Mükemmel bir dünyada, böyle bir Blu-ray setine ve “daha çok kadın yönetmen olmalı” cümlesine gerek kalmazdı. 2019 yılında bile, “kadın yönetmen” demek zorunda kalıyorsak, vay halimize. Çünkü en başta bu tabirin kendisi sorunlu… “Yönetmen” dememiz yeterli olmalıydı; çünkü kadınlara da erkeklere tanındığı kadar film yönetme şansı, yani genel anlamda fırsat eşitliği tanınıyor olmalıydı zaten. Fakat ne yazık ki hem Hollywood sineması hem de kabaca dünya sineması, yapımcılar, şirket sahipleri ve yönetmenler temelinde, erkek egemen bir yapıya sahip. Bu yapı son zamanlarda biraz değişmeye başlamış olsa da, bu değişim hem yeterli değil, hem de ne yazık ki geçmişin ataerkil karanlığını aydınlatamıyor.

İşte tam da bu nedenle, Evelyn Reed’in dediği gibi insanın evrimleşmesini borçlu olduğumuz, insanoğlunu gerçek anlamda medeniyete taşıyan kadınlara yapılan haksızlıklara karşı kendi alanında elinden geleni yapmak isteyen British Film Institute (BFI) çok güzel bir set hazırlamış: 1911 – 1940 döneminde yapıt vermiş olan, inanılmaz başarılı “kadın yönetmenlerin” filmlerinin restore edilmiş versiyonlarını bir arada bulabileceğimiz bir mini-külliyat. Erken dönem Avrupa ve ABD sinemasında, çok zor şartlarda eser vermiş ve sinemayı hem içerik hem de biçem bakımından değiştiren yönetmenler arasında Mabel Normand, Alice Guy Blaché, Lois Weber, Dorothy Davenport, Germaine Dulac, Olga Preobrazhenskaya, Dorothy Arzner ve Mary Ellen Bute bulunmakta.
Toplamda farklı metrajlarda 22 film (toplam 641 dakika) barındıran set, aynı zamanda ekstra içerik açısından da oldukça zengin. BFI 4 diskten oluşan bu sette de yine geleneğini bozmayarak kapsamlı bir kitapçığı da sete dahil etmiş. BFI’ın sitesinde paylaştığı listeye göre setteki filmlerin isimleri ve süreleri şöyle:
Disk 1:
- Falling Leaves (1912, 14 mins)
- Making an American Citizen (1912, 14 mins)
- The Girl in the Armchair (1912, 13 mins)
- Greater Love Hath No Man (1911, 12 mins)
- Algie, the Miner (1912, 10 mins)
- Matrimony’s Speed Limit (1913, 13 mins)
- Ocean Waif (1916, 29 mins)
Disk 2:
- Suspense (1913, 10 mins)
- Discontent (1916, 25 mins)
- The Blot (1921, 94 mins)
- Mabel’s Dramatic Career (1913, 14 mins)
- Mabel’s Strange Predicament (1914, 12 mins)
- Mabel’s Blunder (1914, 15 mins)
- His Trysting Place (1914, 22 mins)
- Should Men Walk Home? (1928, 28 mins)
Disk 3:
- The Woman Condemned (1934, 64 mins)
- La Cigarette (1919, 50 mins)
- La Souriante Mme. Beudet (1922, 43 mins)
Disk 4:
- Le Village du Péché (1927, 88 mins)
- Le Roi des Aulnes (1929, 45 mins)
- Dance, Girl, Dance (1940, 4 mins)
- Parabola (1937, 9 mins)

B-kodlu Blu-ray seti, BFI’ın kendi sitesinde 45 Sterlinden satışa sunulmuş. Yani kargo dahil aşağı yukarı 450 TL. Dört gün sonra satışa çıkacak olan Amazon’daysa fiyat biraz daha uygun (37£), fakat bu sefer de gümrük ücretini önceden ödemek gerektiği için (BFI’dan gelen paketin az da olsa gümrüğe takılmama ihtimali var, Amazon ise gümrük vergisini hesaplayıp önceden alıyor) fiyat yine 400 TL civarında. Fiyat yüksek gibi görünse de içinde bulunduğumuz dünyada bu eski filmleri blu-ray formatında izleme şansını ilk kez elde ettiğimiz düşünülürse, aslında tarihe tanıklık etmek bakımından çok da yüksek bir bedel değil.

Yazımızı sonlandırırken günümüzdeki ve yakın geçmişimizdeki “kadın yönetmenlerden” bazılarını da hatırlayalım isterim:
- Chantal Akerman
- Susanne Bier
- Kathryn Bigelow
- Jane Campion
- Niki Caro
- Claire Denis
- Nora Ephron
- Mary Harron
- Patty Jenkins
- Mimi Leder
- Jennifer Lee
- Penny Marshall
- Nancy Meyers
- Agnès Varda

Yakın zamanda kaybettiğimiz Agnès Varda’yı bir kez daha saygıyla analım. Yukarıdaki isimler kameranın arkasına geçmeseydi, bugün elimizde You’ve Got Mail (Nora Ephron) ve Sleepless in Seattle (Ephron) gibi hazineler, The Piano (Jane Campion) ve Awakenings (Penny Marshall) gibi şaheserler bulunmayacak, Frozen (Jennifer Lee) ve Zootopia (Lee, yazar) gibi animasyonlar hiç çekilmemiş olacaktı. Ya Kathryn Bigelow’a ne demeli? Şöyle açıklayayım: Near Dark (en karanlık vampir filmlerinden biri), Point Break (Keanu Reeves’li muhteşem bir action), Strange Days (adı gibi inanılmaz “off” bir film), The Hurt Locker, Zero Dark Thirty… Chantal Akerman, Claire Denis ve Agnès Varda gibi devleri saymıyorum bile.

Sonuç olarak elbette daha çok kadının kamera arkasına geçmesi en büyük temennimiz, ancak bunun için de yapılacak en basit şey, en azından filmleri oyuncularıyla değil yönetmenleriyle hatırlamaya gayret etmek, “kadın yönetmenlerin” filmlerine gitmek ve belli bir farkındalığa ulaşmak, bu farkındalığı yaymak.

Bol filmli günler.