READY OR NOT: Zengin Kesimi Eleştiren Orta Halli Bir Gerilim Filmi

Bir ailenin parçası olmak, kendini aileden biri gibi hissetmek ne kadar zor olabilir? Eğer içine sızmak istediğiniz bu aile çok zenginse ve zenginliklerinin getirdiği farklı inanışları varsa o zaman her şeyin rengi değişir. Yönetmen koltuğunda Matt Bettinelli-Olpin ve Tyler Gillett bulunan bu film her ne kadar korku-gerilim türüne yerleştirilse de, yakalamaya çalıştığı kendine özgü eleştirel komedi yanıyla da bir açıdan kendi hikayesiyle dalga geçmeyi de ihmal etmiyor.

Film ilerledikçe başlangıçta huzurlu gibi gözüken ailenin her bir bireyinin potansiyel korkutucu, dehşet verici bir siluet haline geldiği aşikâr. Filmi izlemeden önce filmin adından yola çıkarak senaryonun genel gidişatını tahmin etmek aslında pek de zor değil. Ancak bu filmde daha önce korku-gerilim türünde çok sık rastlamadığınız esprili yaklaşımlar da bulunmakta. Elbette filmi izlerken bir kâbusun içine doğrudan gireceğiniz kesin ancak filmden beklentiniz tam olarak “korku-gerilim türünden bir film izlesem ne güzel olur” havasında olmamalı.

İkinci El Midsommar

Bu sene dikkat çeken yapımlar arasında başı çeken Ari Aster’in Midsommar’ını izlediyseniz Ready or Not’ı izlerken aklınıza bu filmden bazı sahneler gelebilir: Ailesel ayinler, inançlar, kişisel arzular, isteğe göre konulan kurallar ve onların sonuçları. Ready or Not tam anlamıyla bu temalar ekseninde ilerleyen bir yapım. Filmin başrolünde Grace karakterine hayat veren Samara Weaving var.

Bu kadar düşük bütçeli bir filme göre oynadığı karaktere son derece sağlam bir portre çizen Weaving, filmde özellikle koyun sürüsü ve keçilerin olduğu meraya girerken tam anlamıyla kurban edilmeye hazırlanan kuzu rolünde, onu yemeyi bekleyen kurtların arasına katılıyor. Eğer kendinizi bu tip artık ikonlaşmış “kurban etme” etkinliğinin içinde bulmak istiyorsanız Ready or Not sizin için izlemesi keyifli bir film olabilir, ancak bundan daha fazlasını beklemek hata olacaktır.

Gotik Oyun Alanı

Grace kusursuz beyazlar içinde masumiyeti simgelerken onu filmin ilerleyen anlarında gotik bir oyun alanına hapsolmuş ve giderek masumiyetini kaybeden bir piyon olarak görüyoruz. Sinema tarihinde en iyi burjuva sınıfı eleştirisi olarak yer edinmiş olan Luis Buñuel’in Le charme discret de la bourgeoisie (Burjuvazinin Gizli Çekiciliği) adlı filmi bunu nasıl bir manifesto tarzında sunduysa, Ready or Not da eleştirdiği bu sınıfı, özellikle Trump göndermeleriyle öcünü öfkeli bir şekilde alma konusunda toplumsal olmasa da bireysel bir özgürlük alanı sunuyor. Yönetmen bu filmle Amerikan aristokrasisinin her şeyini eleştiriyor. Filmde ne zaman bir cinayet gerçekleşse mutlu olan, Melanie Scrofano’nun canlandırdığı Emilie karakteri, adeta yönetmenle birlikte bu sınıftan kendi öcünü almak için sabırsızlanan bir nefer.

Ready or Not ya da Wedding Nightmare

Bu filmi hangi adıyla adlandırırsanız adlandırın filmin özü, onu ilk gördüğünüzde size kendisini hemen açacak, tıpkı Pandora’nın kutusu gibi kötülüklerini film bitinceye kadar bütün sinema salonuna saçacaktır. Eğer bu hafta ofiste ya da okulda birine çok sinirlenmişseniz ve sinirinizi nereye boşaltacağınızı bilmiyorsanız bu filmle bir derece deşarj olabilmeniz mümkün.

Korku sinemasının bütün kurallarını bilerek ve içtenlikle isteyerek topuklularının altında ezen Ready or Not ya da Wedding Nightmare (Fransa), sevseniz de sevmeseniz de öfkeli, durdurulamayan, basit, bilindik ve tahmin edilebilir sekanslarıyla sizi salonlarda bekliyor olacak. Belki şunun da altını çizmekte fayda var; filmin sonu çok da tahmin ettiğiniz şekilde ilerlemeyebilir; hatta yönetmenin bu mizahi dokunuşu bile kendisini belki bir bakıma iyi yönde eleştirmemiz için bir puan niteliğinde olabilir (küçük bir puan, hatta yarım artı diyelim).

Burcu Meltem Tohum

Bir Cevap Yazın