Güney Koreli yönetmen ve senarist Park Chan-Wook‘un The Vengeance Trilogy (İntikam Üçlemesi) serisinin sonuncu filmi olan 2005 yapımı Lady Vengeance‘ın Korece orijinal ismi Chinjeolhan Geumja-ssi (Kind-hearted Geum-ja / İyi kalpli Geum-ja), filmin ana eksenini belirleyen ve aynı zamanda da belirten ilk ögedir.

Film boyunca ana karakter Lee Geum-ja (Lee Young-ae) ile adeta bir karakter haline gelen çift namlulu özel yapım tabancası hikâye ile eş zamanlı olarak gelişim gösterir. Geum-ja işlemediği bir cinayeti üstlenerek hapse girer ve bu hapis yaşamı boyunca intikam planını ve bu planda yer alacak kişileri özenle seçer. Bu süreç boyunca melek ve cadı olma noktaları arasında adeta mekik dokur. Onun yüzündeki masumiyeti ve iyi kalpliliği televizyondaki haberlerden gören vaiz (Kim Byeong-ok) Geum-ja’yı bir çeşit saplantı haline getirir ve onu görmeye hapishaneye gider.

Sonraki zamanlarda Geum-ja hapishanede yaptığı bir konuşmada şunları söyler; “Biliyoruz ki içerideki herkes, hepimiz günahkarız.” Bu sözleri doğrudan kamera ile göz teması kurarak söyleyen Geum-ja aslında direkt olarak izleyiciyi hedef alır. İçerideki herkes diye bahsettiği yer yalnızca hapishane ile sınırlı değildir. Üçlemenin bir önceki filmi olan Oldboy‘da olduğu gibi daha büyük bir odadan ve odaya hapsedilmekten bahseder Geum-ja karakteri. Tüm bu dünya büyük bir oda veya hapishanedir ve içindeki herkes günahkardır.

13 yıllık hapis hayatı son bulan Geum-ja vaiz tarafından dışarıda karşılanır. Vaiz ona saflığın ve günahsızlığın temsili olan bembeyaz tofuyu ikram eder. Melek yüzlü cadı tofuyu elinin tersiyle yerle bir eder. Henüz huzurlu ve saf bir hayat yaşama isteğinde değildir, çünkü alması gereken bir intikam vardır.

Hem cadı lakabına hem de ışıldayan bir yüze sahip olan Geum-ja bir bakıma modern zamanın güçlü kadın tasviridir fakat görselliği ile Francisco Romero Zafra‘nın Maria Santisima heykellerini andırır. Işıl ışıl parlayan bir yüzü ve bu yüzünün etrafında ışıktan bir hareye sahip olması onu diğer insanların gözünde Lady of Sorrow heykellerinin canlı bir temsiline dönüştürür. Oldboy‘un ana kahramanı olan Oh Dae-Su gülümseyerek ne kadar James Ensor‘ın Man of Sorrows tablosuna benziyorsa Geum-ja da bir o kadar gözlerindeki yaşlar ve sahip olduğu ilahi ışık ile Lady of Sorrow heykellerine benzer. Gözü yaşlı olan bu modern zamanın Maria Santisima‘sının kaybettiği çocuğu ise Won-Mo‘dan başkası değildir. İsa konumunda olan çocuk Jenny değildir çünkü o kurban olan Won-Mo gibi acılar çekerek hayatını kaybetmemiştir.

Geum-ja özgür hayatına geri döndüğünde bile hapisteyken uyguladığı dua ritüellerini bırakmaz. Öncelikle onun gibi mahkûm olan ve kendisinden daha önce hapisten ayrılan koğuştaki arkadaşı Kim Yang-Hee’ye (Seo Young-ju) gider çünkü başını sokacağı bir çatıya ihtiyacı vardır. 13 yıldır yaptığı plana Kim Yang-Hee de dahildir çünkü hapisten çıktığında kalacak yer arayışı içerisinde olacağının farkındadır. Bu odada sigarasını içip kahkahalar ile gülerken oturduğu aynalı masanın üzerinde beş tane yanan ampul vardır. Bu ampullerin her biri daha sonra kahramanın yolculuğu ile beraber öğrenilecek olan, Mr. Baek tarafından öldürülen dört çocuğu temsil eder. Beşinci ampul ise Geum-ja‘nın kızı Jenny’dir (Kwon Yea-young). Her ne kadar öldürülmemiş olsa da annesinden uzaklaştırılmış bir çocuktur.

