50. Uluslararası Rotterdam Film Festivali’nde (IFFR) izleme şansı bulduğumuz 2021 yapımı The North Wind / Северный Ветер senarist, oyuncu ve yönetmen Renata Litvinova’nın (Рената Литвинова) dördüncü uzun metrajlı filmi. Kariyeri boyunca kırka yakın filme oyuncu, 16 filme de senarist olarak imza atan Litvinova, IFFR’a verdiği kısa röportajda da söylediği gibi, yazıp yönettiği The North Wind’in her ayrıntısıyla yorulmadan, bizzat ilgilenmiş. Senaryo, dekor, oyuncaklar, prop’lar, kostüm, oyuncu seçimi, kısacası neredeyse her alanda aktif olarak varlık gösteren sanatçı, kendi hayal dünyasını somutlaştırmak, onu seyirciyle daha elle tutulur bir şekilde paylaşmak istemiş ve kanımızca bunu da çok iyi başarmış.

Senaryo düzleminde baktığımızda aşağı yukarı tek mekânda gelişen bir yapı mevcut, filmin kökeninin yine Litvinova’nın elinden çıkan bir tiyatro oyununa dayandığı düşünülürse bu durum pek şaşırtıcı değil. Tabii filmin, söz konusu oyundan çok farklı olduğunu, filmdeki dekor ve kostümlerin kendi başlarına birer inceleme konusu olacak kadar baş döndürücü olduklarını hatırlatmakta da fayda var. Senaryodan kısaca bahsedelim, yaklaşık olarak 1950’den itibaren Rusya’nın önemli anaerkil ailelerinden birinin (Kuzey Klanı) üyelerinin her yılbaşında malikânelerinde bir araya gelmesi ve toplamda belki 20’nin üzerindeki bu yılbaşı kutlamaları boyunca ailenin geçirdiği evrim söz konusu. Tabii bu şekilde özetleyince Savaş ve Barış için “Rusya’da geçiyor” demek gibi oldu, bahsedilmesi gereken birçok ayrıntı mevcut.

Cast / Oyuncular
Normalde internet ortamında kolayca bulunabildiği için karakter / oyuncu eşleştirmesini yapmayız ancak söz konusu olan bir Hollywood filmi olmadığı için, ne yazık ki aşağıda bir araya getirdiğimiz listeye internette Kiril alfabesi dışında yazılmış bir dilde ulaşmak imkânsız.
- Margarita: Renata Litvinova (Anlatıcı)
- Eternal Alice: Tatyana Piletskaya (Büyükanne, klanın lideri)
- Lotta: Galina Tyunina (Margarita’nın kızkardeşi)
- Benedict: Anton Shagin (Margarita’nın oğlu)
- Fannie: Uliana Dobrovskaya (Benedict’in nişanlısı)
- Faina: Sofya Ernst (Fannie’nin kızkardeşi)
- Matilda: Svetlana Khodchenkova (Faina’ya telefonla “gaslighting” yapan tiyatrocu)

Hiç yaşlanmadığı için vampir olduğundan şüphelendiğimiz (!) yönetmen Renata Litvinova dahil tüm oyuncular son derece kaliteli oyunculuklar sergiliyorlar. Kısa ama kilit noktadaki Fannie rolüne hayat veren Uliana Dobrovskaya’nın, Litvinova’nın öz kızı olduğu notunu da düşelim. Lotta rolünü canlandıran usta oyuncu Galina Tyunina’yı ise Timur Bekmambetov’un enfes Night Watch / Day Watch serisinden hatırlıyoruz. Matilda rolünde izlediğimiz Svetlana Khodchenkova da yine Rusya’nın önemli ve popüler oyuncularından. Son olarak Faina’ya hayat veren Sofya Ernst’in de karakterini omuzladığını söylemek gerek, çünkü “aşkına Benedict tarafından 30 yıl boyunca karşılık bulamayan Faina” rolü film ilerledikçe oyuncudan daha fazla şey talep eden bir yapıda, zor bir rol.

Filmin Gotik Altyapısı
Film elbette gotik yapısını en başta dekorlara, kostümlere, atmosferine ve işlediği bazı doğaüstü temalara borçlu. “Gotik” kavramını tercih etme nedenimiz filmde gündelik yaşamda kullanılan objelerin dikkatlerden kaçacak gibi olmamasında yatıyor. Bilindiği gibi Ortaçağ Fransa’sı ve Kıta Avrupası’nda yaygınlık gösteren Gotik sanatında ayrıntılar ve “otherworldly” (uhrevî) denebilecek eserler, heykeller, mimarî yapılar ön plandaydı. The North Wind de kullandığı prop’lar, kuklalar, steampunk mekanizmalar, dekor ve daha nice ayrıntıyla bu sıfatı hak ediyor.

