Paris’teki ilk haftamızda ziyaret ettiğimiz yerlerden bir tanesi de elbette tarihi yeraltı mezarlıkları, meşhur Les Catacombes. Bu ikinci ziyaretimiz ama yine de son derece etkileyici bir zaman dilimi geçirdik yerin 21 metre altında. “Catacombe” sözcüğünün kökenine baktığımızda Fransızca’ya özgü olmadığını, kıta Avrupası’nda konuşulan çoğu dilde aynı veya benzer şekilde kullanıldığını görüyoruz. Kabaca çevirirsek “yeraltı mezarlığı” anlamına gelen sözcük, Hint-Avrupa dillerinin çoğunda olduğu gibi, antik Yunanca (“aşağıda” anlamına gelen “κατα”) ve Latince’den (“mezar” anlamındaki “tumba”) evrilmiştir.
Les Catacombes de Paris
Birçok filmin bünyesine dahil etmeye çalıştığı ama bugüne dek sadece As Above, So Below (2014) film ekibinin Paris Belediyesi’nden özel izin alarak çekim yapabildiği bu yeraltı mezarlıkları, 4 Nisan 1777 tarihinde 16. Louis döneminde çıkan bir kararla oluşturulmaya başlanmış. Kazılan mezarların fazla derin olmaması, yayılan koku, hatta bir defasında sel nedeniyle bazı mezarlıkların içlerindeki “her şeyle” birlikte taşıp Paris sokaklarına akması gibi sebeplerden ötürü böyle bir karar alınmış.

Adı nedeniyle Six Feet Under dizisine selam olsun, mezarların hepsi elbette yer altında, ancak bu noktada kast edilen, bütün bir mezarlığın yer altında olması. Kesin rakam vermek gerekirse yerin tam olarak 21 metre altında bulunan onlarca mezarlıktan bahsediyoruz. Dial M for Movie olarak bizzat çektiğimiz fotoğraflardan da gördüğünüz gibi, kemikler ve kafatasları hem gömülü (sonuçta tüm mezarlık yer altında) hem de değil.
Paris’in farklı bölgelerindeki mezarlıkların, daha doğrusu mezarlıklardaki kemiklerin karışık bir şekilde bu noktaya getirildiği Catacombes, Paris’in derinliklerinde doğal yoldan oluşmuş, ardından da insan müdahalesiyle biçim verilmiş ve genişletilmiş yeraltı tünellerinden oluşmakta. Bu tünellerin yaklaşık %60’ı muntazam bir şekilde dizilmiş olan kemiklerle dolu. Vefat edenin kimliği bir yana, hangi kemiklerin hangi kafatasına ait olduğunu saptamak bile imkânsız olduğundan, 1777 ile 1860 yılları arasında bu noktaya getirilen tüm kemikler bir saygı göstergesi olarak özenle dizilmiştir.

Saygı elbette yersiz değil, sonuçta burası bir mezarlık ve 1860 yılından itibaren meraklıların ziyaretine açılmış turistik bir mekân olması burasını bir eğlence parkı yapmıyor. Öte yandan Les Catacombes, kurulduğu ve ziyarete açıldığı ilk zamandan itibaren, gizemli yapısı sayesinde “Ölüm İmparatorluğu” açısından güncelliğini hep korudu.

Bunun bir diğer sebebi de, kemiklerin dizili olduğu 1,5 km’lik tüneller dışında, bu mezarlıklarla bağlantılı yaklaşık 8 km’lik tünelin daha varlığı. Bu tünellere “girilemiyor” ama buna güvenlik nedeniyle izin vermeyen, Paris Belediyesi. O nedenle de girilemez demek ne kadar doğru bilinmez. Bu doğal yoldan oluşmuş 45 milyon yıllık taşlarla çevrili tünellerde ne olduğunun bilinmemesi de, Catacombes etrafında oluşan gizem perdesini iyice kalınlaştırıyor.
Örneğin 2 Nisan 1897’de, Catacombes’un derinliklerinde geceyarısı ile 02:00 saatleri arasında gizli bir konser düzenlendiği, hatta 30 yıl kadar önce de buradaki bir bölgenin gizlice sinema kulübü olarak kullanıldığı keşfedilmiş. Komik bir şekilde sadece “belediyeden elektrik çalındığı için” dava açılmış.

Yukarıda bahsettiğimiz, günümüzden yaklaşık 120 yıl önce gerçekleşen konserde ise Chopin’in Cenaze Marşı (Marche funèbre) ve Camille Saint-Saens’ın Ölüm Dansı (Danse macabre) parçalarının seslendirildiği söyleniyor. Söz konusu tarihte yani 1897’de Saint-Saens’ın hayatta olduğu düşünülünce, insan o konserde Paris entelektüellerinin veya dönemin modası olan okültizm meraklılarının bir araya gelip gelmediğini merak etmeden duramıyor tabii.
As Above, So Below
1972 doğumlu John Erick Dowdle tarafından yönetilen ve senaryosunun da Erick ile kardeşi Drew Dowdle tarafından kaleme alındığı As Above, So Below (2014), Catacombes evreninde çok özel bir yere sahip çünkü Catacombes’da çekim yapmak için Paris Belediyesi’nden özel izin alarak filmin büyük bölümünü sette değil, bu yeraltı mezarlıklarında çekmeyi başaran ilk yapım.

