OKJA: HER DEĞİŞİM KENDİ ÇOCUKLARINI YER

Güney Koreli yönetmen Bong Joon-Ho tarafından 2017 yılında hayata geçirilen Okja, görsel bir manifesto niteliğindedir. Mirando şirketi tarafından hipopotam ve domuz genetiğinin birleşiminden laboratuar ortamında yaratılan “superpig” (süper domuz) türüne ait birçok hayvan, dünyanın dört bir yanındaki farklı çiftçilere, bakılmaları için verilir. Okja da Güney Koreli bir çiftçi olan Heebong (Byun Hee-bong) ve torunu Mija (Ahn Seo-hyun) tarafından yetiştirilir. Okja, Amerika’ya superpig yarışması için götürülmek üzere Mija‘dan alınır ve “aşk hikâyesi” böylece başlar. Bu hikayede üçüncü bir karakter grubu daha ortaya çıkar: Animal Liberation FrontALF (Hayvanları Özgürleştirme Cephesi).

Mirando şirketinin başında olan CEO Lucy Mirando (Tilda Swinton) super domuzların özenle ve sevgiyle yetiştirilip, sonrasında da tüketileceklerinden bahseder. Kendisiyle çelişen bu fikir, dünyanın çeşitli yerlerinde özel olarak yetiştirilip sonrasında sofralara ulaşan tüm mezbaha hayvanlarının ortak kaderidir. Japonya’nın Hyōgo prefektürlüğünde yetiştirilen Tajima sığırından elde edilen Kobe etinin yetiştirilme protokolü de Mirando şirketinin protokolü ile benzerlik gösterir örneğin. Bu hayvanların beslendikleri otun kalitesi ve onlara gösterilen muamele sayesinde etlerinin bu denli lezzetli olduğu savunulmaktadır. Söylenilenlere göre Kobe sığırları doğdukları andan itibaren serbest dolaşıma açık halde yetişiyorlar. Bağlanmadan, stressiz bir ortamda üç öğün besleniyorlar. En çok ses getiren iddia ise bu sığırlara masaj yapılıp klasik müzik dinletilmesi. Bu sayede etlerinin sinirsiz, yumuşak ve lezzetli olduğu savunuluyor. Bazı zamanlar iştahlarını arttırıp daha iyi beslenmeleri için bira tüketmelerine izin verilmesi ise doğru. Bira yağ seviyesini arttırdığı için sığırların eti çok daha yumuşak oluyor. 

Filmde, veteriner Dr. Johnny’nin (Jake Gyllenhaal) çiftçi Heebong ve torunu Mija‘ya, Okja‘yı nasıl yetiştirdiklerini sorduğunda aldığı cevap da benzer yapıdadır: “Serbestçe dolaşmasına izin verdik.” Fakat arada bir fark vardır; Mija, Okja’yı bir aile üyesi olarak gördüğü için onun özgürlüğünü gözetir; diğerlerinin ise hayvanların serbestçe dolaşımına izin vermelerinin altında yatan neden, kendi itibarlarını koruyup işledikleri etlerin lezzeti ile para kazançlarını yükseltme isteğidir. 

Bu görüşü metaforik düzlemde Bong Joon-Ho ustalıkla gözler önüne sermektedir. Okja yüksek tepelerde dolaşıp hayatını keyifli ve özgürce yaşarken bir gün ayağına dikenli bir bitki batar. Mija dikenli bitkiyi Okja’nın ayağından çıkarır fakat Okja canının acısıyla koşarken yuvarlanıp sertçe bir ağaca çarpar. Ağaçtan persimmon yani cennet elmaları yerlere dökülür ve Mija bu cennet elmalarını toplayıp bazılarını Okja’ya verir. Bu açılış sahnesi filmin ana konusunu özetler; bazen bir şeylere ulaşmak ve o şeyleri kazanmak için birilerinin canı yanmalıdır. Bir diğer sembolik sahne ise Okja‘nın su içtiği nehre pislemesidir. Buradan da Mirando şirketinin yediği kaba pislemesi anlamında bir gönderme bulunduğu açıktır. 

Okja‘yı Amerika’ya götürdüklerinde Mija da yola çıkmak için hazırlanır. Dedesi Okja’nın fotoğrafında etini bölümlere ayırarak şunları söyler; “Kürek kemiği! Fileto! Kaburga! Paça! Onun başına gelecek olan bu. Kaderi bu. Kader!” Artık Okja‘nın eti, bir metadır. Sinematografik açıdan önemli olan bir diğer sahneden de bahsetmek gerek: Mija yola çıktığında metro istasyonuna giden merdivende herkesin aynı yöne ilerlediğini görürüz, ancak Mija‘nın üstünde aydınlık bir ışık vardır ve Mija yüzünü o aydınlığa çevirerek, insanların tersi istikametinde yürümeye başlar. Sonrasında Mirando şirketinin Güney Kore’deki binasına vardığında içeri alınmayan Mija’nın, camdan duvara olan sert darbesi ile tüm binanın titremesi küçük bir kızın yapabileceği en büyük protesto niteliğindedir.

