Komorebi – MÜKEMMEL GÜNLER

Wim Wenders’in, başrol oyuncusu Koji Yakusho’ya 2023 Cannes Film Festivali’nde en iyi erkek oyuncu ödülünü kazandıran, Japonya – Almanya ortak yapımı Mükemmel Günler (Perfect Days, 2023) filmi, Tokyo tuvaletlerinde temizlik işçisi olarak çalışan Hirayama’nın (Koji Yakusho) yaşamına odaklanıyor. Henri Lefebvre, Gündelik Hayatın Eleştirisi’nin ikinci cildinde temizlik ve tamir işlerinden iç karartıcı ve tekrara dayalı faaliyetler olarak bahseder (2013, s. 65). Hirayama, Lefebvre’yi haksız çıkarırcasına iç karartıcılığı ve tekrarları, ağaçların arasından sızan güneş ışığıyla aydınlığa dönüştürürken o huzmenin bütün yaşamına eşlik etmesini sağlıyor. Japoncada, taşıdığı anlamın başka dillerde tek bir sözcükle karşılığı bulunmayan bir sözcük var: Komorebi. Hirayama’nın her fırsatta başını kaldırıp izlediği o manzarayı ifade ediyor bu sözcük.

Koji Yakusho

Filmin temel metaforlarından biri olan komorebi, karakterin gün ışığıyla beraber yakaladığı ve hiçbir zaman kaçırmaya niyetinin olmadığı yaşamı simgeliyor. Bir şehir panoraması ve ağaçların arasından gördüğümüz gökyüzünün ardından Hirayama’nın her sabah uyanıp işe gitmek üzere hazırlandığı zaman dilimini göstererek açılan Mükemmel Günler, bu rutinleri anlatı boyunca tekrarlıyor. Karakter, hep aynı özenle hazırlanıyor, evden çıkmadan çiçeklerini mutlaka suluyor. Ne evdeki ne dışarıdaki işlerini bir külfet gibi görüyor. Yaşamının her anını geçiştirmeden, hakkıyla yaşayan bir karakter Hirayama. Evin kapısını açıp yeni yeni aydınlanmakta olan gökyüzüne memnuniyetle bakması, rafine yaşamının başlıca gösterenlerinden. İnceliklerden söz açılınca aklıma hep Gülten Akın’ın birbirine dokunan iki dizesi gelir peşi sıra: “Ah, kimselerin vakti yok / Durup ince şeyleri anlamaya” der şair “İlkyaz” şiirinde (1996, s. 122). Ondan yıllar sonraysa şu dizeler karşımıza çıkar bir başka Gülten Akın kitabında: “Ötekini oku, derinde dipte duranı” (2022, s. 7). Hirayama, kendine Akın’ın dile getirdiği şeyleri görüp onların değerini anlayabileceği bir yaşam inşa etmiştir ve yine şairin dizelerine koşut biçimde derinde, dipte duranı okumaya meyillidir.

Kaçımız Japonların komorebi dedikleri huzmeye her gün bakmaktan keyif alıyoruz bugün ya da şu zamana kadar kaç kez o ışığı fark etmişizdir? Çiğneye çiğneye tükettiğimiz “pazartesi sendromu” gibi sürekli olumsuzluğa odaklandığımız ifadelerle yaşamdaki pek çok güzel detayı kaçırıyoruz. Oysa işi tuvaletleri temizlemek olan Hirayama, bunları ıskalamıyor. Yaşamını nasıl renklendirdiğine dair ayrıntılar da bir bir düşmeye başlıyor önümüze. Ağaçlar ve komorebi ile birlikte müzik, Hirayama’nın yaşama sıkı sıkıya bağlanmasını sağlayan bir diğer unsur. Evinde yatağının karşısındaki rafta sıralanan ve arabasında da bulunan kasetler, yaşamın anlamının ve zenginliğinin aslında bu kerte basit, süssüz, gösterişsiz şeylerde olduğunu anlatıyor bize. Yine o sahnelerin birinde arabasını kullanan Hirayama’nın sağa sola bakarken bizimle göz göze gelmesi, filmin bu sözünün altını “Hadi sen de bu filmden sonra kendi yaşamına benim baktığım yerden bakmayı dene” der gibi, yüzünü kameraya çeviren karakterle bir kez daha çiziyor. Lou Reed’in filme adını veren “Perfect Days”i ile beraber Hirayama’ya yol arkadaşlığı eden pek çok şarkının yanı sıra tam bu satırları yazarken karakterin hikâyesinin bana Bülent Ortaçgil’in “Yüzünü Dökme Küçük Kız” şarkısında geçen “Yaşamın anlamını bul / Sonra dinle kendini / Yolunu bil” sözlerini hatırlatması da boşuna değil. Hirayama, yaşamın anlamını sadelikte, küçük şeylerde bulmuş, kendini dinleyerek yolunu seçmiştir. Hele ki Ortaçgil’in şarkısının hikâyesiyle Hirayama’nın yaşamını düşününce çok daha büyük dertlerin olduğu bir dünyada koşullarından bir an bile sızlanmayan karakterin, yaşamını zenginleştirecek, renklendirecek şeyler bulmayı tercih etmesi, daha da anlamlı hâle geliyor.

