A PLEIN TEMPS (Full Time) – Akreple Yelkovanın Bitmeyen Savaşında Yalnız Bir Annenin Yaşam Mücadelesi

Başrolünde Laure Calamy’nin yer aldığı À Plein Temps (2021), genel grev esnasında hayatındaki herşey ters gitmeye başlayan yalnız bir annenin dramını anlatıyor. Dışarıdan her ne kadar “normal” bir konuya değiniyormuş gibi görünse de filmin senaryo koltuğunda da oturan yönetmen Eric Gravel her saniye dozunu arttırdığı gerilim ve hayata geç kalma hissiyle vermek istediği etkiyi karşı tarafa aktarmayı çok iyi başarmış. Ana karakter Julie (Laure Calamy) hayatının her noktasında ayrı bir baskıyla karşı karşıya kalır. İşiyle ilgili saymakla bitmeyecek kadar çok sorun vardır ve yanında yeni çalışmaya başlayan kişi de işini hiç kolaylaştırmaz. Çocukların nafakasını vermesi gereken eski eşi ortada yoktur. Yeni bir iş için başvurmuştur ancak bu yeni firma işleri hiç de kolaylaştırmamaktadır. Dolayısıyla ortada ciddi bir maddi baskı mevcut diyebiliriz.

Buna ek olarak, çocuklarını sabahın erken saatlerinde bıraktığı komşusu Madam Lusigny (Geneviève Mnich) çocuklara artık bakmak istememekte, kızından da bu yönde ültimatom almaktadır. Tüm bunlar yetmezmiş gibi, şehir dışında yaşayan Julie her gün işine vaktinde yetişmek için hava daha aydınlanmadan çocuklarını uyandırmak ve evden çıkmak zorundadır. Toplu taşıma çalışanlarının da dahil olduğu grev süreci yüzünden tren seferleri sürekli ertelenip iptal edildiğinde Julie’nin hayatı iyice çıkmaza girer. Sürekli bir koşuşturma içerisinde gördüğümüz Julie ile izleyici öyle ortak hissediyor ki, onun koşturmacası nedeniyle kalp atışınızın hızlanması ve koltuğunuzda gerilmeniz işten bile değil. 

Julie karakterine dair önemli bir not da şu, kendisi aslında yüksek lisans eğitimini tamamlamış, oldukça dolu bir kadın ancak sırf ekonomik sebeplerden ötürü bir an önce işe girebilmek için özelliklerini ve kalifikasyonlarını bizzat azımsamış. Yeni işine başvurduktan sonra reddedildiğini sanırken onun CV’sini yeniden düzenlediğini ve “yüksek lisans” ibaresini sildiğini görüyoruz. Bu durum Fransız toplumunun genel ekonomik koşullarına dair acı verici ancak bir o kadar da “tanıdık” bir tablo sunuyor elbette. Julie’nin son çare olarak bir süpermarkette çalışmak için başvurması ve orada da reddedilmesi, tam hayatına hoşlandığı ve nazik birisi girmişken onu öpmesi ve yine reddedilmesi, sonunda ortaya çıkan oldukça tuhaf durum gerçekten de insana dünyanın en yalnız insanıymış gibi hissettiriyor.

Laure Calamy

Julie’nin çocuklarına sürekli balık kroket yaptığı ayrıntısıysa izleyicinin dikkatini elbette ki çekmiştir. Bu “çalışan anne” olmaya dair kendini oldukça belli eden ayrıntı izleyiciyi fazlasıyla üzme potansiyeline sahip ancak Julie kesinlikle suçlanamayacak bir kadın çünkü o, bu dünyada gerçekten de yapayalnızken her şeyi en iyi hâliyle yapmaya çalışan, çocuk sahibi olmanın tüm zorluğuna rağmen ayakta kalmaya çalışıp onlar için en iyisine ulaşmaya çalışan bir kadın. 

