Geç Gelen Bir Büyüme Sancısı: AŞK DERSLERİ

Genç İtalyan yönetmen Chiara Campara’nın ikinci yapımı olan – ilki Tempting Promises adında bir belgesel olmak üzere – Lessons of Love (Aşk Dersleri) oldukça kısa süreli -hele ki üç saatlik yapımlara alıştıysanız- bir film olma özelliği taşıyor. Yapım kurgu olsa da, yer yer belgesel tınıları yayan yerleri mevcut. 30’lu yaşlarında bir adam olan Yuri’ye (Leonardo Lidi) odaklanan film bazen şehirden uzak bir kasabada, bazense şehir merkezinde geçiyor. Özellikle şehirden uzak olunan zamanlarda Yuri aile mesleği olan hayvancılıkla uğraşırken bu belgesel tınılarını ve gerçek hayattan esinlenmiş olma hissini fazlasıyla yaşıyorsunuz. Yine de olayların ve karakterlerin kurgu olduğunu ekleyelim. Ailenin tek çocuğu olmamasına rağmen Yuri işlerinde babasına yardım eden tek kişidir. Kız kardeşi ve erkek kardeşi aile işlerinden bütünüyle bağımsız bir halde yaşamaktadır. Yuri bu hayattan kurtulmak ister ancak bu hayata bir o kadar da bağlıdır. Hayvanlarını sevip, onlarla iletişim kurmayı kolay bulmaktadır. En azından insanlarla anlaşmaya kıyasla daha kolay…

Artık ilerlemekte olan yaşının da etkisiyle Yuri hayatında bir kadın olmasını istemektedir. Sonuç olarak Yuri şehirde gittikleri bir striptiz kulübünde para karşılığında dans eden ve de muhtemelen müşterilerle birlikte olan Agata adında bir kadına (Alice Torriani) âşık olur. Onunla vakit geçirdikçe ona bağlanır ve de kadının iş yerine kasabada ürettikleri ballardan götürüp onları hediye etmek gibi tuhaf, safça ve gerçek hayattan bir o kadar da uzak hareketlerde bulunur. Yine de bu hareketleri absürt kaçmaz çünkü o kırsaldan gelen, duyguları olan ve şehir insanı gibi düşünmeyen bir adamdır.

Kendini Keşfe Doğru Adım Adım

Yuri bu kadının da etkisiyle şehre, inşaatta çalışan amcasının yanına taşınır. En başta her şey güzel gidiyor gibi görünürken fark eder ki şehir hayatına uyum sağlamaktan hayli uzaktır. Duygularına hâkim olamayan, ani hareketleri olan ve kendisini agresifçe ifade eden bir bireydir. Profesyonel değildir Yuri, doğaldır. Uğruna şehre taşındığı kadınla çok güzel vakit geçirir ancak kadın da en sonunda kendisinden pek de bir şey beklememesi gerektiğini söyler, bunun üzerine Yuri eski evine babasının ve hayvanlarının yanına geri döner. İneklerine sarılan Yuri asıl sevgiyi onlarda bulur. Daha kolaydır çünkü onun için ineklerle anlaşmak. Zira senelerdir yapmakta olduğu şey budur.

İstanbul Film Festivali Kasım Seçkisi çevrimiçi gösterimleri kapsamında yine filmonline.iksv.org adresinden izleme imkânına eriştiğimiz bu film ile ben de kendi festival seçkimi kapatmış oldum. Daha önceki yazımda da kısaca bahsetmiştim ancak yine söylemek gerekirse ardı ardına gelen festival haberleri gösteriyor ki önümüzdeki aylarda online festivallere doyacağız. Dünya mecburi bir biçimde daha da içe kapanırken online festivallerin devam ettiğini duymak, kolektif bir oluşumun parçası olmak güzel.

Yalnızca İhtimali Sevilen Aşk ve Kırılan Kabuklar Üzerine

Filme geri dönecek olursak, Yuri’nin iç dünyasından biraz daha söz edebiliriz: Yuri sanki o uzak kasabada geçirdiği seneler sonucunda otomatikleşmiş ve robotlaşmıştır. Hayatı ahır, çayırlar ve hayvanlar arasında geçen Yuri herhangi bir duygusu olup olmadığını bile bilmemektedir. Tam da böyle bir belirsizliğin ve de hiçliğin ortasında striptiz kulübünde bu şekilde duygularını harekete geçiren bir kadınla tanışınca, Yuri duygularının varlığını biraz da test etmek amacıyla kendi comfort zone’undan çıkar. Aslında hiçbir şeyin bu kadınla veya duygularla alakası yoktur. Hatta Yuri ve Agata alakasız iki kişidirler, yalnızca hayatlarının o döneminde şefkate ve sıcaklığa ihtiyaç duymaktadırlar. Yuri de zamanla bunu anlar – en azından biz öyle sanıyoruz – ve evine, alışageldiği ortama geri döner.

Bir büyüme kurgusu olarak karşımıza çıkan film, bu büyüme sancısını çok geç hissetmeye başlamış bir adamın hayatından bir kesit aktarıyor perdeye. Sevilme ve beğenilme arzusu, bir birliktelik kurma ve destek hissetme ihtiyacı filmin çoğu yerinde ağır basıyor. Filmin ana kahramanının sorunlarını bizzat yaşamış olalım veya olmayalım, film en temel insani duyguları bize çok gerçekçi bir filtreyle aktarıyor. Bu da filmin kesinlikle bir artısı olarak notlarımıza geçiyor.

Belgesel Tadında Gerçekçi ve Doğal Bir Kurgu Deneyimi

Yönetmenin notunu aktaracak olursak, film hiçbir şekilde net bir sonuca varmıyor, aksine yeni sorular üretiyor. Aşkın yokluğu da var olma ihtimali de bambaşka sancılar yaratırken Yuri çocukluğundan beri koruduğu kabuğunu kırmaya çalışıyor. Film bu açıdan temel bir konuya ışık tutuyor: Büyüme sancısı herhangi bir yaşta gelebilir. Dahası, sürekli değişip duran ve bambaşka suretler edinen farklı sancılarla daimî olarak başa çıkmaya çalışıyor bile olabiliriz. Hatta hayat tek başına kocaman bir süregelen sancılar bütünü de olabilir. Bunların dışında filmle ilgili okuduğumuz metinlerde “gerçekte kim olduğumuzu anlamak adına arzularımızı takip etmek” gibi bir tema gözümüze çarptı ancak filmde bunun vurgusu bizce çok da iyi yapılmamış ve muğlak kalmış.

Sonuç olarak Aşk Dersleri ilginç bir sinema deneyimi olarak karşımıza çıkıyor. Herkesin kendinden bir şeyler bulabileceği ancak muhtemelen pek çoğumuza da uzak olan bir dünyadan esintiler taşıyor film. Kimilerine anlamsız, kimilerineyse fazla belirsiz ve muğlak gelebilecek bu film yönetmenin daha ilk yapıtlarından olduğu için bizce övgüyü hak ediyor. Zira yaratmak istediği şey cevaplandıkça ortaya daha çok sorunun çıktığını göstermek – insanlıkla alakalı herhangi bir konuda olduğu gibi – ve insanın sevgi açlığını en doğal halleriyle yansıtmaksa yönetmen amacına ulaşmış diyebiliriz.

Ece Mercan Yüksel

Bir Cevap Yazın