CLARA SOLA : Beyaz Atlı Kadının Cinsel Uyanışı

Kosta Rika / İsveçli yönetmen Nathalie Álvarez Mesén tarafından yönetilen Clara Sola (2021), Kosta Rika’da anaerkil bir yaşamın sürdüğü topraklarda şifacı olarak adlandırılan orta yaşlı Clara’nın (Wendy Chinchilla Araya) cinsel uyanışını anlatır. Büyülü gerçekçilik akımı etrafında şekillenen filmin odağında kadınlar vardır. Anaerkil yapının öznesi olan kadınların birbirlerinin yaşamı ve eylemleri üzerindeki etkisine odaklanılır. Clara, annesi Fresia (Flor Maria Vargas Chavez) tarafından sürekli olarak zincirlenen vahşi bir hayvan konumundadır. Clara ev kedisi görünümlü olmasına rağmen, kökenindeki aslan ve kaplan enerjisini yer yer özgür bırakan bir kadındır. Hareketleri ve zihni bir kız çocuğu düzeyindedir ve annesi sürekli olarak kontrolünü Clara’nın üzerinde gösterir. Evlerinin çevresine, mor kurdeleler bağladıkları odunlar sayesinde bir sınır çizmektedirler ve Clara’nın bu sınırdan geçmesi yasaktır. Filmin açılış sekansında Clara sınırın bir adım ötesinde duran beyaz atı Yuca’yı kendi sınırlarına çekmek ister ve ellerini ona doğru uzatır. Clara bir adım atıp sınırı yıkmak yerine görünmez bir hava bariyerine ve görünmez bir zihin sınırına takılarak Yuca’yı çağırır.

Wendy Chinchilla Araya

Kırklı yaşlarında olan Clara’ya, ergenliğe yeni girmiş bir kız muamelesi yapılır. Yeğeni Maria (Ana Julia Porras Espinoza) onu yıkar, saçlarını tarar ve giydirir. Clara’nın zamanında Bakire Meryem’i gördüğü efsanesini yaratan ve hastalıkları iyileştirip insanlara şifa dağıttığı gerçeğini çevresindekilere yayan annesi, kızını ev hapsinde tutulmaktadır. Omurgasında eğrileşme olan ve çektiği ağrılar nedeniyle düzgün yürüyemeyen Clara’nın ameliyat olması gerektiği söylendiğinde annesi Fresia buna şiddetle karşı çıkar çünkü Tanrı ona Clara’yı bu şekilde vermiştir ve bu şekilde kalması gerekmektedir. Clara’nın bu ameliyat ile beraber güçlerinden yoksun kalacağını düşünmektedir ve onun el değmemiş topraklar kadar bakir(e) -her iki anlamda da- kalması gerektiğine inanmaktadır.

İnsanlık tarihi boyunca dini liderler ve sağlık dağıtanlar genellikle aynı kişilerdi ve zaman ilerledikçe din ve tıp arasındaki ayrımın gerçekleşmesi bazı insan grupları için uygunsuz olarak göründü, bu sebeple tıp alanını reddederek sağlıklarını din ve dini liderler aracılığı ile bulmaya devam etmeye çalıştılar. Bilimsel yaklaşım onlara göre değildi ve insanın başına gelen her şey Tanrı’dandı. Bu nedenle de kadere karşı gelmek onlar için büyük bir günah sayılıyordu. Fresia’nın da bu düşünce sistemi ile kızı Clara’nın tedavisini reddettiği açıktır. Şifa sağlayıcı olarak görülen Clara’nın kendini şifalandıramaması ve bilime ihtiyaç duyması da ona inanan insanların aklında soru işareti yaratacağı, dahası Clara’ya olan inançlarının sarsılacağı düşüncesi Fresia’nın aklındaki diğer konulardandır.

Yeğeni Maria’nın doğum günü partisine mavi bir elbise giymek isteyen Clara’nın isteği dikkate alınmadığında ufak çaplı bir sinir harbi yaşanır. Bakire Meryem ile özdeşleştirilen Clara’nın bilinç üstü seviyede mavi rengi istemediği olağandır çünkü Bakire Meryem tasvirlerinde çoğunlukla mavi veya kırmızı giyinir. Mavi renk Katolik sembolizminde saflığı, gökyüzünü ve cenneti simgeler. Tamamıyla bir “annelik” (motherhood) kavramı çerçevesinde resmedilir. Maria, Clara’nın bu isteğine karşılık onun pembe elbisesini maviye boyar ancak sonucunda elbise mor rengini alır. Bu renk Clara’nın artık “annelik” (motherhood) kavramından sıyrılıp cinselliğini keşfetmesiyle birlikte “kadınlık” (womanhood) kavramına geçişinin sağlam bir göstergesidir.

