Baştan sona zaman ve mekân odaklı olan From (2022), The Third Day (2020) mini dizisini anımsatan bir atmosfere sahip. İmge ve simgeler aracılığıyla çeşitli kültlere de selam eden dizi, doğa ve onun dünyaya teslim ettiği kültür üzerinden bir mekân okumasına olanak tanıyor. İlk bölümünden itibaren korku öğelerinin tanıdık topraklarında bizi gezintiye çıkaran From, gücünü bugün artık kalıplaşmış olan türünün klasiklerinden alıyor. Bu konuda yaratıcıları ve yapımcıları da oldukça dikkat çekici. Bir dönemin en çok konuşulan ve bugün kült seviyesine ulaşmış olan televizyon dizisi Lost’un (2004-2010), From’un kemiklerinin güçlenmesinde büyük katkısı olduğu şüphe götürmeyen bir gerçek. “Hayatta kalma” eylemi ile “kapana kısılma” mücadelesi altında gelişen olayların yanına gizem unsurunu da yerleştirince ortaya gerilim türünün devingen formları çıkıyor. Epix platformunda yer alan From’un yapımcıları arasında Marvel filmleriyle tanınan ve son zamanlarda Everything Everywhere All at Once adlı yapımla ön plana çıkan Russo Brothers yer alıyor.

Ayrıca Lost’un yapımcısı olan Jack Bender’ın da From’un yapımcı kadrosunda olduğunu düşünecek olursak From henüz izlenmeye başlamadan önce bile izleyiciye, zihninde bir dünya kurmasına yönelik belli ipuçları veriyor. Jack Bender’ın filmografisine baktığımızda Lost’dan sonra, tabiri caizse Lost aurasına sahip birçok yapımda yer almış olduğunu görebiliriz. Bu bakımdan yapımcının gelecek çalışması, Stephen King uyarlaması olan The Institute adlı mini dizi de şimdiden merakla beklenen yapımlar arasında yerini alıyor. Buna ek olarak Jack Bender’ın ilk sezon boyunca toplamda dört bölümü yönetmiş olduğunu da belirtmek gerek. Ayrıca yine bugünün kült serileri arasında yer alan 24’ün (2004-2010) yönetmeni Brad Turner da From’un yönetmen kadrosunda. Yapım listesi oldukça dikkat çekici ve kabarık olan From’da yine Lost’un yaratıcı ekibinden Javier Grillo-Marxuach’a da rastlıyoruz. Ayrıca televizyon dünyasının bir diğer kült serisi olan Fringe’ın (2008-2012) yapımcılarından Jeff Pinkner ile de yollarımız yine From’da kesişiyor.

Güvende Kalmanın Tek Yolu Gündüze Güvenmek
Oldukça zengin bir yapım ekibine sahip olan From’un, oyuncu kadrosu açısından da hiç altta kalır tarafı yok. Özellikle Lost‘tan tanıdığımız Michael Dawson karakteriyle tanınan Harold Perrineau bu anlamda doğrudan gözümüze çarpan ilk isim. From’un baş karakterlerinden biri olan Boyd Stevens’a hayat veren Perrineau, gizemli olan tüm olayların çarpıcılığını üzerine yüklüyor. Bu şekilde Lost’un dinamiği, From’da hemen her bölümde hem içerik hem de görsel olarak yansıma yapıyor. Nova Scotia, Halifax’ın biraz dışında kalan North Beaver Bank bölgesinde çekilen From, mekân olarak hikâyesini derinden aktarabilecek bir kompozisyon çiziyor. Lost’dakine benzer bir mekân olan North Beaver Bank, sezonun başından sonuna değin yalnızlık hissini derinden hissettiriyor. Her ne kadar elimizdeki verileri karşılaştırdığımızda kült serilerle belli benzerlikler içinde olsa da From’un yenilik getirdiği noktalar da fazlasıyla mevcut. Burada özellikle elektriğin kullanım biçimini sayabiliriz. Tales from the Loop (2020) dizisinin Transpose adlı ikinci bölümünde belli bir mekâna ve zamanın içinde sıkışmışlığı veren önemli temel anlatı biçimleri de yine From’un kurgusunda beslendiği önemli dinamiklerden.

İnsanlar ve Onların Canavarları Arasında Duran Çit
Bulundukları yerin tam olarak neresi olduğuna dair kimsenin fikri olmadığı ve orada yaşayan başka yaratıklarla iletişim konusunda fazlasıyla kötü deneyimlere sahip olan From sakinleri mitoloji çatısından baktığımızda bir anlamda yeraltı ve yerüstü dünya biçimlerine dair bizi bir yolculuğa çıkarıyor. Birbirine yaklaşması oldukça tehlikeli olan bu iki dünyanın kendine has düzeni var. İlk sezon boyunca “yakınlaşma, iletişim kurma” anlamında olumsuz sonuçlarına denk geldiğimiz anlatının dayanmış olduğu muhtemel mitolojik yansımalar, From’un hikâyesini yaratıcı kılan en nadide kaynaklardan. Bilhassa İskandinav mitolojisine yönelik yapılan göndermeler izlerken en çok dikkati çeken olası tema olarak havada asılı kalıyor. Runik harfler / semboller ve tılsım kullanımı bu temaya en çok yardımcı olan elementlerden.

