OLD: Transcendental Ufkun Geleneksel Tatil Kıyısı

Fransız belgeselci Pierre Oscar Lévy tarafından yazılan ve İsviçreli çizgi roman sanatçısı Frederik Peeters tarafından çizilen Le Château de sable (Sandcastle / Kumdan Kale) adlı çizgi romandan uyarlanan Old (2021), “var olma” fiilinin içine doğru derinlemesine yüzen ve varlığı kendine mâl eden bir film. Uyarladığı hikâyeden oldukça etkilendiğini belirten M. Night Shyamalan, bu filmin anlatımında toplamda üç öğe kullanıyor: Karakterlere yönelik gerçekleşen şiddetli harap etme eylemleri (aşamaları, ipuçları), açıkta duran ancak çözülmeyi bekleyen bir gizem ve anlatıya ters anlam katacak bir viraj. Bu üç etmen film boyunca anlatının katmanlarını zenginleştiren öğeler olarak karşımıza çıkıyor. Böylelikle hikayedeki giriş, gelişme ve sonuç kısmının ilerlemesinde ve birbirlerini beslemesinde herhangi bir pürüz çıkmıyor. Shyamalan bu anlamda oyunun kurallarını olması gerektiği gibi takip ediyor. 

(Soldan sağa) Mid-Sized Sedan (Aaron Pierre), Prisca (Vicky Krieps), Guy (Gael García Bernal) ve Chrystal (Abbey Lee).

Hayatın Bir Prelüdü Olarak Görüntüde Varoluş

Görüntüde var olanı doğrusal bir şekilde sunmak, bir bakıma onun mevcudiyet minvalinde tematik olarak sunulmasıdır. Old, hikâye temelinde sadece “hayatta kalma” emelini gerçek kılmak için uğraşan bir grup insana ev sahipliği yaptığından, varlığın doğrudan sunumu sadece tematik olarak kalıyor. Anlatı, olayı birebir yaşayan denekler ve yaşanan olayların deneyini yapanlar olarak ikiye ayrılsa da filmin son kısımlarına kadar anlatıdaki ikinci bölümün ağırlığını göremiyoruz. Filmin bu noktası ise “gizem yaratma” usulünde hazırlanmış. Anlatıdaki tüm karakterlerle karşılaştığımızda onların sadece fenomenal yanlarını görüyoruz ve bu fenomenal yan film boyunca devam ediyor. Karakterler her zaman başlangıçta tanıdığımız karakterler olsa da; film zamansal olarak ne kadar ileriye gitse de, karakterlerin bir sonraki versiyonlarıyla sürekli karşılaşır haldeyiz. Bu da bir nevi karakterlerin kendilerine bile yabancı gelen görüntüleri altında yaratılmış olan hapishanelerine bir gönderme niteliğinde. İlginçtir ki bu hapishanede sizi içeriye bağlayan herhangi bir parmaklık yok, bu şekilde özgürlüğün de fenomenal olduğu önermesiyle karşı karşıya kalıyoruz. 

(Soldan sağa) Chrystal (Abbey Lee), Patricia (Nikki Amuka-Bird), Jarin (Ken Leung), Maddox (Thomasin McKenzie), Charles (Rufus Sewell), Mid-Sized Sedan (Aaron Pierre), Prisca (Vicky Krieps) ve Guy (Gael García Bernal).

Fark Gözetmeyen Gündelik Monotoni

Zaman konusu pozitif anlamda fenomenal / olgusal bir unsur olarak kullanılıyor, bu da haliyle kıyıda geçirdiğimiz her anı her günkü kadar ortalama kılıyor. Zamanın geçtiğini sadece karakterler üzerinden anlamlandırabiliyoruz. Oysa 24 saat gün içinde tam da olması gereken yerde duruyor. Onun sayısında bir değişim kesinlikle gözetilmiyor. Ancak karakterlerin içine girdiği atmosfer, bizzat onlar aracılığıyla bizim de zaman anlayışımızı değiştiriyor. Böylece zaman konusunda tek güvendiğimiz yansımalar fenomenal unsurlar oluyor. Shyamalan’ın bu anlamda tüm yükü karakterlerin üzerine bıraktığını söyleyebiliriz. Yönetmenin bir önceki filmlerini düşününce onun sadece karakterler üzerinden bile böyle bir atmosfer yaratıyor olması şaşırtıcı değil. Buna ek olarak bu filmi çekerken aynı zamanda Servant (2019) adlı dizinin de çekimlerine devam eden yönetmen gösteriyor ki ortaya atılan birçok dikkat çekici ve yaratıcı obje olabilir ancak aralarından sadece bir tanesini öne çıkartmak onları, nesnelerin tümünü öne çıkartmaktan daha değerli kılacaktır. Aynı teknik dürtüyü Old filminde de görüyoruz.