ALF eylemcileri Okja‘yı ilk kaçırdıklarında Mirando şirketinin aracına gruplarının ismini yazarlar. Mundo Park (Yoon Je-moon) araç sürücüsü Kim’e (Choi Woo-shik) bunun sorun olup olmadığını sorduğunda Kim, “Benim değil ki, şirketin malı.” der. Daha sonrasında ise şirketin battığını, kendisinin batmadığını söyler. Bunu söylerken şirketin işçisi olduğuna dair boynunda yaka kartı vardır. Fakat şirketin işçisi olması onu şirketin bir yansıması yapmaz. O şirketin bir kolu değil ayrı bir bireydir. Şirket battığında şirketin sahipleri o batakta kalırken işçi Kim, kendine yeni bir iş bulabilecektir. Bu düşünce yapısı mezbahalardaki hayvanlar için de aynıdır. Hayvanlar mezbahanın sahibi olan şirketten ayrı varlıklardır fakat şirketler bu hayvanların etlerini ve canlarını satın aldıklarını savunurlar. Hayvan veya işçi, şirket sahipleri gözünde eti ve canı satın alınabilecek nesnelerden daha fazlası değillerdir. 

Okja‘yı kaçırma planından sonra Mija ile ALF tanışırlar. Mija İngilizce bilmediğinden dolayı grup üyelerinden K. (Steven Yeun) tercüman rolünü üstlenir ve Mija ile Jay (Paul Dano) arasında dil köprüsü görevi görür. Mija’nın tek istediği Okja’yı tekrar dağlara götürmektir fakat grup içinde anlaşmazlıklar ortaya çıkar. Küçük bir kız çocuğunun sözü ile planın iptal olmaması gerektiğini savunan Silver (Devon Bostick) ve Blond (Daniel Henshall), grup sözcüsü Jay tarafından tepkiyle karşılanırlar. Jay, yıllar önce yazılmış olan manifestolarına bağlı kalmayı savunurken Silver ve Blond bu manifestonun artık geçersiz olduğunu ve bağımsız olmak istediklerini açıklarlar.

Özgürlük adı altında konuşlanan grup içindeki bu anlaşmazlıklar, yavaş yavaş karşısında durdukları yapıya benzemeye başladıklarının göstergesidir. Kendi fikirlerini ve kendi duygularını işleme sokmayı savunup manifestoyu yok sayan üyelerin dışında, bir diğer sorun da üyelerden K.‘in yaptığı tercümenin yanlış olmasıdır. Bunun nedeni, bu kadar sağlam bir planın boşa gitmemesini istemelerinden ve adlarını duyurma arzusundan başka bir şey değildir. Fakat sözcü olan Jay bu hatayı görmezden gelemez ve K.‘e gösterdiği şiddetten sonra şöyle der: “Tercüme kutsaldır.” 

Kutsal olanı kendi çıkarları için kullananların yapılandırdıkları köprü de asla sağlam olmamaktadır. Özellikle bu köprü dil tarafından inşa ediliyorsa, içinde bulunulan durum köprü görevi gören birey tarafından yönlendirilebilir. Tüm bunlar olurken medyada Mirando şirketi hakkında olumsuz tutumlar sürmektedir. “Benim şirketimin üniformaları içinde o küçük kıza eziyet ediyorlar ve arkadaşını bir kamyona tıkıyorlar.” Lucy Mirando‘nun söylediği bu cümle, hem şirket yapılarında hem de politik alanlarda sık sık başvurulan bir yönteme işaret eder. Emir veren kendisi olduğu halde, işler ters gittiğinde durumdan altında çalışanları sorumlu tutar.

Emri sanki kendisi vermemiş, altında çalışanlar ondan habersiz özerk bir biçimde hareket ediyormuş gibi davranır. Bu kendini aklama, masum gösterme ve saf algısı yaratma yöntemlerinden birisidir. Şirket hakkında basında söylenen “Yemeye can attığımız domuzlara âşık olmamızı sağlıyor.” cümleleri Mirando‘yu farklı bir yola sokar. Okja ve Mija‘nın olayı bir aşk hikayesi olarak basına sunulur. Mirando tiyatro metnini kurgular ve bu karakterlerin bu kurguya uymasını bekler. Ajitasyonla örttükleri suçlarını, bir aşk hikayesi ile yeniden örerler. 