Laure Calamy

Kusursuz İşleyen Çarkın Ezilen Dişlileri

Julie’nin hayatındaki bu ekstra yorucu ve kritik nokta adeta bir “patlamayla” son buluyor. Yeni işe kabul edilmediğini sanmasına ek olarak bir de mevcut işinden atılan ve oldukça onur kırıcı bir şekilde kapı dışarı edilen Julie, reddedilmişliği ve dışlanmışlığı iliklerine kadar hissediyor. Julie’yle birlikte bu dışlanmışlığı biz de sonuna kadar hissediyoruz elbet, çünkü filmin başından beri endişesini, derdini ve hayatını bu kadar yakından gördüğümüz tek karakter Julie. Hatta bu öyle bir yakınlık ki, filme onun nefes alıp vermesiyle başlıyoruz. Birinin nefes alışverişlerini bu kadar yakından duymak, hele de karşımızda karanlık ve belirsiz bir ekran varken bu nefeslere eşlik etmek tabii ki inanılmaz bir samimiyet doğuruyor ekrandaki karakter ile izleyici arasında. Bu samimiyet daha filmin ilk saniyesinden itibaren kurulduğu için Julie’nin hayatına direkt olarak ortak oluyor, onun sabah erkenden uyanıp çocukları Madam Lusigny’e yetiştirme macerasının ve kendisinin de trene yetişme mücadelesinin bir parçası oluyoruz ister istemez. 

Laure Calamy

Onun bu bitmek bilmeyen maratonları ve yeni işiyle alakalı heyecanı bizim de heyecanımız, kayıpları bizim de kayıplarımız ve hayal kırıklıklarımız oluyor. Julie hayatındaki tüm bu zorluklara uyum sağlamaya ve hayatını bir şekilde sürdürmeye çalışırken bir yandan da anlayışlı ve nazik bir anne olmaya çalışıyor ancak başarılı olamıyor tabii ki, çünkü o sadece bir insan ve hiçbir şeyi mükemmel yapmak zorunda değil. Full Time aslen her günlük koşuşturmacaların belki biraz daha zorlaştırılmış versiyonunun filmi ancak hepimiz hayatımızın bir döneminde bu denli her şeyin ters gittiği ve her şeyin bizi yüz üstü bıraktığı bir zaman dilimi yaşadığımız için onu anlıyor ve onun gözyaşlarına ortak oluyoruz. 

Laure Calamy

Laure Calamy rolünü öyle inandırıcı ve gerçekçi oynuyor ki bu performansıyla ödül almış olması hiç de şaşırtıcı değil. Toplu taşımada yolculuk sahnelerinin bolca eşlik ettiği Full Time’ın temposu giderek artarken, hayat karmaşasının getirdiği o yorgunluk hisleri bu sahnelerle gittikçe kuvvetleniyor. Yolculuk sahnelerine ek olarak filmdeki dinamizm, otel çalışanlarının arasındaki uyumlu çalışma disipliniyle de sürdürülüyor. Film aslında büyük bir sistemin küçük parçalarına odaklanmamıza yardımcı oluyor. Bu durum Julie’nin Paris’in kalabalık sokaklarında pek çok kişi arasında koşturan herhangi bir insan olarak göründüğü medium long shot yani orta-uzun çekimler bu hissiyatı doğruluyor. İçinde milyonlarca kişinin olduğu, çarkların gece gündüz durmadan döndüğü ve pamuk ipliğine bağlı bir sistemin, en ufak bir parçası dahi işlevini yitirdiğinde, ne hâle geldiğini açıkça görüyoruz. 

Filmde bir sürü aksilik üzerimize yığılıyor gibi olsa da bu durum öyle bir doğallıkla ele alınmış ki asla yapmacık veya abartı gelmiyor izleyiciye. Filmde normalde alışkın olduğumuz erkek ana karakter klişesine de başvurulmamış. Zorluklara göğüs geren ve bunun altından başarıyla kalkan bir kadın ana karakter, izlemeye değer bir film yaratmakla beraber insan olmanın mükemmellikten çok uzak, ancak “insanca” ve de kahramanca doğasına ışık tutuyor. Yaşanan sıkıntılar ağır bir melodrama dönüştürülmeden dozunda bırakılıyor ve ortaya gerçekten de sürpriz derecede iyi bir film çıkıyor. Tüm bu saydığımız özellikleriyle Full Time, 2021 Venedik Film Festivali’nde En İyi Yönetmen ve En İyi Aktris ödülünü de kazandı. 

Ece Mercan Yüksel

Bir Cevap Yazın