Dekor ve Kostüm
Renata Litvinova’nın IFFR’a açıkladığı gibi “duvarlardaki çatlakların ne kadar geniş, ne kadar derin olması gerektiği” gibi ayrıntılara kadar herşeye dikkat edilen yapım, akıllara Dreyer’in Vampyr adlı filminin bir sahnesi için ekiptekilere çekimin yapıldığı eski binanın dört bir yanından örümcek ağı toplattırmasını getiriyor. Dekor ve kostüm seçimi her filmde önemli elbette, dönem filmlerinde daha da ön planda hatta, ancak The North Wind’in dekor kullanımı üçüncü kategoriye giriyor daha çok: Filmin konusuyla veya geçtiği dönemle ilgili olmasa bile, yani filmden bağımsız olarak ele alındığında bile üzerine konuşulması gereken türde. Bu açıdan Tim Burton ile Wes Anderson filmlerindeki tuhaf kostüm, dekor ve makyaj çizgisinde yer alıyor filmimiz.

Margarita karakterine hayat veren yönetmen Renata Litvinova’nın filmde giydiği tüm kıyafetler özel olarak Gürcü modacı Demna Gvasalia tarafından tasarlanmış. Bu ayın 25’inde 40. yaşını kutlayacak olan tasarımcı, Pedro Almodovar ve Tilda Swinton gibi isimlerle çalışmasının yanı sıra, Vetements firmasının kurucusu ve Balenciaga markasının tasarım sorumlusu. Dekor, kostümler, oyuncaklar ve prop’lar, kısacası tüm prodüksiyonun tasarımıysa Nadezdha Vasileva’nın emin ellerinde.

Kariyeri boyunca birçok önemli filmde çalışmış olan 1962 doğumlu tasarımcı, aynı zamanda Litvinova’nın da bir röportajında hayranlığını dile getirdiği (ve filmlerinin IFFR dışında hiçbir festivalde gösterilmediğini eklediği) aykırı yönetmen Aleksey Balabanov’un (1959-2013) eski eşi. Vasileva’ya yine değerli iki tasarımcı eşlik ediyor: Nina Vasenina ile Sergey Fevralev. Litvinova’nın dekor ve kostümler konusunda ilham aldığı kişilerin Mikhail Romadin (Solaris) ve Nikolay Dvigubski (Mirror, Boris Godunov) gibi sanatçılar olduğunu da ekleyelim.

“Kira Muratova Anısına”
Filmin sonunda yer alan bu atıf yönetmen Litvinova’nın kariyerine ışık tutacak türden, o nedenle kısaca açıklayalım. Sinema öğrenimini senaryo dalında Rusya’nın önemli sinema okullarından VGIK’te (Ulusal Sinematografi Enstitüsü) dramaturg, yazar ve senarist Issai Kouznetsov’un (1916-2010) sınıfında tamamlayan Litvinova, geniş kitlelere ulaşmayan birkaç senaryo denemesinin ardından 1994’te, 27 yaşındayken usta yönetmen Kira Muratova (1934-2018) tarafından keşfedilir. Söz konusu keşfin konusu, Litvinova’nın VGIK’ten mezun olurken yazdığı tezdir.

Sonrasında Muratova, Litvinova’dan kendi filminde oynamasını, üstelik oynayacağı karakteri de kendisinin yazmasını ister. Bu şekilde başlayan bu arkadaşlık ve hoca – öğrenci ilişkisi kısa sürede gelişir ve sonraki yıllarda Litvinova, Muratova’nın çekeceği filmlerin senaryolarını yazmaya başlayacaktır: Three Stories (1997), Two in One (2007), vs. Bugüne dek kendi yönettikleri dahil toplam 16 filmin senaryosuna imza atmış olan Litvinova’nın, 2018’de aramızdan ayrılan Kira Muratova’yı bu şekilde anmış olması hoş bir dokunuş.

Temalar / Motifler
Senaryodaki ayrıntılar Litvinova’dan bekleneceği üzere oldukça zengin, hatta “keşke daha ön planda olsalardı” dediğimiz birçok alt tema veya motif mevcut:
- “13. Saat” veya “25. Saat” kavramı
- Sevgi / aşk yokluğunun herşeyi çürütmesi
- Hayatı boyunca önemli bir telefon bekleyen Margarita
- Sürekli kasa / sandık toplayan Lotta (bir Plyushkin vakası)

“13. Saat” veya “25. Saat” kavramı (Ay Saati)
Filmde birkaç defa dile getirilen bu kavram Hollywood standartlarında tek başına bir filmin konusu olabilecek düzeyde aslında ancak The North Wind’de sadece bir motif olarak geçiyor. Efsaneye göre Kuzey Klanı üyeleri Dünya’daki tüm insanlardan farklı olarak 24 değil, 25 saate sahipler. Malikanedeki büyük saat de 12 değil 13 defa çalar örneğin. Yine malikanenin bahçesinde yer alan gizli, taştan yapılma antik bir Ay Saati tarafından dikte edilen, 13 veya 25 sayılarıyla ifade edilen bu saatte Kuzey Klanı üyelerinin dilekleri gerçek olur, bu ekstra saat boyunca Dünya’daki diğer herkes için hayat adeta durur.

