Belirli bir türün Dünya sinemasında veya Batı’da önemli bir konuma yerleşmesinin müsebbibi olarak tek bir filmi göstermek pek gerçekçi bir saptama olmayabilir, ne var ki eğer böyle iddialı bir sav ileri sürülecekse, King Hu’nun 1967 yapımı Dragon Inn (Lóng Mén Kè Zhàn) filmi oldukça kuvvetli bir aday. Wuxia türündeki ilk filmler 1920’lere kadar uzansa da, King Hu’nun 1960’larda ve 70’lerde çektiği, özellikle de Inn Trilogy (Han Üçlemesi) [1] başlığı altında toplanan filmleri, wuxia türünün Tayvan’dan Batı’ya doğru yayılmasında ve günümüzde Tarantino’nun, Ang Lee’nin, Wachowski kardeşlerin filmlerinde karşımıza çıkmasında önemli rol oynamışlardır. Dragon Inn de söz konusu üçlemenin en meşhur filmi, bunda Tayvan’lı yönetmen Ming-Liang Tsai’nin rolü de yadsınamaz. Yönetmenin bu filme saygı duruşu niteliğinde çektiği Goodbye, Dragon Inn (2003) King Hu’nun başyapıtının daha da ön plana çıkmasını, hatta Criterion ve Eureka gibi firmaların dikkatini çekerek restore edilmesini sağladı. Tsai’nin filmi hakkındaki inceleme yazımıza buradan ulaşabilirsiniz.

Wuxia
Dövüş sanatlarında ustalaşmış kişilerin özellikle imparatorluk dönemi Çin hanedanlıklarında (en başta elbette 2000 yıl süren Han Hanedanlığı) yaptıkları kahramanlıklara odaklanan Wuxia, sinema sayesinde tür olarak tüm dünyada yaygınlaşmadan önce varlığını fantastik edebiyat başlığı altında sürdürüyordu, ilk wuxia örneklerinin kökenlerine milattan önce yazılmış metinlerde ulaşmak mümkün. Çin operaları ve manhua’lardan (Çin, Hong Kong ve Tayvan kökenli çizgi romanlar) sonra 1920’lerde sinemada da boy göstermeye başlayan wuxia,1960’lı yıllardan itibaren öncelikle King Hu’nun filmleri, sonrasında da Bruce Lee’nin etkisiyle yaygınlaşan ve Batı’ya açılan, merkezinde Uzakdoğu dövüş sanatları bulunan bir film türünü niteler oldu.

Günümüzde Tarantino The Hateful Eight (2015) filmi için Dragon Inn’deki hanın neredeyse aynısını model olarak kullanıyorsa, Crouching Tiger, Hidden Dragon (2000) filminde karakterler tıpkı Dragon Inn’deki bir sahnede olduğu gibi ağaçtan ağaca rahatça süzülebiliyorlar, House of Flying Daggers’daki (2004) bazı çekimler aklımıza Dragon Inn’deki kılıç üzerindeki sake bardağı sahnesini getiriyor, hatta Matrix üçlemesinde Neo, Japonya kökenli dövüş sporu jujitsu’da ustalaşıyorsa, tüm bu etkilenimlerde King Hu’nun ve Tayvan’da çektiği wuxia filmlerinin rolünü görmezden gelmek imkansız.

King Hu (1932-1997)
Pekin doğumlu yönetmen King Hu, üçüncü uzun metrajı Dragon Inn dahil birçok filmini Tayvan’da çekerek, 1960’larda Tayvan sinemasının ve wuxia kültürünün popülerleşmesine büyük oranda katkıda bulunmuştur. Çin’in, toplumsal ve ekonomik açıdan oldukça yüksek konumdaki ailelerinden birine mensup olan King Hu, 17 yaşındayken Hong Kong’a göç edip ardından da Tayvan’a yerleşerek, ailesi sayesinde edinebileceği ayrıcalıklardan uzaklaşmayı tercih eder. Bu durum aklımıza, yine prestijli bir aileden gelmesine rağmen soyadını bile değiştirerek köklerinden uzaklaşan Rus yönetmen Andrei Konchalovski’yi getirdi. Her iki yönetmen için de asıl “soylu” davranışın, köklerinden uzaklaşmakta yatıyor olması son derece şiirsel bir ironi. Ömrünün son 10 yılını Los Angeles’ta geçirecek ve burada da Hollywood için birkaç film çekecek olsa da, King Hu daha çok Hong Kong, Tayvan ve Güney Kore’de çektiği filmlerle unutulmazlar arasına girer.