(Soldan sağa) Prisca (Vicky Krieps), Maddox (Thomasin McKenzie), Guy (Gael García Bernal) ve Trent (Luca Faustino Rodriguez).

Hikâye Parçalarına Ayrılıp Kendi İçinde Bükülüyor

Beslenilen orijinal hikâyeye göre Old, kavranılmamış olan bir dünya kavramıyla mitsel bir düşünce ortaya atıyor. Öyle ki bu mitsel dünyanın içinde olmak gerçekten de var olma fiiliyle ters düşüyor. Shyamalan’ın yaratmış olduğu dünya tamamen var olmama üzerine. Öyle ki karakterlerin kendilerini kısıtlanmış hissettikleri kumsal, görsel olarak da onu gören gözlere hiçbir özgürlük tanımıyor. Filmde “özgürlük” namına olabilecek her şey kısıtlanmış.

Maddox (Thomasin McKenzie) ve Trent (Alex Wolff).

Gördüğümüz gökyüzü bile tam olarak özgürlüğü ya da rahatlamayı temsil edemiyor. Karakterlerle birlikte adaya varır varmaz kendimizi tamamen etrafı duvarlarla kapalı bir odadaymış gibi bulabiliyoruz. Özgürlüğün görsel anlamda önemli bir temsilcisi olduğunu düşündüğümüz gökyüzü, hatta sahil ve deniz buna hiç de engel olmuyor. Bir dünya içinde değil de sadece etrafı duvarlarla kaplı gri bir odanın içinde var olmaya çalışıyoruz adeta. Filmin “bunalım filtresi” olarak adlandırabileceğimiz bu durum, henüz ana karakterlerin karşılaşması gereken sorunla karşılaşmadan önce de izleyicinin gözlerinin önüne çekilmiş bir perde aynı zamanda.

Prisca (Vicky Krieps) ile Maddox (Thomasin McKenzie).

Mevcut Olan İçinde Mevcut Olmak

Daha önce It Follows (2014), Under the Silver Lake (2018), Us (2019) ve Glass (2019) gibi filmlerin sinematografisini yapan Mike Gioulakis ile burada da karşılaşıyoruz. Zamanı hem izleyici hem de kendisi için var eden Gioulakis, içinde var olma konstitüsyonunu dünya-içinde var olma şeklinde bir anlatıma dönüştürüyor. Ishana Shyamalan’ın da yardımcı yönetmenlik (2nd Unit Director) yaptığı bu filmde kendisinin kamera dilinin geliştiğini görüyoruz. Özellikle Servant serisindeki yönetmenliği bize bu konuda oldukça sağlam ipuçları veriyor. M. Night Shyamalan’ın şoför (Cameo görünüm) olarak karşımıza çıktığı anları düşünecek olursak görüntünün öznesi ile nesnesi arasındaki öznelerarası rol değişimlerinin oldukça dikkat çekici bir şekilde işlediğini görebiliriz. Örneğin bir sahnede çocukların, seçilemeyecek kadar uzaktaki Shyamalan’ı (farkında olmadan) gösterip “bu bir kamera, bizi kaydediyorlar” demesi, dördüncü duvara hoş bir temas.

Gael García Bernal ile yönetmen M. Night Shyamalan, Old’un setinde.

Old için sadece bir çizgi romandan uyarlama diyemeyiz, yönetmenin belirttiğine göre bu filmin ilham aldığı birçok başka yapım da var. Bunlar arasında Nicholas Roeg’in Walkabout (1971), Peter Weir’in Picnic at Hanging Rock (1975), Kaneto Shindo’nun Kuroneko (1968), Luis Bunuel’in The Exterminating Angel (1962), Steven Spielberg’in Jaws (1975) filmi ve The Twilight Zone (1959) serisi var. Dolayısıyla Old, kendi içinde mevcut olurken aynı zamanda beslendiği diğer mevcudiyetlerle de anlatımının sınırlarını genişletiyor.

