Serhat Karaaslan‘ın son kısa filmi Suçlular (Les criminels, 2020), devletin kanununa baş kaldırmadan toplumun suni ahlak kanunlarının altını oyan iki gence odaklanır. Ahlaklı olmanın değil ahlakçı olmanın ve kendisini ahlaklı olarak tanımlayıp en büyük zulmü ve şiddeti uygulayanların bir portresi korkusuzca çizilir. Aşkın karşısında duran aynı zamanda herhangi bir devletin kanunları da olabilecekken, suni ahlakçı kanunların yaşattığı travma vardır Karaaslan‘ın filminde.

Filmde üç tip ahlakçı görülür. İlki Nazlı (Deniz Altan) ve Emre‘nin (Lorin Merhart) kalmak için uğradıkları ilk otelin sahibidir (Cem Baza). Gençlerin kimliklerini istedikten sonra evlilik cüzdanı sorgulayan bu kişi daha sonrasında oda satamadığından mustarip bir şekilde iki ayrı oda satmaktan, ancak Nazlı’nın kapısını kilitleyeceğinden bahseder. Gözü ve aklı hem parada hem de iki reşit gencin ahlakındadır. Odasını kilitleyeceği kişinin de Nazlı olması toplumda kadına verilen rolün altını çizer. Erkek her daim kadına gidendir ve kadın bir şekilde ona kapıyı açandır. Kısacası kadın kapıyı açmazsa erkek içeri giremez fakat asıl kapıdan çıkmayı bırakıp kapıları yıkanın kadınlar olacağı görmezden gelinir veya bu duruma ihtimal verilmez. Önemli olan kapılardır ve o kapıların arkasında yaşananlarda söz hakkına sahip olmak isteyen ahlakçılar ülkenin dört bir yanına konuşlanmıştır. Başkalarının da onlara oda vermeyeceğini söylerken aslında kendilerinin bu ortamda ne kadar çoğul olduklarını kanıtlar.

İkinci tip olarak Ercan Kesal‘ın her zamanki ustalığıyla can verdiği ikinci otel sahibini görürüz. İlk görünüşte oldukça sakin ve anlayışlı bir insan profili çizse dahi ilk otel sahibinden çok daha kötücül olarak karşımıza çıkar. Birbirini seven ve birbiri ile vakit geçirmek isteyen iki gence mani olmak amacıyla kendi otelinin güvenliğini (Erdem Şenocak) odaya gönderir çünkü Emre ve Nazlı, Nazlı’nın odasında buluşmuşlardır. Ortada olmayan bir suç ortamının güvenliğini sağlamak bu üçüncül ahlakçıya düşmüştür. Barbarca ve ataerkinin ona doğumu ile bahşettiği hakları (?) sonuna kadar kullanmaya yemin etmiş bu adamın zihni Nazlı ve Emre’yi gördüğü biçimden daha kirli ve paslıdır. Fiziksel şiddetin yanında psikolojik şiddeti ve bunun getirdiği travmatik anları Nazlı ve Emre‘ye yaşatmaktan geri durmaz ve rahatsız etmekten rahatsız olmaz. Filmde anahtarlığına takılı vidayla oynadığı sekans büyük ölçüde rahatsızlık verici bir cinselliği temsil eder. Bu yapmış olduğu eylem onun için son derece haklı ve doğru bir eylemdir ve asıl sorun da burada başlar. Onlar için utandırmak ve şiddete maruz bırakmak yetmez çünkü her zaman öfkelerini taze tutmak için daha fazlası gereklidir.

Hakkı olmadan Nazlı ve Emre’nin kimliklerini gasp eden otel sahibi iki gencin otelden çıkmasına izin vermez ve kendi otelini geneleve, güvenliği ile kendisini de kerhane sahiplerine benzetir. Birbirini seven iki insanın beraber olma eylemini ise fuhuş ile bağdaştırır. Gülcan Çolak, “Toplumdilbilimi” adlı eserinin Yaş ve Dil bölümünde şu düşüncelere yer verir; “Belirli yaş gruplarına özgü dil kullanım özellikleri, grubun kendi alt-kültürel gerçekliklerinden beslendiği gibi toplumsal önyargılar ve tutumlar, kişilerin yaşına uygun bir dil kullanması konusunda da yaptırım sahibidir.”

Dolayısıyla kendi döneminde ve öncesinde çoktan var olmuş olan benzetmeleri kolektif bir bilinçaltı ile kullanan otel sahibi için Nazlı ve Emre fuhuş yapmaktadırlar çünkü kendisi de bu benzetme haricinde birisi ile hayatında hiç beraber olamamıştır veya sürekli olarak bu benzetmenin hayaletinden ömrü boyunca kaçmak zorunda kalmıştır. Aynı zamanda yaş ile dil olgusunun bir başka göstergesi otel sahibinin kendisinden daha genç yaştaki gençlerle iletişim kurmak veya aşağılamak için seçtiği kelimeler ile daha sonrasında otele gelip evli olmayan iki yetişkinin oda isteğine sessiz kalması, örneklerden yalnızca biridir.

Türkiye’de 1774 sayılı Kimlik Bildirme Kanunu‘na göre kalınacak otele yalnızca kimlik ibraz etmek yeterlidir. Bu kanunun maddesinde hiçbir şekilde bir “evlilik cüzdanı” ibaresi bulunmamaktadır. Otel odası meskun mahal sayılır ve izin olmadan hiç kimse odaya giremez. Ayrıca otele giriş işlemi yapıldıktan sonra kimlik sahibine geri verilir ve otelin kimliğe el koyması yasaktır. Bu bağlamda ahlakçıların asıl suçlular olduğu açıktır. Hem özel hayata getirilen suni toplumsal kanunlar hem de devlet kanunlarını çiğneyen bir ahlakçılık eylemi ile kraldan çok kralcı oluşları nedeniyle asıl suçlular onlardır. Ne zaman ki asıl suçluların kim oldukları anlaşılır, o zaman iki sevgilinin üstlerinden sorgulayıcı bakışlar kalkar ve suçlu olarak görülenler masumlukları ile aşkı savunurlar.
