COVID-19’un neredeyse tüm Dünya’yı etkisi altına aldığı, keşke tüm bunlar bir kabustan ibaret olsa da bir an önce uyansak dediğimiz şu günlerde, Dünya’nın sonundan bahseden kurmaca bir yapıt üzerine bir şeyler karalamak istedik. Daha doğrusu bu şartlar altında insanın içinden bir şeyler yazmak gelmiyor ama, hiçbir şey yapmayarak teslimiyeti kabul etmemek adına kâğıda kaleme sarıldık diyelim.

Amazon’un streaming hizmeti sunan branşı Prime Video tarafından yayımlanan, ayrıca BBC’de de izlenebilen 6 bölümlük mini dizi Good Omens’dan (2019) bahsetmeden önce elbette kaynak metinden, Terry Pratchett ile Neil Gaiman’ın yazdığı aynı adlı romandan bahsetmek gerek. 1990’da kaleme alınan, Türkçe’de Kıyamet Gösterisi adıyla yayımlanan yapıtın temelleri, 1986’da Neil Gaiman’ın, kendisinden 12 yaş büyük olan İngiliz yazar Terry Pratchett ile yaptığı bir röportaja dayanıyor bir bakıma. Çünkü bu röportaj sonrası yakınlaşan ikili, çok geçmeden Good Omens olarak zihinlerimize kazınacak olan eseri ortaya çıkarmak için güç birliği yapacaktı.

Romanın ortaya çıkışıyla ilgili ilginç noktalardan bir tanesi de, günümüze yakın tarihlerde bir araya gelmeleri olay yaratacak olan bu iki yazarın, 1980’lerin sonunda pek tanınmayan, kariyerlerinin başında iki yazar olmaları. O nedenle de birlikte çok rahat bir kafa yapısıyla çalışmışlar. Fikir Gaiman’dan çıkmış, yarım bıraktığı kısa öyküsünü fikrini almak için Pratchett’a yollayan Gaiman, sonrasında Pratchett’ın bu kısa öyküyü geliştirdiğine tanık olmuş, bu işbirliği mektuplaşmalar, telefonda karşılıklı bağırışlar ve hatta inanılmaz yavaş internet çağında mailleşmelerle devam etmiş. Sonuç olarak her iki yazarın da söylediği kadarıyla, hangi cümleyi kimin yazdığının bile net olmadığı, bir bakıma anonim bir roman çıkmış ortaya.

Romanın ve metne oldukça sadık kalan dizinin konusu kabaca şöyle: Kıyamet’in kopmasına altı gün kalmıştır. Yakında 11 yaşına basacak olan Deccal (İsa Mesih’in yeryüzüne ikinci gelişinden önce Dünya’ya hükmedecek ve kıyameti getirecek olan kötülük timsali), olan bitenden habersiz çocukluğunu yaşamaktadır. Kıyamet’in engellenmesi ise bir İblis (Crowley) ile bir Meleğin (Aziraphale) birlikte çalışmasına bağlıdır.

Konusu itibariyle birçok eğlenceli yan öyküye gebe olan ana hikaye, gerçekten de Pratchett ile Gaiman’ın yaratıcı zihinleri sayesinde çok iyi değerlendirilmiş ve hem kültürel hem de okuma / izleme keyfi açısından çok yetkin, grift bir anlatım çıkmış ortaya. Melek Aziraphale ile İblis Crowley tam 6000 yıldır birlikteler, adlarının da belirttiği gibi birinin iyilik, diğerininse kötülük yapması gerek ancak tam da bu noktada toplumsal normlar ile tanrısal planın anlaşılmazlığı arasındaki çizgide, iyilik ve kötülük kavramları da masaya yatırılıyor.

Bir de tabii burada oyunculardan bahsetmemek bir suç adeta, çünkü başrolleri paylaşan David Tennant (Crowley) ve Michael Sheen (Aziraphale) sadece tip olarak bu iki role uymakla kalmamış, aynı zamanda da her bölümde kendilerini aşan, harika performanslar sergilemişler. 2015’te Terry Pratchett’ın aramızdan ayrılmasından yıllar sonra çekildiği için Good Omens’ın senaryosu, yönetmen Douglas Mackinnon’ın küçük katkılarını saymazsak, tek başına Neil Gaiman’ın omuzlarındaydı, kendisinin projeye bizzat dahil olup çekimlerin her aşamasında bulunması dizi için büyük şans ancak yine de başrolü paylaşan iki oyuncu bu yapımın ana motorlarıdır dersek abartmış olmayız. Özellikle de ikilinin karşılıklı sohbetleri paha biçilmez.

Gaiman başlangıçları, Pratchett ise sonları çok iyi yazar denmiş Good Omens kitabının sonuna yazarlarca eklenen epilogda. Bunun doğru bir saptama olduğunu dizinin ilk bölümünden de anlayabiliriz çünkü kitaptakinden farklı ve son derece yaratıcı, ilgiyi ayakta tutan uzun bir giriş bizi karşılıyor. Gaiman’ın elinden çıktığı aşikar olan bu ilk bölümün ardından, her geçen bölüm biraz daha sıradanlaşıyor sanki. Gaiman’ın sıradanı bile izlenmeye fazlasıyla değer, yanlış anlaşılmasın ama bazı düğüm noktaları daha eğlenceli veya daha sinematik hale getirilebilirdi sanki.

Hem konusu hem de oyunculukları sayesinde bir çırpıda izlenebilecek bu şık yapım hakkında sözü daha fazla uzatmaya gerek yok. John Hamm ve Miranda Richardson gibi ustaların, ayrıca Jack Whitehall ve Adria Arjona gibi yetenekli oyuncuların da başarılı performanslar sergiledikleri, Frances McDormand efsanesinin de Tanrı’ya ses verdiği Good Omens, sırf izleyicileri Dünya’nın sonu ile ilgili bir senaryo aracılığıyla güldürebildiği için bile ilgiyi hak ediyor. Prime Video’yu Türkiye’den de izlemek mümkün, o nedenle şimdiden iyi seyirler.