ANAYURT OTELİ: Yurdunun Anasının Rahmine Uzanan Zayıf Eril

Yusuf Atılgan’ın bireyi toplumsal tarih ile yarattığı kitaplarından biri olan Anayurt Oteli 1986’da Ömer Kavur tarafından senaryolaştırılır ve bir süre sonra filme çekilir. Türkiye sineması 80’lerde siyasal toplumcu sinemadan 12 Eylül Darbesi sonucunda ayrılırken, bireyin işlendiği edebiyat uyarlamaları ile kendini göstermeye başlar. Anayurt Oteli (1987) ise bu türün ilk ve en önemli yapımlarından birisidir. Türkiye sinemasının yapı taşlarından kabul edilirken ana karakter olan Zebercet, ülkemiz sinema tarihine adını ve varlığını tıpkı edebiyata kazıdığı gibi kazır.

Macit Koper

Zebercet (Macit Koper) 1950’de Anayurt Oteli’nin 1 numaralı odasında dünyaya gelir. 1960’ta sünnet olur ve annesini kaybeder. Babasının ölümünden sonra ise otelin işletmesini devralır. Bir perşembe gecesi gecikmeli Ankara treni ile otele gelen ve tek gece kalan bir kadına aşık olur Zebercet. O günden sonra bir daha asla eskisi gibi olmaz. Belki eskiden de zaten hiç herhangi bir şekilde olmamıştır. Kadın, Zebercet’in doğduğu oda olan 1 numaralı odada kalır. O geceden itibaren 1 numaralı oda Zebercet’in öz anısal müzesi haline gelir. Çay bardağına ve sigara izmaritlerine bulaşmış ruj izleri, dağınık yatağı ile bu oda hem Zebercet’in hem de hayaletin doğduğu odadır. Bu hayalet hem Zebercet’e hem de otele musallat olur. Her gün o kadınla gerçekleştirdiği konuşmaları tekrar eder Zebercet. Dişlilerinin arasına saplantı sokulmuştur.

Serra Yılmaz

Zebercet yedi aylık doğmuştur. Annesi bile rahminde istememiştir onu. Doğmak için istekli ve sabırsız olan Zebercet değil onu karnından / rahminden atmak isteyen annesidir. Sünnet olmasını takip eden kısa süre içinde annesi ölür. Kadınlarla olan ilk ilişkisinde iğdiş edilme travmasını Oedipus kompleksi ile harmanlayarak yaşar ve yetişkinliğinde kadınlarla arasında ciddi cinsel sorunlar ortaya çıkar. Yalnızca ortalıkçı kadın (Serra Yılmaz) uykusundayken onunla beraber olur ve ondan da duyduğu tek cümle “Hoşt köpek!”tir. Zebercet asla görülmez ve otelde adeta soyu tarafından miras bırakılmış bir ruh olarak dolaşır. Babasının ve başkalarının kimliğini giyerek var olmaya çalışır ama bunda da başarılı olamaz. Var olmayan bıyığına dokunur, var olmayan bıyığını kesmeye çalışır. Her aynaya baktığında adını tekrarlar. Kendisi olup olmadığından emin değildir. İlk yakınlık kurabildiği kişi kendini emekli subay olarak tanıtan ve otelde bir hafta kadar kalan, kendi kızını boğarak öldürmüş olan adamdır. Daha sonra gazetede gerdek gecesi karısını öldüren adamın haberini görerek mahkemeye davayı izlemeye gider. O sırada o da ortalıkçı kadını öldürmüştür ve karısını öldüren katil ile bir bağ kurar. Zebercet’in yakınlık hissettiği / hissedebildiği kimseler onun zayıf ruhuna güçlü görünen suçlulardır.

