MOTHER! – Dört Heterotopyalı Bir Toprak Ana Kalbi

Psikolojik korku-gerilim türüne dahil edilebilecek Mother! (2017),  Black Swan (2010) ve Requiem for a Dream (2000) gibi filmlerle adından söz ettiren Darren Aronofsky tarafından yazılıp yönetilmiştir. Filmde çokça dinsel ve mitolojik alegorilere yer verilir ve bu düzlem üzerinden bir sinemasal hikâye elde edilir. Gösterim sonrası çoğunlukla Aronofsky tarafından açımlanan bu filme yeni yorumlar getirmek oldukça zor görünmektedir fakat alegoriler üzerinden zamanla yeni söylemler oluşturulabilir. Oldukça sakin bir hayat sürdüren Veronica (Jennifer Lawrence) ve eşinin (Javier Bardem) -filmde ismi geçmez yalnızca “O” olarak tanımlanır- hayatı evlerine gelen bir davetsiz misafir ile ters yüz olur. Evleri bir ormanın içerisinde yer alır ve Veronica’nın bu evden ayrıldığı film boyunca asla görülmez. Bu mevkiyi bir heterotopya mekânı olarak tanımlamak yanlış olmayacaktır.

Jennifer Lawrence

Fransız sosyolog ve felsefeci Michel Foucault, heterotopyaları ütopyaların tersi bir düzemle kurar. Heterotopyalar Foucault tarafından dünya üzerinde bulunan belli mevkilerin içinde çeşitli zaman ve mekanların bulundurulması olarak açıklanır (Foucault, 2005, s. 295). Foucault bu heterotopyaları ikiye ayırır; kriz heterotopyaları ve sapma heterotopyaları. Kriz heterotopyaları kriz durumunda bulunan bireyler -adet dönemindeki kadınlar, hamile kadınlar, yaşlılar vb.- için ayrılan kutsal veya yasak yerlerdir. Sapma heterotopyaları ise norm dışı davranan bireyler için ayrılmış mevkiler olarak tanımlanır. Buralara örnek olarak psikiyatri klinikleri, hapishaneler vb. gösterilebilir. (Foucault, 2005, s. 296)

Ormanlar da içinde bulundurdukları çeşitli yaşamsal formlar ile bir heterotopya mekânı olarak sayılabilirler. Ormanlarda yaşayan, burada mevkilenen insanlar veya hayvanlar, bu hayvanların öldüklerinde fosillerinin oluşturduğu küçük mezarlıklar da bu mekânı bir heterotopya kılar çünkü içerisinde sayısız mekân ve zaman taşır. Veronica ve eşinin yaşadığı ev Veronica için bir kriz heterotopyasıdır çünkü Veronica adeta bu eve hapsedilmiştir. Bu mekân onun için hem kutsal hem de yasak olan yerdir. İç-dış, kötü-iyi, güzel-çirkin vb. diyalektikler ötekinin izinde kendisini bulur ve var eder. Bu evde de bu karşıtlıkların yarattığı bir uncanny (tekinsizlik) hissinin hayaleti dolanır. Ev aynı zamanda yaşayan ve yaşanan evreni ve/ya anne rahmini temsil etmektedir. Veronica evin duvarlarına dokunduğunda evin kalbinin temizlik ve tazelik içerisinde attığını tasavvur eder ve evin canlı bir varlık olduğunu imler. Bu canlılık göstergesinden sonra ise duvarın rengini sarıya çevirir.

Göstergebilimsel çözümlemelerde ise renk unsuruna sıkça başvurulmaktadır. Dizaynın temel öğeleri arasında yer alan renklerin kendine özgü bir dili bulunmaktadır. Bu nedenle; dizilerde, reklâmlarda, filmlerde ve diğer görsel mecralarda renk olgusu çoğu zaman bu dile uygun bir biçimde kullanılmaktadır. Renklerin taşıdığı anlam yükleri görsel kompozisyonun oluşmasına temel teşkil etmektedir.