Sevgi / aşk yokluğunun herşeyi çürütmesi
Kuzey topraklarında gömülü herşeyin, olması gerekenden çok daha kısa zamanda çürümeye başladığını en iyi Lotta’nın “seferleri” sayesinde anlıyoruz. Belli aralıklarla yeni objeler bulmak için yola çıkan ve bulduklarını eve getiren (buna kocaman bir Ren geyiği de dahil) Lotta, ailenin parasını da çelikten kasalara koyarak toprağa gömer ve lazım olduğunda bunları topraktan çıkarttığında, çürümeye başladıklarını görür. Sevgi yokluğu nedeniyle bu çürümenin yaşanıyor olması elbette sadece bir metafor ancak yönetmen Litvinova bu çürümeyi IFFR’ye verdiği uzun röportajda bu şekilde açıkladığı için (bunun sadece kendi yorumu olduğunu da hatırlatarak) biz de tabiri caizse hikâyeye sadık kalıyoruz.

Ayrıca mantıklı da bir açıklama çünkü senaryo düzleminde gerçekten de sevgisiz bir ortam göze çarpıyor: Margarita’nın hayatında kimse yok, aşkını gelecek olan gizemli telefonun diğer ucundaki kişiye saklıyor, Lotta hayatında hiç aşkı tatmadığını, hatta “hiç orgazm olmadığını” dile getiriyor, Benedict ise nişanlısı Fannie’nin ölümünden sonra kendisini sevmeye başlayan Faina’dan neredeyse ölesiye nefret ediyor ve bu nefretini 30 yıl boyunca her gün dile getirmekten geri durmuyor.

Hayatı boyunca önemli bir telefon bekleyen Margarita
Margarita’nın ne zaman telefon çalsa tüylerinin ürpermesinin sebebi, uzun yıllar boyunca beklediği aşkının, bu telefonun diğer ucunda belireceğine olan inancı. Bu metafor da oldukça dokunaklı ve akla ister istemez Beckett’in Godot’sunu veya Yuvarlak Masa Şövalyeleri’nin Kutsal Kâse arayışını hatırlatıyor. Her iki durumda da aslında ulaşılamayacak bir kavramın sembolize edilmesi söz konusu. Burada da Margarita sadece aşkını değil, bir anlamda hayatının yön değiştirmesini bekliyor aslında, Beckett’in oyunundaki karakterlerin, Godot’nun aslında ölümden başka bir şey olmayabileceğini yavaş yavaş idrak etmeleri misali.

Sürekli kasa / sandık toplayan Lotta (bir Plyushkin vakası)
Litvinova’dan öğrendiğimiz kadarıyla Rusya’da sürekli bir şeyler biriktiren, eline geçirdiği hiçbir şeyi atamayan kişilere Plyushkin deniyor, bu elbette İngilizce’deki “hoarder” (biriktirici, toplamacı) kavramının Rusçası değil, kavram Gogol’ün “Ölü Canlar” eserindeki aynı adlı karaktere dayanıyor. Lotta’nın sürekli sandık, kasa ve dediğimiz gibi “ne bulursa” toplamasındaki dramatik motif ise, tüm bu sandıkları dolduracak bir hayatının olmaması aslında. Ne bulursa eve getirmesi de yine bir arayışa işaret ediyor. Sevgi konusunda yaşadığı boşluğu yine içi boş olan sandıklarla doldurmaya çalışan bir karakter söz konusu ve kabul etmek gerekir ki son derece şiirsel bir karakter ortaya çıkmış.

Müzik
Filmin müzikleri, yönetmen Litvinova’nın yakın arkadaşı Zemfira Ramazanova tarafından yapılmış ve Zemfira’nın sesinin rengi ve rock sound’u filme tam oturmuş açıkçası. Zemfira (Земфира) tüm Dünya’da tanınmasa da Rusya’da tam anlamıyla bir rock star statüsünde. 2013 yılından bu yana hiçbir şarkısı için video klip çekmeyen sanatçının The North Wind’in soundtrack’inde yer alan “Öfkeli Adam” / Злой Человек [Zloy Chelovek] adlı parça için 2021’in başında bir klip yayınlaması da Litvinova ile olan bu güzel arkadaşlığının bir göstergesi. Klip ve diğer bağlantılar yazımızın sonunda.

Sonuç
Sonuç olarak barındırdığı motifler, olağanüstü dekoru, hatta sadece kostümler ve özel üretilmiş prop’ları nedeniyle bile izlenmeyi hak eden bir yapım The North Wind. Dekorun, steampunk mekanizmalarının, kostümlerin, makyajın, oyunculukların ve tüm görselliğin bir araya gelmesiyle ortaya çıkan muhteşem sinematografiyi de unutmamak gerek, bu anlamda görüntü yönetmeni Oleg Lukichev’in elinden çıkan görsel bir cennet (veya bu film özelinde Araf) söz konusu. Hem The North Wind’in, hem de Renata Litvinova’nın onirik dünyası keşfedilmeyi bekliyor. Şiddetle tavsiye ediyor, keyifli seyirler diliyoruz.

Bağlantılar
- IFFR – Renata Litvinova Sayfası
- Renata Litvinova – IFFR Kısa röportaj (YouTube)
- Renata Litvinova – IFFR Uzun röportaj (YouTube)