Dragon Inn
Tayvan’da “Dragon Gate Inn” adıyla gösterime giren yapım, King Hu’nun Hong Kong’da çektiği ve yine türün en önemli eserleri arasında yer alan Come Drink With Me’den (1966) sonra Tayvan’da çekeceği birçok filmin ilkidir ve Tayvan’ın yanısıra Kore ve Filipinler’de de gişe rekorları kırmıştır. 1457’de geçen filmin konusu birçok kaynakta “oldukça basit” olarak nitelense de kısaca özetlemekte fayda var, çünkü izlerken bana hiç basit gelmedi açıkçası. Ming Sarayı’nın meşruiyeti, İmparatorluk güçleri tarafından yapılan bir darbe ile iptal edilmiş, zorla ellerinden alınmıştır. Başlarında genç yaşta hadım edilerek (eunuch) yüksek rütbeli özel görevlere atanan komutanların bulunduğu İmparatorluk güçleri hem üniformalı Resmî İmparatorluk Muhafız Alayı’nı, hem de sivil giysilerle görev yapan Dong Chang (Doğu Cephesi) adlı gizli polis örgütünü kontrol ediyordu. Savaş Bakanı Yu Qian, İmparatorluk güçlerinin bu darbesine karşı durduğu için hadım komutanlar tarafından iftiraya uğramış ve idam edilmiştir, Yu’nun hayatta olan iki çocuğu da Dragon Gate bölgesine sürülür.

Ancak hadım komutanların başındaki Cao, çocukların sürgün edildikleri yere giderken öldürülmeleri emrini verir. Ne var ki yolda iki çocuk ve infaz ekibi, dövüşçü Chu Kardeşler’e (Lingfeng Shangguan ile Han Hsieh) rastlarlar ve böylece hayatları kurtulur. Çocukların yaşadığını öğrenen Cao, adamlarına (sivil polis kuvveti) Dragon Gate Hanı’nda, oraya doğru ilerleyen Yu ailesini karşılayıp öldürsünler diye pusu kurmalarını emreder. Chu Kardeşler de Dragon Gate Hanı’na varmak üzeredirler. Hepsinden önce (ama Cao’nun adamlarından hemen sonra) Han’a ulaşan ise Xiao Shaozi (Chun Shih) adında esrarengiz bir dövüş ustasıdır. Öykünün buradan sonrası basit evet, ancak buraya kadar karışıklığı biraz olsun toparlamış olduk diye umuyorum.

Sonuç olarak gerçek anlamda “herkes” Dragon Gate Hanı’na gelince, kızılca kıyamet kopar. Gerçekleşen tüm dövüş sahnelerinin wuxia türüne uygun biçimde oldukça iyi düzenlenmiş olduğunu, hesaplı hareketlere ve özenle hazırlanmış bir koreografiye bağlı olarak ilerlediğini unutmamak gerek. King Hu koreografiye çok önem veriyor, kameranın çekim açısı dışında kalan noktalara yerleştirdiği trambolinlerin de yardımıyla dövüş hareketlerini bir opera veya bir dans rutinini sahneye koyar gibi düzenliyordu, bu da dövüş filmlerinde daha önce pek görülmemiş bir şeydi. Bu noktada hemen Edmond Wong’u alıntılayalım: “John Ford’un Posta Arabası (Stagecoach, 1939) western türü için ne ifade ediyorsa, King Hu’nun Dragon Inn’i de wuxia için aynı şeyi ifade eder”.