Evimiz Kozmik Ağacın Yanında
Evrenin yapısını mitolojik açıdan bir ağaca dayandıracak olursak onun yeraltından yerüstüne doğru çıkan kökleri, dalları ister istemez hayatımıza müdahale eden konumda olacaktır. Bu kozmik ağacın/ağaçların hareket halinde olduğunu düşünecek olursa evrenin başlangıç noktasının bizi kendi içine doğru çektiği söylenebilir. From’un ilk sezonunun hemen ilk iki bölümünde de belli bir merkeze doğru çekilen insan gruplarını gözlemliyoruz. Her ne kadar sezon boyunca bir mekâna sıkışmışlık hissi zamanla tüm atmosferi kaplasa da bir anlamda ağaçların, diğer bir deyişle evrenin dansını izliyoruz. Antropolog E. O. James, “The Tree of Life” (1966) adlı klasik arkeoloji çalışmasında, İskandinav Mitolojisi’nde geçen ve önemli bir yere sahip olan Yggdrasil ağacının evrenin kusursuz bir kozmik ağacı olduğundan bahseder.

Mitolojiye göre bu ağaç, kozmosun mutlak merkezinde yer alır. Kökleri dokuz dünyayı da birbirine bağlar ve Urðarbrunnr Kuyusu’nu sulayan, aynı zamanda kaderi temsil eden Urðr (Geçmiş), Verðandi (Şimdi) ve Skuld (Gelecek)tarafından yönetilir. Bu açıdan baktığımızda From’un ilk bölümlerinde Tabitha’nın (Catalina Sandino Moreno), Jim’in (Eion Bailey), Julie’nin (Hannah Cheramy), Ethan’ın (Simon Webster) ve Jade’in (David Alpay) işaret edilmiş olmasa da belli bir merkezde toplanmasını bu mitolojiye bağlı olarak yorumlayabiliriz. Öte yandan serinin en dikkat çekici karakterlerinden biri olan Victor’un (Scott McCord) ağaçlarla ilgili teorileri ve araştırmaları da bizi yine bu mitolojideki benzer bir anlatının içine çekiyor.

Masal Aracının Sürüklendiği Uçurum
Eğer Cennet ve Cehennem mitlerinden kendimizi tamamıyla sıyırırsak From’da da dikkatimizi çektiği gibi sadece belli bir boşluk ve akışın içinde olduğumuzu kavrayabiliriz. Bu da From’daki anlatının temellenmesi için bizi sorulardan ziyade cevaplara götürecektir. Dizi, dinamiği gereği gizemli ve tedirgin edici olgulara sahip ancak bunların altında okumamıza izin verdiği yansımaları düşünecek olursak elimize neredeyse bir harita teslim ediyor. İnsanın köklerinin nereye gittiği gibi genel bir soruyu en uygun biçimde kurgusuna yediren From, şu an yaşamakta olduğumuz yere ve içinde bulunduğumuz zaman dilimine dair her zaman kuşkulu bir duruş sergiliyor. Ağaçların içinde yaşayan insanları düşünmemizi sağlayan Victor, bir nevi izleyiciyi varlığının gölgesinin altına çekiyor ve onlara orada yuva yapıyor. Karakterin ekranda sıklıkla gözükmemesi ise sezon boyunca onun bırakmış olduğu kilit buluşların yanında izleyicinin merakını her daim üst seviyeye taşıyor.

Kelt ve Germen paganizmi ile ilgilenen Hilda Ellis Davidson’a göre Avrasya Şaman geleneklerine ait olan ağacın yeraltına inmek ve yerüstüne çıkmak için bir merdiven görevi üstlenmesi de From’un kurgusu çerçevesinde dikkat çeken ayrıntılardan. Bir başka inanışa göre de Hint Kutsal incir ağacı Krishna’nın başı ve sonu yoktur. Bunlara ek olarak son zamanlarda tuhaf bir şekilde tekrar hortlayan Oyuk Dünya (Hollow Earth) teorisi de From kurgu evreninde karşımıza çıkan bir başka detay. Özellikle Tabitha’nın ve ailesinin evlerinde elektrik kaynağını öğrenmek için bodrum katında açtıkları delik bunun bir kanıtı olarak sayılabilir. Eğer gökbilimci Edmond Halley’nin (1656-1742) ortaya attığı gibi dünya belli katmanlardan oluşmuş olsaydı From’daki evren bunun hangi noktasında kalırdı merak konusu. Bu merakın kaynağı ise ilk sezon boyunca nerede olduğumuzu değil ancak bulunan yerin bağlantılı olabileceği noktaları keşfetmiş olmamızdandır.