Kaldığı odada dua ederken insan ve köpek birleşiminde olan bir yaratığı özel tasarım çift namlulu tabancası ile öldürdüğünü hayal eder ve bu hayal o kadar detaylıdır ki bembeyaz karların üzerindeki kan lekelerini görmek ona zevk verir ve bir çeşit katarsis yaşayarak ve bu katarsisin getirdiği haz ve mutluluk ile gülümseyerek kendinden geçer. Geum-ja dua etmek gibi saf bir eylemi gerçekleştirirken bile kurduğu düşler ile izleyiciyi masumiyetinden şüphe ettirir. Park Chan-Wook, Geum-ja karakteri ile amaçladığı durumu şu şekilde anlatır; “Onunla özdeşleşen seyirci yerine, seyirci ile kahraman arasında bir soyutlanma duygusu yaratmak istedim. Bir çeşit yabancılaşma duygusu. Kahraman gözlemci olur çünkü Baek’ten kendisi intikam almak yerine, intikam aldırır. Bu da intikamdan başka, bir cinayet haline gelir.”

Geum-ja sonraki günlerde eski öğretmeni olan Mr. Baek (Choi Min-Sik) tarafından öldürülen Won-Mo‘nun ailesinin yanına gider ve onlardan af diler. Cinayeti işleyen kendisi değildir fakat bu suçu üstlenmek zorunda kalmıştır. Bu zorunluluğun sebebi ise kızının Mr. Baek tarafından kaçırılmasıdır. Geum-ja suçu üstlenmediği takdirde kızının da sonu Won-Mo ile aynı olacaktır.

Won-Mo’nun annesi ve babasının karşısında diz çökerek af dileyen Geum-ja bu af arzusunu sıradan insanlardan daha farklı bir şekilde gösterir. Aile onu affedene kadar tüm parmaklarını kesme düşüncesindedir ve serçe parmağını kestiği anda aile büyük bir şokla onu affedip yardım çağırır. Bu sekanstaki serçe parmağının kesilmesi tasviri altında elbette ki çok çeşitli anlamlar yatmaktadır. Bunlardan ilki, Japonya’nın eski tarihinde savaşçıların bir suç işlemeleri veya onursuz bir harekette bulunmaları durumunda bir daha kılıç tutamamaları için serçe parmaklarının kesilmesidir. Diğeri ise bu gelenekten beslenen ve Japonya’nın en büyük organize suç çetesi olan Yakuzaların da üyelerden birinin sadakatsiz bir hareketinden sonra serçe parmaklarının kesildiği gerçeğidir. Yakuza üyeleri kesilen parmağı bir beze sarıp lidere verdikten sonra tekrar bağlılık yemini edebilirler fakat Lady Vengeance yapımında bu acılı eylem farklı bir şekilde gözler önüne serilir. Geum-ja kendi parmağını kendi keser ve kesilen parmağını aileye vermez. Aksine kopan parmağı aile bir beze sarıp Geum-ja‘ya geri verir. Bu durumda da parmağı yerine dikilir.

Geum-ja her ne kadar serçe parmağını kesse ve kılıç tutamayacak durumda olsa da yine koğuşunda arkadaşı olan ve böbreğini verdiği Woo So-young (Kim Boo-seon) ile sevgilisinin (Ko Chang-seok) yanına önemli bir amaçla uğrar. Yine hapishanede tanıştığı Kuzey Kore ajanı Ko Sun-Sook (Kim Jin-goo) sayesinde Dhamma (Dharma) Öğretisi kitabının sayfaları arkasında bulunan tabancanın taslağını onlara verir. Geum-ja hapisteyken böbreğini işte bu yüzden Woo So-Young için vermiştir. İntikam ateşinin bir insana yaptırabileceği şeylerin sınırsızlığı bu şekilde görülmüş olur. Fakat Lady Vengeance yapımındaki intikam olgusu üçlemenin diğer iki filminde var olandan çok daha farklıdır.

