SERVANT (Sezon 3, Bölüm 3: HAIR) – Yüzleri Olmayan Maskeler

Görünenin gerçekte ne olduğu fikri üzerine düşündükçe bu olgunun kafa karıştırıcı bir hal alması, gerçekleşmesi en olası eylemdir. Bu gördüğümüz özellikle bir rüyaysa o zaman onun gerçekliği üzerine daha fazla bile düşünebiliriz ve biz onu düşündükçe o, organik bir yapı gibi sürekli şekil değiştirir, gelişir, büyür. Kimi zaman zihinde kapladığı yer onun büyüklüğü ile savaşamayıp zihni tamamen terk ederken kimi zaman da sadece küçücük bir noktada kendine yer edinmesiyle, kurulduğu o köşeyi iyice kaşındırır. Sezonun Hair (Saç) adlı bölümünde kendimizi bu bağlamda Julian Pearce’in (Rupert Grint) zihninin yansımalarında, gerçekle rüyaların içe içe girmiş olduğu bir paradoksun içinde buluyoruz. Julian’ın gizemli addettiği konuları öğrenmedeki hevesi onu defalarca kez zemin ile burun buruna getiriyor. Tam bu noktada zeminle bir olup yere düşecek olsa, yakınında kuşkusuz ona yardım edecek kimse bulamayacak. Bir yandan savaşmak için beklerken diğer yandan olmayan savaşlar için mühimmat hazırlıyor.

Ön plan: Jericho & Leanne (Nell Tiger Free) Arka plan: Lauren Ambrose, Rupert Grint, Toby Kebbell

Azametli Duvarlarımı Parçalayan Soğuk

Bir et parçasının dünyada konumlanmış olan yeri eğer bir insan bedeniyse genellikle bu durum dikkat çekiciliğini kaybeder ve kendini başlangıçta fantastik görünen yanından çekip koparır. Ancak görünen et parçası bedenden uzakta, onunla bağlantısını tamamen kaybetmiş olarak çürümeye yüz tutmuşsa bu onun dünyada konumlanan yerine dair belli başlı sıkıntılar doğurur. Bedenden dışlanan et parçasının beden olmadan da organik olarak kendi halinde dönüşüm içinde olması onu görsel düzende doğaüstü anlayışlara yönlendirebilir. Bölüm açılır açılmaz yağmurun altından kendimizi evin içine attığımız noktada karşılaşacağımız ilk şeyin çürümüş, kurtçuk dolu bir et parçası olduğunu tahmin edemezdik. Ancak bu Julian’ın iç dünyasına ait bir dekor olarak ele alınınca, kültün uzamsal mimarı olgunun kültürel altyapısını yorumlama konusunda yol gösterici olabiliyor. Çürük et parçasının etrafında dolaşan sinekler nesnel olarak mikro evrenler inşa etmekte.

Lauren Ambrose

Bölümün yönetmen koltuğundaki Carlo Mirabella-Davis’i Swallow (Saplantı, 2019) filmiyle hatırlamak mümkün. Yönetmenin kullanmış olduğu mikro kamera dili çürük et parçasını sekans genişledikçe Jericho ile özdeşleştiriyor. Böylece beşik, kutsallık boyutundan bir kez daha sıyrılarak Turner’ların dünyasının merkezine hızlı bir geçiş yapıyor. Carlo Mirabella-Davis öyle zekice sahne birleştirmeleri yapıyor ki içerik olarak anlatı bir simgeler kulesi inşa ederken görsel olarak da imge odacıklarını ziyaret ediyoruz. Bunun en nadide örneği hemen ilk sekanslarda beşik parmaklıkları ile evin merdivenlerinin aynı düzlemde birleşmesi.

Rupert Grint

Beşik sekansında Julian, beşiğin içine dışarıdan bakarken evin merdivenlerinde onu her ne kadar aynı konuma yerleşmiş biçimde görsek de bu sefer merdivenin parmaklıklarından biz de ona bakabiliyoruz. Böylece başlangıçta beşiğin içinde olan çürümüş et parçasını evin merdivenleri kısmında Julian’ın bedeni ile eşdeğer görebilmek mümkün. Bu da karakteri bilinmeyen topraklardan alıp bilindik sulara doğru sürüklüyor. O halde tüm bu anlatı karmaşası içinde başlangıçta çürüyen et parçasını Julian’ın içsel dünyasının çürümesi şeklinde görmek mümkün. Yönetmenin geniş ve kapalı açılarla yaratmış olduğu bu mikro ve makro görsel anlatı adeta serinin kült anlatısına selam eden tarzda.

