de farkına varmış oluruz.

Uğursuz Salı

Bu bölümün adının Tuesday – The Daughter olması, uğursuz kabul edilen günler ile dizinin adının bağlantısı açısından ilgimizi çekti. Herhangi bir ayın Cuma’ya rastlayan 13. günü uğursuz kabul edilir bu bilinen bir gerçek ancak İtalya’da 13’ün uğurlu, 17’nin uğursuz kabul edilmesi, İspanyol ve Grek / Yunan geleneklerindeyse Salı gününün (ve 13’e rastlayan Salı gününün) uğursuz kabul edildiği bilgisi pek yaygınlaşmamıştır. İlgimizi çeken nokta da burada devreye giriyor, Yunanca’da Salı günü, “Trite” şeklinde okunan bir sözcük (Τρίτη) ve anlamı da “üçüncü gün”, tıpkı dizinin adı gibi. Bu bölümü özellikle daha kötü bir gün olarak algılamamız için elimizde fazla veri yok ama en azından ölüm tehditlerinin iyice belirginleştiğini hatta tehdit olmaktan çıkma eğilimi gösterdiğini söyleyebiliriz. Yeri gelmişken her bölümü haftanın bir günü ile adlandırılan altı bölümlük dizide sadece Perşembe gününün eksik olduğu notunu da düşelim.

Rotamızı Lost Yörüngesinden Geri Çeviriyoruz

Beşinci bölümle birlikte artık J. J. Abrams’ın Lost rotasından kendimizi tamamıyla çekiyoruz. Bu da dizinin kendi öznelliğini yaratması için büyük bir yarık açıyor. Muhtemelen bu yarığın sağ salim doldurulabilmesi için üst üste birçok bilgi yığınıyla karşılaşıyoruz. Ayrıca Philippa Lowthorpe’un yarattığı kasvetli hava her halükarda adayı sadece bir ada olma kimliğinden çıkarıyor. Dizinin daha ilk bölümünde Sam’in aracılığıyla kulaklarımızda yer edinen Florence + the Machine’in en bilindik ve sevilen şarkılarından biri olan Dog Days Are Over’ı bu sefer Jess’in kulaklıkları aracılığıyla dinleriz. Jess, Osea’ya doğru karnı burnunda bir vaziyette açılmaya çalışırken şarkı da ritmiyle birlikte bizi Osea’da denize doğru açılmaya davet eder.

Bu şarkıda başlangıçtan beri dikkatimizi çeken unsur ise şarkının nakaratı: “The dog days are over, the horses are coming, so you better run”, bu sözler sıkıntılı günlerin geçeceğine ve kurtuluşun geleceğine dair işaret verir. Ayrıca şarkının devamında “sevdiklerini arkanda bırakman gerek, hayatta kalmak istiyorsan onları peşinde sürükleyemezsin” denmesi de yine bu parçayı Sam’in öyküdeki rolü bakımından biçilmiş kaftan haline getiriyor. The Third Day’in ikinci olarak bu şarkıyı izleyicinin kulaklarına salmış olması bizi şaşırtmıyor. Bu noktada en çok dikkatimizi çeken ise Epona’ya (Jessie Ross) olan göndermedir. Daha önce mitoloji tarihinde Epona’nın atları temsil ettiğini belirtmiştik ve Sam’in de adaya geliş aracının bizzat Epona olması ancak Epona’nın yine de yetersiz kalması ise bizi ironik bir anlatıyla baş başa bırakıyor. Tüm bunlar ışığında geleceğin, Osea için aydınlık bir gün sunacak olma konusu hala tartışmalı gözüküyor.

Burcu Meltem Tohum

Diziyle ilgili tüm inceleme yazılarına THE THIRD DAY – 6 BÖLÜM & 6 YAZI bağlantısından ulaşabilirsiniz (yeni sekmede açılır).

Bir Cevap Yazın