Koji Yakusho & Arisa Nakano

Onun günlük rutinine gösterdiği özenin aynısını iş yaşamında da sürdürmesini anlamayan genç iş arkadaşı, temizlediği yerler nasıl olsa kısa zamanda kirleneceği için işine bu kadar asılmasını gereksiz görür. Bu genç, başkarakterle karşıtlık oluşturmak ve hatta kimi izleyicinin sesi olmak için dâhil edilmiştir sanki anlatıya. Onun gözlüğünden baktığımızda yaşam da kirlenir, hırpalanır. Öyleyse yaşamı da öylece, olduğu gibi bırakmak gerekir. Hirayama, kendisini böyle baştan savma bir yaşama hapsetmemek için yaptığı her işe aynı önemi verir ve bunu gözünde büyütmeden, olanca sadeliğiyle yapar hep. Karakterin yaşamı algılayışıyla çoğunluk arasındaki karşıtlık, birlikte çalıştığı gencin söyleminin dışında mekân betimlemeleriyle de ortaya konuyor. Ağaçların, güneşin, gökyüzünün renkleri, Hirayama’nın dünyasını simgelerken gri ve benzeri soğuk renkli yapıların hâkim olduğu şehir manzaraları, bu karşıtlığın ve karakterin azınlıkta, hatta tek başına oluşunun göstergeleri olarak karşımıza çıkıyor. O yapıların arasından Hirayama, arabası ya da bisikletiyle geçip gittiğinde onlara benzemek yerine istediği renklere bakarak yoluna devam ediyor.

Wim Wenders, komorebi, karakterin “arkadaşım” diye nitelediği ağaçlar ve dinlediği şarkılarla beraber üç kitaba doğrudan atıfta bulunarak hem kitapları anlatının bir göstergesi olarak kullanıyor hem de metinlerarası ilişki temelinde farklı çözümlemelere olanak veriyor. Bu kitaplar Aya Kōda’nın Ağaç, William Faulkner’ın Çılgın Palmiyeler ve Patricia Highsmith’in On Bir adlı yapıtlarıdır. Kōda’nın Ağaç’ının tanıtım metninde şöyle yazar: “Ağaçları sevmek ruhu besler ve en iyi varlıktır. Babası Rohan’ın düşüncelerinden yola çıkarak yazar, ağaçları hisseden bir yetişkin olarak büyüdü. Yazarın ağaçların geleceğini düşünen delici gözleri, onların varlığının ötesinde insan karmasının, yaşam ve ölümün uçurumunu görüyor” (Kōda, 2022). Wenders, Kōda’nın yapıtıyla Hirayama arasındaki bağı filmin temel metaforlarından ağaç ve ağaca yüklenen anlam üzerinden kuruyor. Filmdeki karakter için söz konusu uçuruma karşılık gelmiyor ama yalnız yaşamının, inşa ettiği dünyasına kök salışının ifadesi oluyor ağaçlar ve okuduğu bu kitap. Faulkner ise yayımlandığı dönemde anlaşılmakta zorlanan, iki ayrı öykünün birbiri ardına sıralanmasıyla oluşan ve metni Türkçeye kazandıran çevirmenlerden Ünal Aytür’ün de belirttiği gibi, okurun karşılaştırmalar yaparak öykülerdeki kişiler ve olaylar arasında bağlantılar tespit edebilmesini amaçladığı romanı Çılgın Palmiyeler ile Wenders’in kurduğu dünyaya dâhil olurken Mükemmel Günler’le Faulkner’ın romanı arasında ortak izlek bulmak başlangıçta zordur; ancak filmde “Aşk bile parasız olmuyor” diyen genç, maddeci topumun aşk gibi duyguları yok ettiği sonucuna varan Charlotte karakteri üzerinden bizi Faulkner’ın romanına bağlar (Aytür, 2011, s. 7). Hirayama’nın reddettiği de bu düzendir. Evet, onun da yaşamında kimse yoktur, yalnızdır ama yaşamını zenginleştirmenin yolunun düzenin değer yargılarını içselleştirmekten geçmediğini fark etmiştir çoktan. Tam bu yüzden “çok”la değil, “az”la zenginleştirmektedir yaşamını.

