Alışılagelmemiş Bir Büyüme Hikayesi: LICORICE PIZZA

Magnolia (Manolya, 1999), There Will Be Blood (Kan Dökülecek, 2007) ve sitemizde de inceleme yazısı bulunan Phantom Thread (2017) filmlerinden tanıdığımız Paul Thomas Anderson’ın hem yazıp hem de yönettiği Licorice Pizza 2021 yapımı bir dönem filmi. 1970’lerde geçen filmde ana karakter Gary Valentine, Cooper Hoffman tarafından canlandırılmakta. Hoffman aynı zamanda Oscar ödüllü merhum oyuncu Philip Seymour Hoffman’ın oğlu olma özelliğine sahip. Buna ek olarak Gary karakteri için, bir başka önemli oyuncu Tom Hanks’in yapımcı partneri Gary Goetzman’dan esinlenilmiş bir karakter diyebiliriz. Dolayısıyla tamamen gerçeğe dayanmasa da gerçek hayatta var olan birinden esintiler taşıyor bu karakter. 

Cooper Hoffman & Alana Haim

Licorice Pizza için spektrumun iki ayrı ucunda bulunan pek çok yorum mevcut. Lâkin bizim bu film hakkında yapacağımız yorum direkt olarak “müthiş” veya “tamamen vakit kaybı” şeklinde aktarılabilecek kadar siyah-beyaz bir yorum değil, daha gri tonlarda bir yaklaşım olacak. Öncelikle bunun bir coming-of-age hikâyesi yani bir bireyin çocukluktan veya ergenlikten daha ileri yaşlara geçerken yaşadıklarını konu alan bir hikâye olduğunu unutmamak gerekiyor. Film tabii ki alışılagelmiş büyüme hikâyelerinden çok daha farklı. Ancak yine de bu tarzda yapılmış her film gibi fazla aksiyon içermekten kaçınıyor ve filmde hâliyle kişisel ögelere daha fazla yer veriliyor. Gary Valentine’ın hikâyesi -Gary Goetzman’dan esinlenilen kısımlar dışında- elbette yönetmenin kendi hikâyesiyle birebir örtüşmüyor. Ancak Gary’nin hikâyesi belki filmin yönetmeni Anderson da dahil olmak üzere pek çok kişinin kendisinden bir şeyler bulabileceği pek çok öge içeriyor. Özellikle 70’ler Amerika’sını yaşamış olanlar için bambaşka şeyler ifade ediyordur film muhakkak, öte yandan o dönemlerin kıyısından bile geçmemiş bizler için dahi keyifli bir seyir sunuyor Licorice Pizza. Dönem filmlerinin her zamanki cazibesini yaşamaya ek olarak izleyici, içinde yaşanılan dönemler ne kadar farklı olursa olsun, insan olmanın benzer hikâyelere sahip olmak demek olduğunu hatırlıyor. 

Sevginin ve Kaygısızlığın Sıcaklığıyla Bezeli Günlerden Bir Esinti 

Filmin kahramanı Gary okulun fotoğraf çekimlerinde gördüğü Alana’ya (üç kızkardeşin kurduğu ve Anderson’ın da kliplerini yönettiği HAIM müzik grubunun en genç üyesi Alana Haim) tutulunca ikilinin aşk-nefret-kavga ve barışma dörtlüsüyle ilerleyip, bir kaleydoskoptaki gibi bambaşka renklere sahip ilişkisine adım atmış oluyoruz. Pek çok kişi Alana karakterinin neden daha güzel bir kadın tarafından canlandırılmadığı noktasına değinmiş. Bu düşüncenin altında yatansa yaşı 15 civarında olan Gary’nin kendisinden 10 yaş büyük olan Alana’ya ancak o çok güzel olursa böyle vurulabileceği inancı… Alana karakterinin canlandırılmasıyla ilgili yapılan tercihin altında farklı sebepler olabilir: Bir tanesi filmi ana karakterlerin hep mükemmel göründüğü filmlerden birine dönüştürmemek ve mümkün olduğunca doğal bırakmak isteği. 

Motosiklette Sean Penn & Alana Haim

Diğeriyse benim kişisel olarak kendime daha yakın bulduğum bir fikir: İnsan çoğu zaman gençliğinde veya çocukluğunda beğendiği insanlara, nesnelere veya kıyafetlere baktığında onları zamanında fazlasıyla gözünde büyüttüğünü görür ve onlarda o sırada ne bulduğunu anlayamaz. Belki de Gary’nin o dönem etkisi altında bulunduğu büyüyü yansıtmak adına böyle çıplak bir sunum yapılmış olunabilir filmde. Bu çıplaklığın filmdeki bir başka yansımasıysa şu: filmde gerçek olamayacak komik veya absürt olaylarla ve karakterlerle karşılaşıyoruz. Bu da izlediğimiz her şeyin zaten belki de abartılan gençlik hikâyelerinden ve anılarından ibaret olduğunu hatırlatıyor bizlere. Çünkü insan hafızası çok yanıltıcıdır ve zaman içerisinde değişip dönüşerek gittikçe farklı bir hâl alır. 

