Tüm koruma ve korunma çeşitleri arasında belki de en iyisi sayılmayacak olan “çalılardan oluşturulan çitler”, Servant’ın Hive (Arı Kovanı) bölümü için biçilmiş kaftan olarak sahnede yerini alıyor. Bu noktada Dorothy’nin (Lauren Ambrose), Sean’ın (Toby Kebbell), Julian’ın (Rupert Grint) ve hatta Veera’nın (Sunita Mani) bile bu çalıları temsil ettiği düşünülürse “korunma” eyleminin her ne kadar hoş ve asil bir anlamı varmış gibi gözükse de birini korumaya elverişli olmadıklarından bu durum onları sadece işlevsiz birer zırh yapıyor. Sezon başından beri etrafını demir parmaklıklarla dolayan Leanne (Nell Tiger Free) için elbette bu çalılar bir derece güvenilir gibi gözükse de güç anlamında (“neye dikkat etmeniz gerektiğini bilmiyorsunuz”) pek bir anlam ifade etmiyorlar. Nitekim önümüzdeki güzel tepeler, artlarındaki kötücül yanlarını gizlemişken onlara yaklaşmadan tepenin güzelliğinin altında ne yattığını tam olarak bilemeyiz. Hive adlı bu bölüm, çevresini sarıp sarmalayan yalandan inşa edilmiş güzelliğini ahenkle sunarken henüz içindekinin ne olduğunu göstermek için çok çekingen davranıyor.

Korku, İnkâr Maskesini Taktığında
Usulüne göre inşa edilmiş duvarların, odaların, kapıların ardına geçip orada tamamen kendi anlayışımıza uygun güvenli bir yuva yaptığımızda, söz konusu yuvanın yapılmasındaki en büyük itkinin korku olduğu düşünüldüğünde bir şekilde kendisine dürüst olmayan bir eylemle karşı karşıya kalırız. Bu aşamada garabet, bu güvenlik yuvasının içine yumurtalarını çoktan bırakmıştır. Dolayısıyla onun içinde, derinliklere ne kadar ulaşıp orada tünesek de koru(n)ma tam olarak geçerli değildir. Bölüme adını veren Hive sözcüğü bölümün özneleri olan arıları temsil ederken aynı zamanda “topluluk” ve “kalabalık” anlamlarına da gelir. Bölüm boyunca dışarıdaki olası tüm tehlikelere karşı çitler örülmüş bir evin içinde bu zamana kadar hepimize uzak karakterlerin kendi içinde tam anlamıyla “yabancı” gruplar oluşturması, güven yuvasının ötekiler tarafından çoktan eşelendiğine dair en önemli işaret.

Bay Gülen Yüz Sandalyesinde Oturuyor
Bölümde adıyla birlikte dikkatimizi doğrudan çeken bir karakter olan Bay Gülen Yüz (Rob McClure), yüz kavramının önemini ortaya çıkartan bir etmen olarak kullanılmış. Adlandırılışı nedeniyle akıllara klasik korku filmlerini getiren bu karakterin gülen yüz olarak adlandırılmasını süsleyecek hiçbir şey yok. Ne bir maske ne de herhangi bir makyajı onun yüzünde yakalayamazsınız. Bu da onu, adlandırılışının altında yatan temel ikiliğe götürüyor. Öte yandan Leanne için belli oranda (tekinsiz) bir tehlike arz eden bu karakterin evdeki diğer bireyler için tam tersi bir portre çizmesi, yine bu tezi destekleyen bir durum.

Bölüme uğrayan diğer yan karakterlerin Bay Gülen Yüz gibi dikkat çekici herhangi bir ismi yok; bu da evin içinde yapılan modern ritüellerde Bay Gülen Yüz’ü ritüeli gerçekleştiren kişi konumuna yerleştiriyor. Böyle bir anlayış, Leanne’in güvenlik konusundaki sorununun etrafını iyice cilalar nitelikte. Hali hazırda alışık olduğumuz bir anlatı evrenine dışarıdan yabancıları geçici olarak almak anlatı içinde daha önce betimlenmiş olanın tekrarını işaret etse de Servant her bölümde olduğu gibi burada da sembolik dışavurumlardan çokça besleniyor. En büyük gücünü bu dışavurumlardan alan ve kendini artık bu güçle iyice kemikleştiren seri, Hive ile diğer bölümlerine oranla aksiyonu biraz daha düşük olan sembollerini izleyicilerle paylaşıyor.