Medeniyetin Merkezine Yolculuk
Geçtiğimiz günlerde Çinli bilim adamlarının bulmuş olduğu, içinde gizli bir orman olan 192 metre derinliğinde devasa bir oyuk / mağaranın varlığı From’un kurgusu etrafında yine dikkat çeken başka bir tesadüf olarak karşımıza dikiliyor (kaynak). Tamamen ağaçlar ve böceklerin hakim olduğu bu yer, akıllara hemen serinin ilk sezon finaline doğru Michael Dawson’ın ve Sara Myers’ın (Avery Konrad) keşfetmiş olduğu, örümcek ağlarıyla kaplı olan mekânı anımsatıyor. Bir nevi paradoks olan “Ağaç, orman” konusu From’un kurgusunu ayakta tutan en önemli dayanak. Bu da kurgu boyunca hayatta kalma dürtülerini ikinci plana atan ve hikâyeye fazladan bir dinamizm katan bir unsur. Sezon boyunca önümüze konan eski Runik alfabesinden Fehu (F) ise iki farklı biçimde karşımıza çıkışıyla bir yandan bereketi, bolluğu temsil ederken diğer yandan ise bilgelik ve akla işaret eder. Diğer yandan herkesi kötücül saldırılardan koruduğu ifade edilen tılsım (Talisman) ise tıpkı seride olduğu gibi tarihsel olarak da aynı görevi üstlenir. Sözcüğün kökeni, Antik Yunan’da “dini ayin, ödeme (diyet)” anlamlarına gelen τέλεσμα kelimesinden geliyor. Bu kelime ise τελέω fiilinden gelerek, çevirdiğimizde “ayin gerçekleştiriyorum” anlamında ifade bulur. Talisman bugün gündelik yaşamda birçok dini biçimde karşımıza çıkabilir.

Dizinin yaratıcısı Jeff Pinkner ve John Griffin’in açıklamalarına göre toplamda 12 farklı tılsım bulunmakta ve bunlar genellikle kişiyi/evi kutsar, onu kötülüklerden korur. Bir ihtimale göre eğer Fehu (F) ağaçları temsil ediyorsa bu da ağaçtan gelen insanlara yönelik ipuçları barındırıyor demektir. Buna ek olarak Victor karakteri üzerinden yürütülen tezler arasında sezon boyunca izleyiciye bir harita çizilmesi de var. Buna göre Mühr-ü Süleyman olarak bilinen (Seal of Solomon) mühür üzerindeki şekil, From’da bu zamana kadar gördüğümüz yerlerin orantısına uygun bir kompozisyon çiziyor. Dizinin müzik kullanımı ise Star Trek (2009), Super 8 (2011) ve Jurassic World (2015) filmlerinden tanıdığımız Chris Tilton’ın elinde tıpkı Lost’da olduğu gibi belli bir ritimde ilerliyor. Özellikle Lost’un ilk sezonunda, ilk bölümlerde çözülemeyen sese benzer bir ses From’da yine bizi takip ediyor. Tabitha’nın rüyası ve buna bağlı olarak görülen tarihler gelecek sezonda işimize yarayacak olan ipuçları arasında kendini gösteriyor. From, içini kazdıkça bize aldatıcı derinliğinde çeşitli rüyalar gördüren bir yapıya sahip.

Tıpkı Tabitha’nın kazmış olduğu çukur gibi izleyicileri de aynı bilinmez evrene davet eden yapım, yılın ön plana çıkan dizileri arasında yerini çoktan aldı. Yarattığı akımın içine izleyiciyi usulca çeken From, mekânın ve zamanın duyusal deneyiminde yok olmayı, hatta kaybolmayı salık veriyor. Buna göre her ne kadar boşluğun içinde inşa edilmiş Koloni Evi ve Kasaba Halkı’nın yaşadığı bölge kendi içinde sistemini oturtmuş olsa da bir şeylerin eksikliğini derinden hissettiriyor. Boyd, Donna (Elizabeth Saunders) ve Rahip Khatri (Shaun Majumder) karakterlerinin düzenli görünümlü bir dünyanın aynasını tutmalarıyla ortaya yapay ve somut olarak fazlasıyla dengede durabilen bir anlatı çıkıyor. Kenny (Ricky He), Beyazlı Çocuk (Vox Smith), Fatima (Pegah Ghafoori) ve Kristi (Chloe Van Landschoot) kompozisyonun dışsal katmanında yer alırken Tian Chen Liu (Elizabeth Moy), Ellis (Corteon Moore) gibi karakterler ise aile bağları çerçevesinde bir ağacın sağlam köklerini temsilen huzurumuzda yerlerini alıyor. Şiddetle tavsiye edilir, keyifli seyirler!
