Toy Story / Oyuncak Hikayesi serisi ilk halkasından bu yana her zaman ailesine yeni karakterler ekleyerek büyüyen bir seri olagelmiştir. Bir hikâye yaratmaya çalışıyorsanız doğal olarak hikâyenize yeni üyeler katmak her zaman işe yarayacaktır, ya da konudan bağımsız bir örnek vermek gerekirse bir bina inşa ediliyorsa ve bu binanın yapımında estetik kaygılar mevcutsa dışarıdan malzeme eklemek binanın dışavurumunu daha da zenginleştirecektir. İşte Toy Story de bu bağlamda serisinin her halkasını tamamladığında ailesini giderek genişletiyor. Peki, bu sefer ailenin en göze çarpan popüler üyesi kim? FORKY!

Toy Story sinema dünyasına ilk girdiğinden bu yana salt olarak eğlendirme amaçlı bir animasyon filmi değil aynı zamanda alt mesajları da olan, kendi çizgisinden ödün vermeyen bir seri olmuştur. Elbette her filmin kendine göre mesaj verme kaygıları var; bu bağlamda Toy Story’yi bir köşeye diğerlerini öbür köşeye koyarak değerlendirmek doğru olmaz. Ancak Oyuncak Hikayesi’ni dördüncü filmi açısından değerlendirmek gerekirse tam anlamıyla düzen, bireyin görevleri, toplumsal statü, aşılması imkânsız olduğu düşünülen sınırlar ve normlar gibi aslında günümüzde üzerine sık sık düşündüğümüz konuları kendi diliyle anlattığını görebiliriz. Bir anlamda serinin bu son filmi ders niteliğinde de sayılabilir, zira didaktik unsurlar diğer bölümlere kıyasla daha ön planda.

Karakter Odaklı
Toy Story 4 karakter odaklı olduğu kadar kendi zamansal evrenine de hâkim. Beyazperdeye ilk adım attığı 1995 yılından bu yana, yaratıldıkları zaman aralığından hiçbir zaman ayrılmayan Woody ve dostları serinin son halkasında da günümüz teknoloji dünyasının zamanından uzakta varlıklarını sürdürmeye devam ediyor.

Serinin diğer bölümlerden hatırlarsanız Woody ne zaman aileye yeni bir oyuncak birey gelecek olsa başta o oyuncağın kendi yerini alacağını düşünerek somurtur; bir nevi çocukluk yapardı. Toy Story 4’te bu anlayışın kırıldığını rahatlıkla görüyoruz; belki seri hiçbir zaman kendi evreninden ve zaman diliminden uzaklaşmıyor ancak oyuncak karakterlerin kendi içlerinde belli bir olgunluğa eriştikleri de gözden kaçmıyor. Bunu en açık olarak Woody’nin Forky’yi en başından beri aileye sokmaya çalışmasında görebiliriz. Belki de Forky daha serinin ilk filminde Woody ile tanışsaydı, Toy Story 4’teki kadar şanslı olmayabilirdi.

Oyuncak karakterlerin yanı sıra filmdeki aile fertlerinin ele alınması bakımından da bir “karakter odaklı” yapı görebiliriz. Eskiden tüm oyuncaklar Andy’ninken Toy Story 4 ile oyuncakların el değiştirip Bonnie’nin odasında yer aldığını görüyoruz. Oyuncakları oynayan kişinin değişmesiyle beraber oyuncakların film boyunca ele alınış biçimi her zaman Bonnie’nin gözünden bize aktarılıyor: Woody artık dolaba atılmıştır ve Andy’nin onunla oynadığı zamandaki gibi diğer oyuncaklar arasındaki popülerliğini kaybetmiştir. Bu da Toy Story 4 için kaçınılmaz bir maceranın başlangıcına işaret eder niteliktedir.

Forky’ye (spork) gelecek olursak, o ne bir çatal ne de bir kaşık… Hatta ne bir oyuncak ne de bir atık… Forky, Toy Story 4’te tam anlamıyla oyuncaklar diyarında ve genel oyuncak algısında tabuları yıkan bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Onun hiçbir şekilde sınıflandırılamaması da aslında onu ne kızlar için ne de erkekler için bir oyuncak yapıyor. Forky aslında herkesin oyuncağı olabilme ihtimaliyle de dikkat çekiyor.
Mekân Tasviri
Toy Story serisi hem çocuklara hem de yetişkinlere hitap eden bir seri. Bunu serinin son halkasında da görmek mümkün; öyle ki filmde gerilim unsurlarının serpiştirildiği anlar gerçekten bir sinefilin dikkatini çekebilecek tarzda. O kadar başarılı bir kurgusu var ki bir animasyon filmi olsa dahi izleyiciyi o gerilim anının içine rahatlıkla sokabilmeyi başarıyor. Müzik kullanımı ve gerilimi vermek için mekânın gri tonlardaki havası izleyiciyi adeta yetişkin bir filmin atmosferine davet ediyor.