Koji Yakusho

Bu denli kendine yetebilen karakterin yaşamında hiç mi ters giden ya da eksik bir şey yoktur? Dinlediği şarkıları söyleyen şarkıcıların sesini pek çok defa duyarken onun sesini filmin ilk sahnelerinde duymak mümkün değildir. Hirayama’yı konuşturan, kız kardeşinin kızı Niko (Arisa Nakano) olur. Niko, bir gün çıkagelir ve bir süre dayısında kalır. Paylaşımları, kasetler ve kitaplar temellidir ama aralarında diyalog da kurulur. Patricia Highsmith’in öykülerinden oluşan On Bir kitabı, bu sohbetler esnasında karşımıza çıkar ilk kez. Sonrasında bir kitapçı, yazardan bahsederken “Sayesinde kaygı ve korkunun farklı şeyler olduğunu anladım” der. Hirayama, bu iki duygunun neresindedir? Önce üst üste gelen gölgelerin koyulaşması üzerine konuştukları, sonra da birbirlerinin gölgelerinin üstüne basma oyununu oynadığı adam kimdir? Hirayama’nın gölge arketipi midir yoksa? Jung, dört arketipten biri olan ve M. Bilgin Saydam’ın “bireyin öncelikle tanışması ve entegre etmesi gereken arketipsel öğe” dediği gölge arketipini “Seçilmiş bilinçlikle başa çıkamadıkları için yaşam sürecinde kendilerini ifade etmelerine izin verilmeyen ve bu nedenle, bilinçdışında karşıtlık yaratmaya çalışan ve oldukça bağımsız bir ‘hizip’ oluşturan tüm bireysel ve ortak ruhsal öğeler” olarak tanımlamıştır ve bilinç, gölgeye yansıdığı zaman karanlık kalan bu yan aydınlanır (2005, s. 13). Burada karanlıkla kastedilen her zaman kötücül bir özellik olmayabilir. Sözgelimi çok cesur olduğu sanılan birinin gizlediği korkak yanı, onun gölge arketipidir. Böyle bir yan, yüksek olasılıkla Hirayama’da da vardır ve gerçek yaşamda olduğu gibi filmin yapısı, karakterin gölge arketipini oldukça maharetli bir biçimde gizlemiştir.