İyi çocuk kaçırıcısı ve kötü çocuk kaçırıcısı arasındaki fark bu film ile daha net bir şekilde Park Chan-Wook tarafından ortaya konur. İlk film olan Sympathy for Mr. Vengeance kahramanları Ryu (Ha Kyun-shin) ve Cha (Bae Doona) iyi çocuk kaçırıcısı konumundadırlar çünkü amaçları çocuğa zarar vermek değildir. Hatta bir bakıma Ryu‘nun ablası sayesinde de çocuğu mutlu ederler. Amaçları da zaten buna yakındır. Bazı kaçırılma olayları sonrası aile arasındaki bağın kuvvetlendiğini söyler Geum-Ja. Ryu ve Cha’nın gerçekleştirdiği kaçırma eğer planladıkları gibi gitseydi sonuç aynı Geum-ja’nın dile getirdiği şekilde olacaktı. Lady Vengeance kahramanı anaokulu öğretmeni Mr. Baek ise kötü çocuk kaçırıcısı konumundadır çünkü amacı salt çocuklara zarar vermek ve öldürmektir. Aile bağlarını kuvvetlendiren değil, aksine yıkan bir kaçırma söz konusudur. Won-Mo‘nun da içinde bulunduğu dört çocuğun kaçırılması ölümle sonuçlanır. Geum-ja‘nın kızı Jenny’nin kaçırılması ile ondan isteneni yapması ise ölümle sonuçlanmaz fakat aile bağlarını yıkan bir sonuç doğurur. Her ne şekilde olursa olsun gidiş yolu, sonucu değiştirmez.

Geum-ja, Mr.Baek’in karısı Yi-jeong (Lee Seung-shin) ile iş birliği yaparak Baek‘i kaçırmayı başarır. Onu büyük olasılıkla Won-Mo’yu kaçırıp öldürdüğü yere götürür. Yanında Avusturalya’daki ailesinden getirdiği kızı Jenny de vardır. Jenny’ye neden böyle bir hayat yaşadığını buna nelerin sebep olduğunu Mr. Baek’in İngilizce bilmesinden yararlanarak anlatır. Çünkü Jenny öncesinde Geum-ja‘ya bir mektup yazmıştır ve bu mektubunda ona öfkeli olduğunu ve onu affetmesi için üç kere özür dilemesi gerektiğini söyler. Geum-ja açıklaması bittiği zaman Jenny‘ye sarılarak ondan özür diler. Ve bu özrü üçten daha fazladır çünkü onu üçten daha fazla sevmekte ve onu üçten daha fazla kere affetmesini arzulamaktadır. Hapishanede tanıştığı bir başka mahkûm olan Oh Soo-Hee (Ra Mi-ran) heykeltıraştır ve Geum-ja tabancasının tasarımında yer almasını istediği süslemeyi onun yapmasını rica eder. Her şey güzel olmalıdır onun için.

Oh Soo-Hee‘nin yanına gittiği zaman yaptığı heykelleri inceler. Bu heykeller İtalyan heykeltıraş Benvenuto Cellini‘nin (1500-1571) Perseus with the Head of Medusa heykelinin tam tersi olarak tasarlanan yaratımlardır. Bu (ters) kompozisyonu günümüzde, İtalyan sanatçı Luciano Garbati yorumlamaya devam etmektedir. Galip ile mağlubun yer değiştirdiği bu yeniden yaratım herkes tarafından haklı bulunan bir eser haline gelmiştir.

Oh Soo-Hee bu heykelleri kadınların istediğini söyler ve daha sonra Geum-ja‘nın gözündeki kırmızı far dikkatini çeker ve sorar. Geum-ja ise soğukkanlılık ile cevaplar; “I don’t want to look kind-hearted.” (İyi kalpli görünmek istemiyorum). Gözlerindeki bu kırmızı far aslında Mr. Baek‘i öldürürken düşlerinde taze karlara fışkıran kanının yüzündeki bir yansımasıdır. Bu kan rengini Mr. Baek öldükten sonra silecektir. Böylesine bir intikam meleği olmasına rağmen Geum-ja‘nın kızı Jenny’ye duyduğu merhamet ve sevgi tamamen başka bir boyuttadır.