(Soldan sağa) Mid-Sized Sedan (Aaron Pierre), Patricia (Nikki Amuka-Bird), Jarin (Ken Leung), Guy (Gael García Bernal) ve Prisca (Vicky Krieps).

Bu filmi tasarlarken ailesinden, özellikle de çocuklarından oldukça etkilendiğini her röportajında belirten M. Night Shyamalan’ın kendisi için oldukça nostaljik yansımaları filmde görmek mümkün. Kendisinin de açıkça ortaya koyduğu, Alexa Swinton’ın canlandırmış olduğu Maddox’un 11 yaşındaki haliyle arabada şarkı söylediği sahne tamamen Saleka Shyamalan’dan esinlenilmiş. Ayrıca filmin ana esin kaynağı olan çizgi romanın ise birkaç yıl önce babalar gününde kendisine hediye edilen bir kitap olması da dikkat çekici.

Nolan River (Trent)

Özgür Olmak İçin Gitmeyi En Çok İsteyeceğiniz Yanıltıcı Özgürlük Mekânı

Sinemanın da genel olarak içimizde en özgür ve özgün duyguları uyandırmak için önemli bir mekân olduğunu düşünecek olursak Old için de kendine özgü özgürlüğünü bu mekâna yerleştirmiş diyebiliriz. Son dönemlerde yaptığı filmlerde yapımcılığı da üzerine alan M. Night Shyamalan, özgürce film yapabilmenin önemini her zaman vurgular. Old da bu özgürlüğü izleyici üzerinde hissettirmeyi başaran filmlerden. Film, Avustralya Yeni Dalga filmlerine yakınlığı ve bariz bir şekilde ortaya koyduğu deneysellik deneyiminin de katkısıyla hikâye anlatım yöntemlerinin sayısını da değiştiriyor. Filmdeki karakterlerin ve hikâyenin önemli olmasının yanı sıra onların aktarım aracı olan kamera hareketlerinin de doğa unsurlarının zamansallığına yakın çekimleri, filmin kendi diline bolca hizmet ediyor. Özgür ve farklı hissettirmeyi sağlayan teknik unsurların varlığı, filmdeki kamera dilinin çizgilerinin belirlenmesinde en önemli etmenlerden biri.

Guy (Gael García Bernal) ile Prisca (Vicky Krieps).

Metronom Gibi Metodik

Old’u izlerken ister istemez herkesin aklına bir dönemin fenomen serisi olan Lost (2004) gelecektir. Bu anlamda Old’un referans noktaları oldukça geniş ve sınırsız. Ancak yönetmenin ve filmin sinematografının çekim dili açısından en çok takip ettiği kişi Andrey Tarkovski gibi görünüyor. Genel izleyici kitlesinin alışık olmadığı bir çekim tekniğini kendi çekim tekniğiyle buluşturan yönetmen, filmdeki hareketlerin bir metronom gibi metodik olmasını, bu iki tekniğin etkileşimi aracılığıyla sağlıyor.

Maddox (Thomasin McKenzie) ile Mid-Sized Sedan (Aaron Pierre).

Filmin oyuncu kadrosu da oldukça zengin. Gael García Bernal (Guy), Vicky Krieps (Prisca), Rufus Sewell (Charles), Alex Wolff (Trent’in 15 yaşındaki hali), Thomasin McKenzie (Maddox’ın 16 yaşındaki hali), Abbey Lee (Chrystal), Nikki Amuka-Bird (Patricia), Ken Leung (Jarin) ve Francesca Eastwood (Madrid) gibi isimler var. Kailen Jude tarafından canlandırılan ve Suriye’de bir şehrin adı olan Idlib isminin filmdeki hikâyenin kilit noktasını oynaması ise oldukça dikkat çekici.

Patricia (Nikki Amuka-Bird) ile Jarin (Ken Leung).

Sorun söz konusu zamanda mevcut olmaksa, o zaman varlığın bu konuda öncül bir rol oynaması kaçınılmaz. Mekânsal mevcudiyet metafizik bir motivasyon içerirken bu bizi söz konusu olan varlığın aktif yönünden uzaklaştırır. Doğanın kendisinde dünyaya karşılık gelen bir mekân içinde karşılaşılan olaylar ve aşamalar, keşfedilebilir bir varolan’a işarettir. Zaman ne kadar hızlı ya da yavaş geçerse geçsin, ancak nesnel gerçeklikten öznel gerçekliğe geçiş yapabildiğimiz zamandayızdır.

Burcu Meltem Tohum

Bir Cevap Yazın