(Kırık, 2013, s.73)
Javier Bardem

Filmde kullanılan ve dikkat çeken ana renk sarıdır. Veronica’nın duvarları boyamak için seçtiği sarı boya ve her ağrısı ile anksiyete seviyesi yükseldiğinde suya karıştırıp içtiği sarı toz halindeki sakinleştirici. “Sarı renkli objeler bir anda insanların dikkatlerini çekmektedir. Bu renk, görkemli olduğundan dolayı insanlarda ilgi yaratmakta ve çeşitli sahnelerde ihanet duygusunu yansıtabilmektedir.” (Üster’den aktaran Kırık, 2013, s.74)

Altın tonlarındaki sarı, manevi yani ruhsal kusursuzluğu ifade etmektedir. Sarı; gençliğin, memnuniyetin ve sevincin rengi olmakla birlikte gereğinden fazla kullanıldığında aklı, ruhu ve sinir sistemini uyarmaktadır. Negatif titreşimlerde; korkaklığın, ön yargının ve yıkıcı biçimdeki egemenliğin rengidir. Bu açıdan gerilim filmlerinde sarı bazı sahnelerde kullanılmaktadır.

(Sharma’dan aktaran Kırık, 2013, s.74)

Olivia Truffaut-Wong bir internet sitesinde yazdığı yazıda Veronica’nın içtiği sarı ilacın Charlotte Perkins Gilman‘ın Sarı Duvar Kağıdı (The Yellow Wallpaper) isimli kitabına bir gönderme olduğunu söyler. (2017) Kitap aynı zamanda Mother! filminin konusu ile birliktelik gösteren çok sayıda unsur taşımaktadır.

Antik Yunan’da Tanrıların ve ölümsüzlerin kanına ichor adı verilirdi. Ichor sarı renkli ve ölümlüler için zehirli olabilecek eterik bir maddeydi. Veronica filmde toprak ana Gaia’yı temsil etmektedir. Eşinden ise filmde “O” diye bahsedilir ve Tanrı’yı ve/ya Uranüs’ü temsil eder. Ne zaman ki Gaia, Uranüs tarafından bir hayal kırıklığına uğratılır o zaman kendini kendisine hatırlatacak olan kanı, ichor’u içer. Bu sayede sakinleşir ve Gaia -yani Veronica- bu ağrı kesici ve sakinleştirici ilacı evlerine misaifir olarak gelen kadına vermez çünkü ichor, ölümlüler için son derece tehlikelidir.

Michelle Pfeiffer, Ed Harris

İlk misafir eve alındığında Veronica kötüleşir. Evin aynı zamanda Gaia’nın rahmini temsil ederken evreni de temsil ettiğinden bahsetmiştik. Uranüs, Gaia’nın rahmine “yabancı”ları aldığında Gaia bir konuksevermezlik gösterir. Hostis kelimesi Latince’de hem düşman hem de yabancı anlamına gelmektedir (Derrida, 2020, s.23). Konukseverlik de kendi içinde hostis kelimesi gibi hem bir pozitiflik hem de negatiflik taşır. Konukseverlik içinde konuksevermezliği de barındırır çünkü karşıdaki yabancı hakkında bir şeylerin bilinmemesi kişiyi rahatsız ettiğinden dolayı ona “adın ne, nerelisin, nereden geliyorsun” sorularını sorarak onun bir yabancı mı yoksa düşman mı olduğunu anlamaya çalışır. Bu noktada kişinin konukseverliğinde bir konuksevermezlik izi aranır.

Bu sorular kişinin koşullu bir konukseverlik yaptığını belirtir. Konukseverlik sorgusuz sualsiz kucak açma eylemi iken bu sorular ile ev sahibi kişi konuksevermezlik noktasına adım atar (Derrida, 2020, s.29). Bu durumun karşılığı olarak da Jacques Derrida İngilizce kelimeler olan Hospitality (konukseverlik) ve Hostility (düşmanlık) kelimelerinin birleşiminden Hostipitality (konuksevermezlik) kavramını ortaya koyar. Bu konuksevermezlik misafirlerin oğullarının gelmesi ile artar. İlk günah olan elmanın yenilmesinin temsili olarak Veronica’nın eşinin çok değerli taşının kırılmasının ardından ikincil en büyük günah olan cinayetin gerçekleşmesi ile evin kalbi çürümeye başlar. Buradaki kardeş katli, Kabil ile Habil’in modern bir alegorisidir.