Mr.Baek’i kaçırdıktan ve kızından af diledikten sonra Baek’in telefonunda asılı olan süsleri görmesi ile Won-Mo‘nun öldürülen tek çocuk olmadığını anlar. Çünkü süsün en ucunda asılı olan misket Won-Mo’nundur. Bu durumda diğer süsler de başka çocuklara ait parçalardır. Bu hareketi ile Mr.Baek, Michael Newton‘ın ansikolopedik eseri Hunting Humans‘ın (İnsanları Avlamak) isim seçimindeki nedenini hatırlatır. Eski insanlar ustalıklarının bir ispatı olarak öldürdükleri hayvanların postlarını ya da kemiklerini alarak onları her zaman görebilecekleri yerlere koyarlar veya asarlar. Seri katiller de çoğunlukla bu eylemi gerçekleştirirler. Bazen bu cisimler tamamen basit ve sıradan şeylerdir. Bu cisimlerin değeri seri katil için çok büyüktür. Bu tür nesnelere FBI tarafından “hatıralar” veya “ödüller” denir. Mr. Baek‘in öldürdüğü çocuklardan aldığı nesneler ödüller grubuna girer çünkü ödüller, katilin becerilerini kanıtlayan nitelikteki nesnelerdir. Bu nesneler seri katile işlediği suçu, söz konusu suçu işlediği sıradaki hazzı tekrar yaşatarak ona ne kadar güçlü olduğunu hatırlatır. Mr. Baek de bu ödülleri telefonuna asar çünkü en sık kullandığı nesne telefonudur ve bu sayede her zaman ona kendi gücünü hatırlatır. Böyle bir çocuk katili neden anaokulu öğretmeni olmayı seçmiştir?

Elbette ki neyden nefret ediyor ve nefret ettiği hangi şeyi yok etmek istiyorsa onun en bol olduğu yere gitmesi gerekmektedir. Bu durumda da sürekli okul değiştirir ve her okulda bir kurban bulur. Neden bunu yapar? Kendine bir yat alma arzusu içindedir. Böylesine dünyevi ve değersiz bir arzu uğruna çocukları kaçırıp fidye ister. Çocuklara katlanamadığı için ise fidye parasının kendisine ulaşmasını bile beklemeden onları öldürür. Öldürmeden önce de çocukları kameraya alır ve aslında fidye isterken ailelere dinlettiği sesler çocuklar daha ölmeden önce çekilen görüntülerinden gelen seslerdir. Ailelerin çocukları çoktan Mr. Baek tarafından öldürülmüştür. Bu gerçek sonucunda yapılacak şeye elbette ki aileler karar vermelidir.

Geum-ja tüm öldürülen çocukların ailelerini Mr.Baek‘i kaçırıp bağladığı yere getirir. Bu buluşma anına gelene kadar yanında 19 yaşındayken ona yardım etmeye çalışan Dedektif Choi (Nam Il-woo) vardır. Bu durum karşısında polislere direkt olarak haber vermek yerine Geum-ja’nın yanında olmayı seçer. Geum-ja‘nın ailelere çocuklarının videolarını izletip durumu açıkladıktan sonra sorduğu soru basittir; kendi adaletlerini kendileri mi sağlamak isterler yoksa katili polislere teslim edip yaşamasına izin mi vermeyi mi tercih ederler? Bir çeşit orman kanunu ile ihkak-ı hak gerçekleştirip Mr. Baek‘e münferit olarak zarar vermek için sıraya geçerler. Sınıfsal farklılıkları bulunan ailelerin bir araya geldiği ve ortak bir amaçla hareket ettiği tek yer burasıdır.