Geliş’in Müjdecisi
Seri boyunca karşımıza çıkan hiçbir ayrıntı bedelsiz olarak sunulmuyor. Hepsinin birbiriyle bağlantısı olduğunu düşünürsek bu bölümde karşımıza çıkan arıların, sezonun hemen ilk bölümünde de izleyiciye selam vermiş olduğunu hatırlatalım. Anlatının arılarla olan ilişkisinin hâlâ Josephine karakteriyle bağlantılı olduğu söylenebilir. Öte yandan Hive bölümü bu konuda bir önceki anlatısına herhangi bir ekleme yapmıyor. Adalet ile de ilişkilendirilen arıların sembolik olarak yansımaları oldukça çeşitli, özellikle Hristiyanlıkta İsa Mesih’in ikinci gelişine de (Second Coming) işaret eden arılar, tek bir amacın yansıması olarak Turner’ların evinde karşımıza çıktığında bu eylemden hiçbir aile üyesinin zarar görmemesi en dikkat çeken kısımdı. Kültler konusunda da arıların adalet dağıttığı inancı yine ön planda yerini alıyor. Kültlerin birçok biçimde karşımıza çıkması muhtemelken arılar veyahut bölüm boyunca bizi ziyarete gelen yabancılar, Leanne’i haklı çıkartabilecek konumda.

Süt ve Bal Akan Yere Götür Bizi
Her ne kadar cennetin çiy tanesini avuçlamak için arıların kullanımı pek uygun olmasa da ortaya çıkan bu arıların varlığının geçiciliğine ve zararsızlığına eğildiğimizde ortaya takip edilmesi gereken bir ölümsüzlük yolu çıkıyor. Ciddi bir anlaşmazlık gibi gözüken aniden belirme ise sadece bu yolda atılmış ufak bir çizik olabilir. Buna ek olarak 3. sezon itibariyle serinin artık sabit bir jeneriği olduğu düşünülünce ikinci bölümde ortaya bir anda çıkan arı topluluğunun jenerikteki güruh ile de metaforik olarak bir bağlantı kurmuş olması mümkün. Olup biten her şey Leanne’i daha önce içinde olduğu ancak bir daha asla geri dönmek istemediği bir cehenneme doğru çekerken, adeta nefes almak bile, ardında iz bırakmak anlamına geliyor. Bundan bir önceki Donkey adlı bölümde anlatı odaklı bir kompozisyon varken Hive bölümü ile tam anlamıyla Leanne odaklı bir anlatımın içindeyiz. Onun endişeleri, geçmişe dair tedirginlikleri, geleceğin vereceği zarara dönük kaygıları, tam da avuçlarının içindeki, vaat edilmiş süt ve bal ülkesinin haritasını yok ediyor.

Aynı Sokakta Çok Sıradan Görünümlü Bir Ev
Tam anlamıyla sokağın içinden dahil olduğumuz ikinci bölümün yönetmen ve yazar koltuğunda Ishana Shyamalan bulunuyor. Kadraja girer girmez biz kamera arkasından olup bitene gözlerimizi dikmişken bir güvenlik kamerası da merceğini bize doğrultuyor. Hem içerik hem de biçim olarak “güvenin” ne denli dengesiz bir noktada durduğuna önemli bir işaret olan bu kamera, amacı gereği bizi süzerken biz ise kodlanmış herhangi bir görevden uzakta bu kameranın kadrajdan çıkmasını bekliyoruz. Hemen ardından karşımıza çıkan oyun minderi, “dengede durma” konusunda bir gösterge olarak dikkatimizi çekiyor. Ishana Shyamalan’ın kamera dili iki başat düzlemde kendini gösteriyor, bunlardan biri anlatımın dengesini bozarken diğer ise tekrardan toparlıyor. Bu sayede, bir anlamda görsel dilde sürekli bir alışveriş söz konusu.