Koji Yakusho & Arisa Nakano

Film boyunca o gölgeyi belli belirsiz görürüz. Evde üzerini değiştirdiği bir sahnede duvara yansıyan gölgede ya da az önce bahsettiğim gölge oyunu sahnesinde olduğu gibi metafor olarak da örneğin bir ağaç metaforu kadar sık karşımıza çıkmaz ama sessizliğinde, yeğeni Niko ve kız kardeşiyle ilişkisinde sezilen mesafede, yaşadığı yeri kız kardeşinin ilk defa görüşünde ve Hirayama’nın temizlik işçisi olduğuna hâlâ inanamamasında, onlar gittikten sonra ağlamasında ve son sahnede Nina Simone’un “Feeling Good” şarkısını dinlerken kendi kendine yeni şafağı, günü, yepyeni yaşamı müjdeleyip yüksekten uçan kuşlar, gökteki güneş, esen meltem, denizdeki balık, özgürce akan nehir, ağaçtaki çiçek, güneşteki yusufçuk ve eğlenen kelebekle aynı duyguyu paylaştığını, onlarla birliğini ilan etmesine karşın gözlerinde hüznün ve yaşların belirmesinde o gölge arketipini görürüz. Şarkıda da dile getirilir: Dünya, hem yaşlı hem cesurdur Hirayama gibi. Yaşlıdır ama yalnız, kendine yetebilen bir yaşamı göze alabildiği için de cesurdur. Nina Simone, “Özgürlük bendedir” derken ona katılarak eşlik eder şarkıya. Gördüğümüz cesur, özgür, dingin Hirayama’nın içinde sakladığı gölge arketipi ise belki en yakınlarıyla bile bağ kuramamış olmasının verdiği boşluğu, ıssızlığını gösterir.

Tokio Emoto, Koji Yakusho, Aoi Yamada

Hirayama’nın dinlediği şarkılar, “mükemmel günler” üzerine düşen gölgenin en net göstergeleridir. Yazının önceki paragrafına kadar bahsettiğim o sakin ve mutlu yaşamı sürdüren biri, “Sahip olduğum her şeydim ama elimde tutamadım seni” ya da “Uğruna yaşayacağım bir şey yok. Olacak gibi de görünmüyor” gibi sözleri içeren şarkıları neden dinler? Hiçbir şeyi öylesine yapmadığına emin olduğumuz Hirayama, bu şarkıları da öylesine dinlemez. Her biri, izleyiciye görünenin arkasındakini işaret eder. “Dünya içindeki bin türlü dünya”dan yalnız kendisine kurduğu dünyaya aittir ve dışındakilerle bir bağ kurmak için çabalamadığı bir dönemindedir yaşamının. XOX oyunu da bütün bunların bir başka göstergesi olarak okunabilir bu yüzden. Geçmişine dair yeterli bilgiye sahip olmadığımız karakter, “doğan güneşin ülkesi”nde kendini iyi hisseder. Yine daha önce atıfta bulunduğum kitabında Lefebvre, şöyle der: “Kullanılan ve yaşanan her şeyin bitmek bilmez bir şekilde erozyon, kirlenme, yıpranma ve yaşlanma sürecine verilen sürekli karşılık, temizlik, kaba ve teknikten yoksun tamirlerdir. Bu çalışma, bir iş olarak, döngülerin (günler, haftalar, aylar) içine sıkışıp kalır” der (2013, s. 62). Hirayama, kullanılan her şeyi ve dolaysıyla yaşamı büyük bir özenle kirlerinden arındırmaya alıştırmıştır kendini. Bu yüzden ne işi ne de günlük rutinleri, ona içine sıkışıp kalma duygusunu yaşatır. Yaşamın kabasını almaz kısaca ama bu kadar sade, bir o kadar özenli yaşamın neresinde çatışma, diye sorarsak bunun cevabını Hirayama’nın yolculuğuna eşlik eden şarkıların sözlerinde, başka insanlarla ilişkilerinde, sessizliğinde, kısacası gölgesinde bulmak mümkündür. Ne diyordu Gülten Akın: Kuş uçsa gölge kalır

Baran Barış

Kaynakça

  • Akın, G. (1996). Toplu Şiirler 1956-1991. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
  • Akın, G. (2022). Kuş Uçsa Gölge Kalır. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
  • Aytür, Ü. (2011). “Önsöz”. Çılgın Palmiyeler içinde. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. ss. 5-16.
  • Jung, C. G. (2005). Dört Arketip. Çev. Zehra Aksu Yılmazer. İstanbul: Metis Yayınları.
  • Kōda, A. (2022). Ki. Schinci Bunko. (Kaynak)
  • Lefebvre, H. (2013). Gündelik Hayatın Eleştirisi – 2: Gündelik Hayat Sosyolojisinin Temelleri. Çev. Işık Ergüden. İstanbul: Sel Yayıncılık.

Bir Cevap Yazın