Okja, Amerika’daki mezbahaya ulaştığında Dr. Johnny gözetiminde bir diğer superpig olan Alfonso ile karşılaştırılır. Alfonso ile Okja çiftleşirler fakat bu çiftleşme daha çok Okja’nın gözünden bir tecavüz olayıdır. Erkek olan superpig dişi olan superpig’e Dr. Johnny tarafından “new boyfriend” (yeni erkek arkadaş) olarak tanıtılır. Dişinin çiftleşmeye zorlanması da kadın etinin ve hayvan etinin nesneleştirilmesini göstermektedir. Bu zorla cinsel birleşmeden sonra psikolojik olarak çöküntüye uğrayan Okja, Dr. Johnny tarafından ikinci işkencesine maruz kalır. “Sadece etinden bir parça alacağız.” Belirtilen bu isteğin temelinde yine cinsel bir şiddet yatar. Peki ama, tüm bu yapılanlar bir hayvan yerine insana yapılsaydı ne olurdu? İnsanlık suçlarına girecek bu eylemler, konu hayvanlar bağlamına çekilince yalnızca yemek sektörü düzleminde ele alınıyor nedense.

Tüm bunların yanı sıra Okja, Mirando Şirketi tarafından bir sirk hayvanına dönüştürülür. İçinde bulunduğu durum Okja’yı daha da strese sokmakta ve bundan dolayı Mija’yı tanıyamamaktadır. Bir tehdit olarak gördüğü Mija‘ya zarar verir. Bunu gören Jay, Okja’yı durdurmak için şiddete başvuracağı anda Mija onu durdurur. Okja’nın kulağına fısıldadığında ise onun Mija olduğunu fark edip yatışır. 

Artık Mija’nın Okja’yı kurtarması için tek bir yol kalmıştır. Altın domuzu kullanmak. Lucy Mirando’nun ikizi Nancy Mirando, başa geçtiğinde tüm domuzların kesime gönderilmesini emreder. Mezbahaya giden Mija ve ALF, Okja‘yı bulduklarında kafasına silah çoktan dayanmıştır bile. Mija aralarındaki bağı açıklasa da asla ikna olmayan Nancy Mirando‘nun hakkından gelecek olan tek silah, altın domuzdur. Kana bulanmış domuzu dişlerinin arasına alıp gerçekliğinden emin olan Nancy tek bir domuzun bir kayıp olmayacağını bu som altınla daha fazlasını alabileceğini söyleyerek Okja’yı Mija‘ya satar.

Okja sağ olarak Mija ile beraber mezbaha çıkışına doğru yürürken sıradaki diğer domuzlardan ikisi, tek yavrularını elektrikli tellerin arasından onlara doğru atar. Burun deliğine sakladığı yavru ile beraber üçü mezbahadan ayrılırken tüm domuzlar acı çığlıkları ile onları uğurlar. Sadece ikisi kurtulmuştur ve bu kurtuluş, bir dalga yaratmak için kesinlikle yeterli değildir. İnsanlar ölümü sadece ölenin üstünden görürler. Fakat bir kişi öldüğünde çevresinde ne kadar insan varsa onlar da ölür. Bir ölümün getirisi onlarca ölüm getirir. İster toprağın altında olsun isterse toprağın üstünde. Bu durumda önemli olan ölümün sayısı değil, ölümün neden gerçekleştiğidir. 

Eve döndüklerinde ailede yeni bir üye vardır ve bu bebeğin öğreneceği birçok şeyin öğreticisi de Okja olacaktır. Mija ne kadar onlarla konuşursa onlar da bir o kadar Mija’yla konuşur hale gelmişlerdir. Film boyunca asla duyamadığımız Okja ile Mija‘nın birbirlerine fısıldadıkları şey, sevginin dilidir. Dünya üzerinde var olan tüm dillerin ve canlı türlerinin ötesinde bir dil olduğundan dolayı sevgi dilini duyamaz onu yalnızca hissedebiliriz. Ne kadar çok söylersek ve cevap ararsak karşılığı en sonunda aynı biçimde alırız. Hayvanların ve insanların arasındaki bu dil bir süre sonra ikili tarafından öğrenilir ve sözcüklere gerek kalmaz. Çünkü bir süre sonra kelimeler, duygular kadar doğru ifadeler üretemez.

Berfin Tutucu

Bir Cevap Yazın