Bu bölümdeki kamera dili özellikle nesneler üzerinden değil, daha çok karakterler üzerinden açımlanıyor. Her sezonda çok nadir olarak gördüğümüz kalabalık burada önemli rol oynasa da, kamera dilinin her defasında kırılma yaşamasına temel olarak Leanne’in kendisi sebebiyet veriyor. Biz onunla kameranın ardına ve önüne geçebiliyoruz ancak kamera dilinde gizli özne olarak rol oynayan üçüncü bir unsur daha var, o da kaybolan dengeyi tekrardan inşa eden üçüncü göz. Hemen ilk sekansların birinde Leanne’i Dorothy ile konuşurken gördüğümüzde konumsal olarak biz de kamerayla beraber Leanne’in ardında duruyoruz. Onlar kareden ayrılana kadar her ne kadar biz de onlarla beraber olsak da, neticede onlar kareden tamamen ayrılmadıkça biz de ayrılmıyoruz. Diğer bir deyişle karenin içinde kalmamızı sağlayan sadece bir karakterin varlığı değil, ortamın sağlamış olduğu olanaklılık. Bu da yazının en başında bahsetmiş olduğumuz “güven” meselesine gönderme yapan tutarlı bir etmen: İzlenilme ve izleme tutkusu.

Olay Örgüsünün Molaları
Serinin özellikle ikinci sezonunu hatırlayacak olursak Servant’ın yemeklerle olan ilişkisinin (ilk aklımıza gelen bölüm: CAKE) ne kadar derin olduğunu bir kez daha fark edebiliriz. Hive bölümünde olay örgüsü, ne zaman dinlenmeye ihtiyacı olsa “yemek” unsuruna sırtını dayıyor. Hatta yemekler hakkında isimlerine ve özelliklerine kadar verilen bilgiler ortamın bizi esrarengiz aura’dan alıp araştırmacı kişiliğimizin ön plana çıkmasına neden oluyor. İkinci sezonda favorilerimizden biri olan PIZZA bölümünü de yönetmiş olan Ishana Shyamalan, anlatıyı bu anlamda yemek kültürüne oldukça estetik bir şekilde uyarlıyor. Anlatının yapısı sadece estetik olmakla kalmıyor -keza estetik olanın genelde rahatlamayı ölçüt olarak kullanması gereği- Ishana Shyamalan tam tersini hedef alarak bizi rahatsız etmeyi deniyor.

Küçük Bal Arılarının Uyanışı, Kulaklarda Açan Sonbaharın Vızıltıları
Bay Gülen Yüz’ün evin her köşesine yayılan şarkısı eminiz ki tatlı olması gerekirken eylemleri en büyük kasvete dönüştüren bir itki idi. Bu açıdan, anlatının basitçe hikâyeleştirilmesinin tam önünde duran bir engel görevi gördü. Diğer yandan neden-sonuç ilişkisi bakımından da izleyiciye ipuçları vermesi bir anda en güvenmediğimizi bir süreliğine en güvenilir olan haline getiriyor. Sonuç olarak ne güvenlik kameraları, ne etrafımızda çemberi kurulan etten duvarlar, ne de kendimizi koruma içgüdüsü sadece dışarıdaki birinin yabancılığının inisiyatifine kalmış durumda. Kendi kulaklarımız ve gözlerimiz dışında başkalarının kulak ve gözlerine de ihtiyaç duyulması yeniden inşa edilmeye başlanan güvenin en kırılgan noktaları iken, bizi içine doğru çeken tuğlalardan yapılmış bir mezarın kapağı da şimdilik nefes almamıza izin verecek kadar aralık.

İlgili okumalar (yeni sayfada açılır):
SERVANT ilk sezon incelemesi (Burcu Meltem Tohum)
SERVANT 2. Sezon: 10 Bölüm, 10 Yazı (Burcu Meltem Tohum)
SERVANT 3. Sezon: 10 Bölüm, 10 Yazı (Burcu Meltem Tohum)