Clara’nın cinselliğini keşfetmesi belirli yönlerden Maria’nın erkek arkadaşı Santiago (Daniel Castaneda Rincón) sayesinde olur. Clara’yı annesi Fresia’dan daha farklı gördüğü açıktır. Onu yetersiz ve kendini bilmez bir kız çocuğu olarak değil, bütünlüklü bir kadın olarak görmektedir. Santiago ile Clara sıklıkla Yuca sayesinde iletişime geçerler. Bu beyaz atın prensi Clara için bir nevi Santiago olmuştur belki de. Karşı cinse yönelik arzularını tanımaya başlayan Clara, annesi ve Maria ile birlikte romantik diziler izlerken Clara’nın kendisine dokunduğunu gören annesi Fresia onun parmaklarına acı biber sürer.

Wendy Chinchilla Araya

Arzularını bir günah olarak görür ve Clara’nın bu günahlardan arınması için Bakire Meryem’e dua eder. Kadın mastürbasyonu yalnızca din çevrelerinde değil aynı zamanda çoğu toplumun geleneklerinde de oldukça sorun yaratan bir konudur. İncil’de mastürbasyon adına açıkça söylenen herhangi bir şey bulunmamasına rağmen kadınların mastürbasyon yapması günah olarak görülmektedir. Temelde günah olarak adlandırılmasının sebebi kadınların üzerinde kurulmak istenen tahakkümdür. Kendi sosyal ve bireysel güçlerinin farkında olmayan kadının, cinsel güçlerinin de farkında olmama haline itilmesidir amaçlanan fakat Clara tüm bunlara karşın geceleri evden kaçıp kendi tezahürünün üzerine uzanıp kendisini tatmin etmektedir.

Wendy Chinchilla Araya

Latince’de Clara ismi “parlak”, Sola ise “tek, yalnız” anlamına gelmektedir. Clara Bakire Meryem olarak görülse de özünde Gaia’nın kendisidir. Hayvanlarla arasında görünmez bir iletişim ve ilişki, toprakla arasında göz ardı edilemeyecek tutkulu bir bağ vardır. Yuca ile insanlarla anlaştığından daha iyi anlaşması ve bağ kurması da bu yüzdendir. Şifası doğadan gelmektedir ve cinsel uyanışını doğanın, kendi özünün arasında fark etmiştir. Clara Sola film eleştirmenleri tarafından bazı noktalardan Brian De Palma’nın Carrie (1976) filmine benzetilmiştir (Carrie eleştirimizi okumak için tıklayın). İki film de kadınlığın ve cinsel uyanışın etrafında şekillenir ancak Clara Sola, Carrie’nin aksine daha büyüleyici ve kansızdır. Büyüleyici bir ruha sahip olan Clara’nın hikayesinde dünyevi bir madde olan kan yalnızca regl olduğunda Clara’nın bacaklarından akar ve bu kan da kadınlık ile iç içedir, Clara’nın büyüleyiciliği ile harmanlanmıştır.

Wendy Chinchilla Araya

Clara her şekilde eve hapsedilmeye çalışılan vahşi bir hayvan konumundayken en sonunda kendi spektrumunun en ucunda yer alan Bakire Meryem heykeliyle birlikte evi ateşe verir. Yakılamayan cadıların ateşleri kendileri üzerinde tahakküm kurmaya çalışanların çevresinde aydınlanır ve başkasını sokamayan akrebin ateş çemberi içinde kalınca kendini sokması gibi, bu insanlar çaresizce hareket etmekten başka bir şey yapamazlar. Clara evinden, hapishanesinden kaçıp nehre gider ve eğri omurgasını kendi kendine iyileştirir. Clara olmaya devam etmektedir ancak bu noktadan sonra ağırlıklı olarak Sola’dır. Nehrin yakınında ona öldüğü söylenen Yuca’yı görür ve ormanın derinliklerinde kaybolur. Bu karşılaşma ve kayboluş ile anlaşılan şey şudur ki, Sola’nın bunca zamandır aradığı şey aslında beyaz atlı prens değil beyaz atın ta kendisidir.

Berfin Tutucu

Bir Cevap Yazın