Neden Tek Mekan?
Han Üçlemesi denince doğal olarak baştan sona tek mekanda geçen bir anlatı gözümüzde canlanıyor, aslında bu tam olarak doğru değil çünkü Hu’nun her üç filminde de çok güzel dış mekan çekimleri mevcut, Dragon Inn’de birçok dövüş de dışarıda gerçekleşiyor. Öte yandan Dragon Gate Hanı, filmin %70’ini kapsaması açısından, “tek” olmasa da, Hu’nun tüm olanaklarını neredeyse sonuna dek kullandığı en önemli mekan elbette. Burada filmi izlememiş olanlar için “han” kavramını da açalım: Otel gibi oda kiralayabileceğiniz, aynı zamanda sadece karnınızı doyurmak veya içki içmek için de uğrayabileceğiniz mekanlar söz konusu. Özellikle bu üçlemede neden hanları kullandığını King Hu şöyle açıklıyor:
Dekor olarak han yapısını kullanıyorum çünkü hem halka açık mekanlar, hem de bir öykü anlatmaya son derece elverişliler. Hanı iki katlı olarak tasarlıyorum ki mekan tek dekora sığsın ve daha da önemlisi, böylelikle üç boyutlu aksiyon sahnelerini kurgulamak için dikey yapıları da kullanabiliyorum. Yine de bunlar han tercihimin altında yatan sebeplerin tamamı değil. Düşünürseniz kavgalar en çok da herkesin bir araya geldiği, buluştuğu yerlerde çıkıyor, özellikle de barlarda. The Water Margin’e [1300’lerde yazıldığı düşünülen, Çin’in en eski romanlarından biri] bakarsanız tüm anlaşmazlıkların benzer ortamlarda çıktığını görebilirsiniz.

King Hu Filmlerinde Hanın 8 Özelliği
Bu sekiz özellik her ne kadar hayli bariz olsa da, aşağıdaki listeyi İngiltere’nin önemli ve köklü ev sineması şirketlerinden Eureka Video’nun #129 sırt numarasıyla 2015’te yayınladığı Dragon Inn’in DVD&Bluray edisyonundaki kitapçıktan birebir alıntı olarak yazımıza dahil ettiğimizi belirtelim.
- Han, hiçliğin ortasında yer almalıdır.
- İki katlı bir han olmalı.
- Üst kattaki tırabzanlar kolayca kırılabilir olmalı.
- Olayların ortasında mutlaka bir garson (hancı) bulunmalı.
- Dövüşmek için en iyi mekan hanın içidir.
- Etrafta her zaman içki şişeleri veya kaseleri bulunmalı.
- İçki her zaman zehirle ilişkilendirilir.
- Hanın her yerinde, gizli bölmelerde silahlar vardır.

Yukarıdaki listede yer alan ayrıntılar Dragon Inn’de çeşitli şekillerde arz-ı endam ediyor, tabii bunlara mutlaka yemek kavramını da eklemek gerekli ne de olsa düşmanların aynı sofrayı paylaşmaları, yemek çubuklarıyla havada yakalanan hançerler (Karate Kid’deki sinek sahnesi), sofra adabı, ne kadar iyi bir kılıç ustası olduğunun yemekle ilgili bir ayrıntıdan (Crouching Tiger, Hidden Dragon’daki kaligrafi sahnesi) anlaşılması gibi birçok etmen, hanın yapısını doğal olarak yeme eylemiyle ilişkili hale getiriyor.

Sonuç olarak King Hu’nun Han Üçlemesini, sonrasında ise A Touch of Zen (1970) başyapıtını izlemeniz mutlaka önerilir, özellikle de dövüş sanatları ilginizi çekiyorsa. Tony Rayns’e göre “wuxia türüne hak ettiği saygıyı ve prestiji kazandıran” Hu filmleri, en az 1960’larda olduğu kadar bugün de hayranlıkla izlenmeyi fazlasıyla hak ediyor. Filmin açılışındaki müzikal gönderme gibi ayrıntıların keşfini size bırakıyoruz ancak hatırlatmadan geçmeyelim, Dragon Inn’i beğenirseniz ne yapıp edip mutlaka Ming-Liang Tsai’nin Goodbye Dragon Inn filmini izleyin deriz, Dragon Inn’de boy göstermiş olan iki önemli oyuncu (Chun Shih ve Tien Miao) sizleri bizzat bekliyor olacak. Şimdiden keyifli seyirler.

Goodbye, Dragon Inn hakkındaki yazımız.
[1] Üçlemedeki filmler sırasıyla: Come Drink With Me (1966), Dragon Inn (1967) ve The Fate of Lee Khan (1973).