Filmin adındaki cümlenin kökenini hermetizm, dinler tarihi, İncil, ezoterizm, sembolizm, geometri ve hatta tarot kartlarıyla olan ilişkisi üzerinden açıklamaya girişmek bu yazının kapsamını fazlasıyla aşacaktır. Yine de bu söylemin ağırlıklı olarak Hermetik geleneğin temel kitabını kaleme alan Hermes Trismegistus’a atfedildiğini, ayrıca İncil’de (Yeni Ahit) yer alan bir duanın (Matthew 6:10) da aynı şekilde yorumlandığını ekleyelim.

Hristiyan geleneğine uygun olarak kabaca yorumladığımızda “tek olan Tanrı’nın mucizelerini hem yer altında hem de yer üstünde gerçekleştirdiğini, bu iki evrenin birbiriyle sürekli bağlantılı olduğunu” ifade eden bu deyim, filmde hem dinsel hem de metaforik olarak son derece başarılı bir şekilde kullanılmış.

Film genel hatlarıyla, bir arkeolog olan Scarlett’ın (Perdita Weeks), babasının sürekli bahsettiği ancak bulmaya ömrünün yetmediği meşhur felsefe taşını bulmak için arkadaşlarıyla birlikte Paris’in yeraltı mezarlıklarına inmesini konu ediniyor. Felsefe taşı tarih boyunca, simyacılar arasında cıva gibi birçok farklı madeni veya kayayı altına çevirdiğine inanılan bir taş. Aynı zamanda iyileştirici özelliğinin bulunduğu, hatta bunun bir taş değil de kum veya toz biçiminde olduğu bile söylenir.

Film elbette alt tür olarak klostrofobik korku / gerilim filmleri yapısını koruyor ancak hem yapıma adını veren kavram, hem de kullanılan mekan açısından üzerindeki muhtemel sıradanlığı silkeleyip atıyor. As Above, So Below tabirini filmin geneline, ama en şaşırtıcı ve estetik şekilde de sürpriz sonuna yansıtmayı başaran Dowdle, yeraltı mezarlıklarının sunduğu sayısız olanaktan faydalanmayı da ihmal etmemiş. Böylelikle ortaya insanda birkaç kez izleme isteği uyandıran, üzerine düşünüldüğünde bazı açılardan dünyaya bakış açınızı tazelemenizi sağlayacak bir film çıkmış.

Ana karakterleri canlandıran başrol oyuncularının seçimi, mekanın tam randımanlı kullanımı, şaşırtma unsuru ve görsel / sessel efektler açısından son derece doyurucu bir yapım olan As Above, So Below’da anlık korku (jumpscare) öğelerinin de karanlık kisvesi altında gerçekleştirilmemiş olması kesinlikle büyük bir artı.

Çünkü bilindiği üzere korku filmlerinde genellikle yerimizden sıçramamıza sebep olan ana unsur, ekranda veya beyazperdede kullanılan ışık yoksunluğudur, karanlığın içinden birdenbire ortaya çıkan bir görüntünün bizi korkutması, kabul edelim, yönetmenin veya özel efekt uzmanlarının başarısına işaret etmez. Sadece insan reflekslerinin kötüye kullanımıdır söz konusu olan. Dowdle neyse ki filminde bu yönteme çok az başvurmuş ve mekânın halihazırda taşıdığı ürkütücü karakteri gerilimi artırmak için ustalıkla kullanmış.

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi film sürpriz bir sona sahip, beş yıl önce çekilmiş bir film tabii ama yine de bu sondan bahsetmeyeceğim henüz izlememiş olanlar için. Bu estetik ve bir anlamda filmin adı, geçtiği yeraltı mezarlıkları ve konusunun oluşturduğu birliği her açıdan tamamlayan sonu beğeneceğinizi umuyoruz. Şimdiden iyi seyirler, izlemiş olanlara da en kısa zamanda ikinci veya üçüncü bir seyir dileyelim.
Mini Catacombes Rehberi
Fransa seyahatimizi sinemayla mı yoksa sinema sevgimizi Fransa seyahatimizle mi bağdaştırıyoruz kafamız karışmışken yazımızı Les Catacombes’u ziyaret etmek isteyenler için küçük bir notla bitirelim. Metroyla Denfert-Rochereau (M6, M4 veya RER B) istasyonundan kolayca ulaşabileceğiniz yeraltı mezarlıkları 14 Euro (26 yaş altı 12 Euro) karşılığında ziyaret edilebilir. Yaz aylarında gidecekseniz 2 KM’ye varabilen kuyruğa hazırlıklı olmanızı dileriz. Biz bu ikinci seyahatimizi 5 Eylül 2019’da yaptığımız için kuyruk sadece 30 metreydi.

İçeriye girdikten sonra 1,5 km’lik gezintinizi aşağı yukarı 45 dakikada tamamlıyorsunuz ama bunun sınırı yok elbette, isterseniz içeride 2 saat de geçirebilirsiniz. Ziyaret öncesi kapalı alanlarda rahat olduğunuzdan emin olun, çıkarken de hiç ara vermeden 100 küsur basamak merdiven tırmanacağınızı unutmayın, naçizane. Bilet satın aldıktan hemen sonra, aşağı inmeden hemen önce karşınıza çıkan otomattan da 3 Euro karşılığında Paris Belediyesi – Catacombes hatıra paranızı almayı ihmal etmeyin deriz.