Filmde Veronica evdeki gizli geçidi bulduğu zaman oradan fırlayan kurbağa da dikkat çekmektedir. Kristen M. Stanton bir internet yazısında kurbağaların doğurganlığı, dönüşümü ve saflığı temsil ettiğini yazar. (2021) Doğurganlık olarak Veronica’nın hamile kalması, dönüşüm olarak misafirlerin ardından hayatlarının geçirdiği değişim ve Veronica’nın eşine duyduğu derin sevginin ise saflığı imlediği açıkça görülmektedir. Veronica’nın eşinin kitabının basılması ile beraber ev küçük bir dünya temsili haline geliyor ve burada din tacirleri, devrimciler, yoksullar ve barbarlar görülüyor. Bu insanların gelmesiyle beraber Gaia’nın kendi elleri ile kurduğu cennet cehenneme dönüşüyor ve adeta ayaklar altına alınıyor. Evin kalbi daha da çürümeye başlıyor ve söz konusu çürüme, Veronica’nın oğlunun elden ele gezdirilirken barbar insanlar tarafından öldürülmesi ile tamamlıyor.

Evdeki kristal aslında Veronica yani Gaia’nın Tanrı’ya duyduğu sonsuz sevgiyi temsil eder bu sonsuz sevgi Tanrı tarafından her defasında her şeyin yeniden başlatılmasını sağlar. Filmin giriş sahnesi aslında filmin son sahnesidir ve filmin son sahnesi aslında filmin başlangıç sahnesidir. Mother!’ın ilk ve son bölümleri aynadan yansıyan görüntüler gibidir. Bu döngü kompozisyonu Eski Yunan anlatılarında olayların tam tersi bir şekilde devam etmesi olarak görülür. Mother!’daki anlatım şekli olarak yine Eski Yunan’dan In Medias Res edebi anlatım tekniği örnek olarak gösterilebilir. Horatius bu anlatım için “Homeros’un konuya ortadan dalması” cümlesini kullanır. Bu Latince terimi ilk kez Horatius Ars Poetica eserinde kullanır. Doğal olarak baştan değil ortadan ya da sona yakın bir yerden anlatılmaya başlanmasına karşılık olarak Horatius ab ovo (yumurtadan) kavramını kullanır.

Mother! filminin anlatım biçimi yumurtadan çok yumurta ideasından başlar. Bu idea o kadar kuvvetlidir ki kendini sürekli olarak başka süje ve objelerle tekrarlar. Ve bu idea’da her zaman ve her mekânda olduğu gibi her şey sevgi ile başlar, her şeyi değiştiren de aşk ve ölüm olur.  

Berfin Tutucu

  • KAYNAKÇA
  • Derrida, J. (2020). Konukseverlik Üstüne (A. Sümer, Çev.) İstanbul: Metis
  • Foucault, M. (2005). Özne ve İktidar (I. Ergüden, Çev.) İstanbul: Ayrıntı
  • Ichor (b.t). Wikipedia, the free encyclopedia. Bağlantı
  • Kırık, A. M. (2013). Sinemada Renk Öğesinin Kullanımı: Renk ve Anlatım İlişkisi. 21. Yüzyılda Eğitim Ve Toplum Eğitim Bilimleri Ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2(6), 73-74
  • Stanton, K. M. (2021, 2 Haziran). Frog Symbolism, Meanings & The Frog Spirit Animal. UniGuide. Bağlantı
  • Truffaut-Wong, O. (2017, 15 Eylül). This Creepy Part Of Jennifer Lawrence’s ‘Mother!’ Will Leave You With So Many Questions. Bustle. Bağlantı

Bir Cevap Yazın