Sırayla hepsi farklı yöntemlerle Mr.Baek’e ölümcül darbeler verdikten sonra odaya son sırada giren ve öldürülen çocuklardan biri olan Eun-Joo’nun (Seo Ji-hee) babaannesi (Won Mi-won) Mr. Baek’in ensesine torununun makasını saplayarak son darbeyi vurur. Daha sonrasında pişmanlık duyup bunu herhangi birisi polise gidip anlatmaması için fotoğraf çekilir. Ardından cesedi gömerler. Bu gömme sırasında Geum-ja ailelerden izin isteyerek özel tasarım çift namlulu silahı ile Mr. Baek‘in ölü bedenine ateş eder. Belki serçe parmağı olmadığı için kılıç tutamaz hale gelmiştir Geum-ja ama kılıcı başkalarına tutturarak kendisinin de içinde bulunduğu çoklu intikam olayını gerçekleştirmeyi başarmıştır.

İntikam sonrası haklı bir suçta beraberce yer alan aileler Geum-ja‘nın hapisten çıktıktan sonra çalıştığı pastaneye giderler. Geum-ja onlara mumlarla süslediği pastayı getirirken hepsi birden aniden doğum günü kutluyormuş gibi şarkı söyleyerek mumları üflerler. Bunun bir doğum günü kutlaması gibi hissettirdiğini söyler hepsi. Bir bakıma kendi yeniden doğuşlarını kutlarlar. Birkaç dakika sonra ise ortalığı sessizlik kaplar. Öldürülen çocuklardan birinin babası bu sessizliğin nedenini şunları söyleyerek açıklar; “Fransa’da konuşma sırasında sessizlik olunca bir meleğin geçtiğine inanılır.” (un ange passe). Evet hepsinin hayatlarından bir melek geçmiştir ve o da intikam meleği olan Lee Geum-Ja‘dır.

İntikam meleği gözlerindeki kan kırmızısı farlarını sildikten sonra sigara içen küçük Won-Mo ile karşılaşır. Ondan af dilemek isterken Won-Mo onun ağzını kapatır. Yaşasaydı olacağı yaşta görünür Geum-ja’ya Won-Mo (Yoo Ji-tae) ve tamamen hayatından, düşlerinden, düşüncelerinden ayrılır. Eve dönerken Geum-ja’nın elinde tofu vardır, arkasında ise pastanede onunla beraber çalışan yirmili yaşlardaki Geun-Shik (Kim Si-hoo) şarkılar söylemektedir. Zamanında Geum-ja bu genç oğlanla cinsel olarak bir şeyler yaşamış ve ona daima iyi davranmıştır. Bunun nedenlerinden biri Won-Mo yaşasaydı olacağı yaşın Geun-Shik’in yaşı olmasıdır ve içindeki ızdırabı bir şekilde bu yaşlardaki bir erkeği mutlu ederek susturmak ister. Diğeri ise kendisi de hapse girdiğinde yirmili yaşlarındadır ve Geun-Shik ona kendi eski hallerini, masum olduğu zamanları hatırlatır.

Karlar yağarken Geum-ja’nın karşısına kızı Jenny koşarak çıkar. Geum-ja ona bembeyaz tofuyu uzatır ve o tofu kadar saf, beyaz yaşamasını söyler. Jenny gülümseyerek tofuyu yemeye başlar ve annesine de bir parça uzatır. Geum-ja uzatılan parçayı yemez fakat sonrasında yüzünü tofunun içine gömer. Artık intikamın meleği değil yalnızca huzurlu bir melek olmak istemektedir.

İntikamını alsa bile Geum-ja mutlu ve rahatlamış değildir. Park Chan-Wook bu durumu şu şekilde anlatır: İntikam sizi mutlu eden ve sadece hayalinizde olduğunda sizi dinçleştiren bir şeydir. Ama bunu gerçekten fark etmeye gelince asla mutlu etmez ve zevk vermez. Çünkü bu tam bir aptallık eylemidir. İntikam, hayalde olduğu sürece zihinsel sağlığınız için iyidir. Ama sonsuza dek ertelenmeli ve sonsuza dek geciktirilmelidir.

İntikam mutluluk vermekten çok, başka bir cinayeti ve suçu doğurur. Kan ise asla başka bir kan ile temizlenmez.