Cooper Hoffman & Alana Haim

Film boyunca izleyicinin aklına gelip duran bir soru var: “Bu filmin ismi nereden geliyor?”. Film, ismini özellikle 1970’lerde çok popüler olan bir plak dükkanından alıyor. Filmin o yılların Hollywood’unu yaşayanlar için özellikle daha da anlamlı olduğundan söz etmiştik. Gençliğinize dair bunca öge barındıran bir filmin sizi etkilememesi neredeyse imkânsız. Buna ek olarak, Licorice Pizza evrensel bir değer de taşıyor çünkü insanın geçmişe, özellikle de sımsıcak geçen yaz tatillerine dönüp baktığında duyduğu o ılıman hissi, başından geçen her şeyi limitsiz bir biçimde kafasında ve kalbinde büyüttüğü, gerçekleşen irili ufaklı her olayın sonsuz bir önem taşıdığı o zamanları ve çocuk yaşlarda deneyimlediğimiz hayatın basitliğini anlatıyor. Filmdeki bu sıcaklığı yalnızca hikâyeden değil filmin renk paletinden de almak mümkün. Oldukça bol şekilde kullanılan canlı renkler, özellikle de güneş tonları insanın içindeki o yaz sıcaklığı hissini kuvvetlendiriyor. Oyuncuların kıyafetleriyle desteklenen bu dönem filminde kalben 70’li yıllara gitmek hiç de zor olmuyor. 

Bradley Cooper & Cooper Hoffman

Dönüp Dolaşıp Birbirini Bulan İki Yapboz Parçası 

Film daimi olarak absürt komedi ve romantizm arasında gidip geliyor. Licorice Pizza belli bir varış noktası bulunan bir film değil, zaten filmin asıl meselesi bu belki de. Zira düşündüğümüz zaman fark ediyoruz ki yetişkinlik hayatımızda genellikle nereye gittiğimiz, neden gittiğimiz ve oradan ne zaman döneceğimiz belli. Oysa çocukluğumuzda sabah evden çıkıp akşama kadar dönmediğimiz o yaz günlerinde mahallemizde dolaşır, arkadaşlarımızla pek çok an paylaşır, koşturur, içinde bulunduğumuz bölgenin her bir köşesine bir anı bırakırdık. Bu durum özellikle belli bir nesilden sonra tamamen sona erdi ancak şu anda belli bir yaşta olan insanlar neden bahsettiğimizi çok iyi anlayacaktır. Licorice Pizza da bize bu kaygısız, hiçbir hareketin kötü veya ciddi bir sonuca varmadığı, insanın sorumsuzca davranabildiği ve rahatça hata yapabildiği o güzel günlerin bir yansımasını yaşattığı için böyle etkili belki de. Dolayısıyla insanın güncel çevresinden sıyrılıp içerisinde rahatlıkla kaybolabileceği bir comfort movie [1] olabilir kolaylıkla. 

Film aslında sadece Gary’nin değil Alana’nın da hikâyesi. Kendisi, bedenen 25 yaşına gelmiş olmasına rağmen hayatta hâlen bir yere gelememiş genç bir kadın. Hayatta ne istediğini soranlara “bilmiyorum” diyerek ve omuz silkerek cevap veriyor. Hangi mesleği yapmak istediği hakkında hiçbir fikri yok. Ancak Gary sadece 15 yaşında olmasına rağmen sürekli meslekten mesleğe koşuyor, inanılmaz bir çevresi var ve her zaman bir şekilde istediklerini yaptırmanın yolunu buluyor. Dolayısıyla Alana ile birbirlerini tamamlıyorlar diyebiliriz. Yine de her ne kadar bu şekilde sağlam bir zemin yaratılmış olsa da ikisi arasındaki yaş farkı rahatsız edici bir durum ve eleştiriler arasında bu oldukça baskın. Hele de tam tersi yönde bir birliktelik -yani erkeğin daha büyük, karşı tarafınsa küçük olduğu bir durumda- düşünüldüğünde durum hepten korkunçlaşıyor. 

Filmde pek çok güzel ayrıntı mevcut. Alana’nın ailesiyle erkek arkadaşının bir arada bulunduğu akşam yemeği sahnesi, Japon restoranı işleten adamın Japon eşiyle tuhaf bir aksanda İngilizce konuşması ve bunun Japonca’ymış gibi karşılık görmesi, Alana’nın yanında çalıştığı meclis üyesinin aslında eşcinsel olması ve sevgilisiyle Alana arasında “erkekler tarafından incitilmişler kulübü” tadında bir dayanışma çıkması akla ilk gelenlerden. Buna ek olarak filmde yalnızca Gary değil, aynı zamanda Alana da büyüyor. Alana aslında zayıf görünmesine rağmen oldukça güçlü bir karakter ve gücünü filmin süresi boyunca yavaş yavaş sahipleniyor ve keşfediyor.

Efsane isim Tom Waits’i Rex Blau rolünde gördüğümüz filmde yine bir o kadar bilindik isimler olan Bradley Cooper ile Sean Penn’i de görmek mümkün. Leonardo DiCaprio’nun babası George DiCaprio’nun cameo’su da (filmde Gary’ye su yatağı satan adam) cabası. Böyle çok bilinen ve sevilen isimleri karikatüristik rollerde kullanma kervanına katılan Anderson, Licorice Pizza’yı günümüzde değil de geçmişte geçen bir hikâye olarak sunmasıyla tarifi zor bir büyü yaratmış. BAFTA ödüllerinde “En İyi Senaryo Ödülü”nü alan ve Oscar ödüllerine üç dalda aday olan film güzel, hafif ve keyifli bir havada çıkılan, tanıdık mahallelerin gezildiği sakin bir bisiklet yolculuğu tadı bırakıyor izleyicinin damağında. 

Ece Mercan Yüksel


[1] Konfor filmi. “Comfort” kelimesi bu şekilde “yemek” veya “film” kelimesinden önce kullanıldığında insanı rahatlatan, içinde sıcak hisler uyandıran yiyecekleri veya filmleri nitelendirmek için kullanılmakta.

Bir Cevap Yazın