Diyaloglar Arası Kişileştirme
Film boyunca kullanılan diyalogların sanki bir oyuncak tarafından değil de yetişkin bir birey tarafından söylenmiş olabileceği gelir aklımıza. Buzz’ın Woody’den gördüğü iç sesini dinleme olayını kendi üzerindeki düğmeler aracılığıyla uygulaması hem biraz esprili hem de günümüz dünyasına iyi bir gönderme olmuştur.

Forky’nin atık malzemelerinden yapıldığı için kendisini atık dünyasına ait hissetmesi ve bunun hiçbir şekilde değiştirilemeyeceğine inanması; yani bir nevi kendisi için biçilen normlara ayak uydurma eğilimi yine günümüzdeki bazı sorunsallara parmak basmaktadır.
Bo Peep’in uzun yıllar boyunca bir kız çocuğunun oyuncağı olması ve onun için verilen odanın dışına çıkmaması ancak dış dünyaya açılabilecek kadar cesaretinin olması, bunu film boyunca göstermesi yine cesareti ve öğrenmeye açıklığı sembolize eden önemli bir dışavurumdur.

Seriye yeni katılan üyelerden Gabby Gabby ise ilk bakışta acımasız, korkunç bir karakter çiziyor olsa da filmin ilerleyen dakikalarında aslında görünenin ötesinde her zaman daha fazlasının bulunduğunu kanıtlar.
Karakterler ve onlar üzerinden madde madde ilerlediğimiz yazımızda aslında Toy Story 4’ün genel çerçevesiyle didaktik bir yapısı olduğunu söyleyebilir miyiz? Elbette bu mümkün, hem çocuklar hem de yetişkinler için alt ve üst mesajları olan, serinin takipçileri için yer yer duygusal zemini olan bir film, Oyuncak Hikayesi 4.
Market Raflarında Toy Story
Buzz: “To infinity”
Woody: “and beyond”

Bildiğiniz üzere eğlence sektöründe yeni olanın veyahut daha önceden zaten var olmuş olanın replikalarının yer aldığı birçok oyuncak, broş, kıyafetler, bilgisayar oyunları vs aklınıza gelebilecek her türlü şeyin imalatına rastlamak mümkün.

2010 yılında Amerika’da açılan Toy Story Land yine Toy Story serisinin hayranları için bu anlamda çok iyi bir örnek. Hatta öyle ki Toy Story 4’te kullanılan mekanların bazıları Toy Story Land’i anımsatır. Özellikle serinin fanları böyle bir yerin varlığından büyük ihtimalle haberdardır ancak eğer haberdar değillerse bu yerin görsellerine bakarak gerçek anlamda serinin son filmiyle ilgili mekânsal benzerlikler yakalayacaklardır.

Forky: Kendin Yap Kendin Eğlen
Serinin son filminin izleyicilere verdiği mesajlar çok fazla. Bu yönüyle film didaktik olmasının yanı sıra film, Forky’nin oluşma evreleriyle de bizi eski zamanlara götürüyor: Oyuncak firmalarının yaygın olmadığı zamanlarda her çocuk elinde ne varsa onlarla kendi oyuncağını yaratmaya çalışırdı. Toy Story 4 adeta bu duruma bir saygı duruşu niteliğinde. Forky basit ama değeri çok büyük bir oyuncak çünkü kişinin el emeğiyle yarattığı bir oyuncak, bir zanaat eseri, bir “şey”.

Toy Story serisinin dört ayağının da dijital çağa uzak durmayı seçmesi belki de her zaman bu anlayışı benimsediği, yani dijital yerine analoğu savunduğu için son derece yerinde bir karar olmuş. Woody’nin, Buzz’ın ve Bo’nun 1990’larda kalsalar da olgunlaşmaları aslında bizi şaşırtmamalı; çünkü 1995’ten beri Toy Story’yi takip eden bizler de aslında artık 30’lu yaşlarına gelmiş birer çocuk değil miyiz? Oyuncaklarımız ve anılarımız da, Toy Story karakterleri gibi, dijital çağa değil, geçmişe ait. Ve orada, güvendeler.