Macit Koper

Zebercet’in bir evi yoktur. Anayurt Oteli onun anayurdu olmuştur, orada doğmuştur ama oraya ait değildir. Kimliksiz, toplumsuz ve yersiz yurtsuzdur. En önemlisi ise sevgiye muhtaç ve açtır. Yolun orta şeridini takip ederek yürür, otelin uzun ve dar koridorlarında dolaşır, monoton düzleminden ve rutininden dışarı adım atamaz. Marc Augé’nin belirttiği yok-mekan (non-lieu) tanımına oturmaktadır Anayurt Oteli. Yok-mekan herhangi bir aidiyet, kimlik, tarih ile alakası olmayan ve bağlantı kurulmayan / kurulamayan mekanlardır. Evin tanımından ve varlığından oldukça uzaktırlar. Ev aidiyet ve kimliktir. Dışarıya kapalı bir kapısı vardır ve bu da onun misafirpervermezliğinin kanıtıdır. Misafirperverlik, yurdunu açmak olarak da tanımlanabilir. Zebercet yurdunun -otelin- kapısını açar ancak bir süre sonra o kapıyı kapatır. Ne dışarıya ne de içeriye açılan yalnızca kapalı bir kapı vardır ve arkasında Zebercet yalnızlığı, uyumsuzluğu, hem kendisinden hem de toplumdan kaçışıyla debelenir durur.

Şahika Tekand

Sevgisizlik, bekleyiş ve özlem öfkeye evrilir Zebercet’in ruhunda. Sokaktaki kestaneci tarafından azarlanır, horoz dövüşlerine gider ve yalnızca dövüş filmleri izler sinemada.  Horozlar kan içinde kaldıkça kötüleşir Zebercet ama aynı anda orada tanıştığı genç bir erkeğe olan cinsel isteğini de bastırmaya çabalar. Erkekliğin şanı ve gösterisi olan bu kan, yumruk ve tekme evreninde Zebercet zayıf vücudu, yalan söylediği adı ile kendisinden yaşça küçük bir erkeğe olan ilgisi ile beraber de kendine yabancılaşır. Bir gece yine ortalıkçının yatağına girmişken daha fazla dayanamaz görmezden gelinmeye ve öldürür onu. Sosyal bir varlık olmaktan çoktan uzaklaşmış olan Zebercet’in insana dair herhangi bir hissi yoktur ruhunda. Arından ortalıkçının kedisini de öldürür ve bahçeye atar. Cesedi saklamak için hiçbir çaba sarf etmez Zebercet, ana yurdunda ölümün kokusuyla yaşar günlerce.

Zebercet ne kendini emekli subay olarak tanıtan adam gibi kaçar ne de karısını gerdek gecesi öldüren adam gibi adalete teslim olur. Üçüncü bir yol olan kendini öldürmeyi seçer. Gaston Bachelard Mekanın Poetikası kitabında Jung’un evleri de ruhlarımıza benzettiğinden bahseder ve evin insan ruhuna ilişkin bir analiz aleti olarak ele alınabileceğini söyler. Zebercet’in bir evi yoktur bu yüzden içsel bir topografyaya da sahip değildir. Bachelard aynı zamanda anılara ulaşmak için de gündelik zaman olan yatay zaman yerine sanatın ve şiirselliğin zamanı olan dikey zamana geçiş yapılmasını söyler. Bir numaralı odada Zebercet yatay zamanda dünyaya gelir ve o odada kendini asarak dikey zamanda dünyayı terk eder. Kendini öldürmeden önce salladığı beşiğin yanındaki fotoğrafta annesinin fotoğrafı görülür ve bu kadın gecikmeli Ankara treni ile gelip otelde kalan kadının kendisidir. Zebercet’in paranoyak kişiliğinin yanında annesinin hayaleti, yurdunun anası onu doğum travmasına geri götürür. Zebercet, atıldığı o rahme geri dönmek istemektedir.

Otelin kaderi Zebercet’in, Zebercet’in kaderi ise otelin kaderidir. Değişimsel ve içinde milyon mikro evren bulunan otel ile döngüsel ve aitliği bulunmayan bir yerde var olmaya çabalayan Zebercet aynıdır. Mekan da karakter olarak karşımıza çıkar Anayurt Oteli’nde. Nesneler de hikayenin yaratımında düğümler oluşturur ve hepsi bizi Zebercet’e ulaştırır. İyi bir uyarlama olması için esere sadakatsizlik yapılması gerektiğini belirten Ömer Kavur’un Anayurt Oteli’ni “güzel sadakatsiz” olarak adlandırabiliriz.

Berfin Tutucu

Bu yazının kapak görseli, D’Art Duvar çalışmasından alıntıdır.

Bir Cevap Yazın