Nell Tiger Free

Çürüyenin Zihni, Gördüğü Her Şeyi Çürük Sanırmış

Julian’ın Jericho ile bağlantılı olan “çürüme” konusu bu bölümde Leanne Grayson’ın (Nell Tiger Free) dışarıya olan saplantılarını gölgeler nitelikte. Bunu Julian’ın kendi rüyasında Dorothy Turner’ın (Lauren Ambrose) cansız gibi görünen hareketsiz bedenine temas ettiği anda görebiliriz. Bu şekilde bölümün açılışında bizi karşılayan çürük et parçasının aidiyeti üçe bölünmüş oluyor. Pekâlâ rüyanın sahibi Julian’ın kendisi olduğundan, onun etrafındaki her şeyin çürümeye yüz tutmasını onun dış dünyayla olan iletişim kesintisinin bir dışavurumu olarak değerlendirebiliriz. Görüntünün nesnel gerçekliği ise biçimini tıpatıp olandan değil de kendine benzer olandan aldığı için Carlo Mirabella-Davis’in kamera dili bu bölüme kapılmak için özgün bir kapı aralıyor.

Göz merceği ile arabanın aynasının buluştuğu noktada kameraya yansıyanlar dilin üzerine biçimsel başka bir dil eklerken görüntüdeki nesneleşmiş gerçeklik artık gerçek olmak istemiyor. Bu noktada görüntünün biçimi, araçları gereği düz anlam ile yan anlamı ortak paydaya mıknatıs gibi çekmeye çalışıyor. Alyssa Clark’ın yazmış olduğu bu bölüm, Carlo Mirabella-Davis’in de kendini belirgin eden müthiş katkısıyla beraber ana anlatı ve ara anlatı olarak terazide neredeyse eşit olabilecek bir çerçeve ortaya çıkarıyor. Ne Alyssa Clark ne de Carlo Mirabella-Davis birbirinin anlatı inşasına ihtiyaç duymadan sonsuz anlam çemberleri oluşturmuş. Buluştukları ve birbirlerine değdikleri her anda ise ortaya çıkan bağımsız yaratı yansımalarının kıvılcımları dilimizin üzerine yapışıyor.

Mac Rop

Böcek Sembolünün Grotesk Güzelliği

Servant, yapısı gereği nesneler üzerinden anlatısını zenginleştiren bir yapım. Bu bağlamda her bölümün başlığı, temsil ettiği içeriği donatan tarzda. Sağlamlaştırdığı kemiğini, yansıtmış olduğu ilham kültlerine de borçlu. Bu açıdan Hair adlı bölümde 1973 yapımı The Exorcist’in yansımalarını hissetmek mümkün. Ancak nesnelerini William Friedkin’in yaptığı gibi sivrileştirmiyor aksine yumuşak uçlu nesneler aracılığıyla zihnin bilinmedik yerlerini uyarıyor. Jericho’nun varlığı gereği nesneleşmiş beden konusunda da kendi içinde ana başlık açan Servant, nesneyi salt nesne olarak kendisine bağımlı kılıyor. Öznesi yıkılmış nesnenin maske takması kolaylaşırken ne içinde bulunduğu dünyadan yapılmış oluyor ne de kendisinin tekrardan inşası için dışarıya bir malzeme sunuyor. Dolayısıyla kült bir sembol olarak gördüğümüz canlılar kendilerinin en canlı haliyle gösteri yaparken diğer yandan cansız olanın içsel dinamiğini de hatırlıyor. Bunun en önemli örneği Jericho’nun kanıtlanamayan var oluşu.

Yansımanın Gücü, Yansıtanın Gerçek Yüzünü Kızgın Demirle Eritirken

Hair, adının da dolaylı olarak ifade ettiği gibi hakikatin peşine düşmüş bir bölüm. Bunu yaparken elindeki her şeyi kullanıyor. Ancak bölümün içine serpiştirilmiş her unsuru yabancı, gizemli ve rahatsız edici kılan, yansımaların kendisi oluyor. Her çekim açısına yerleştirilmiş belli ekranlar (ve ekran tipleri), belli unsurların düzenlemiş olduğu anlatıda gizemli bir yansıma serisi oluşturuyor. Bu yansıma bireyin içsel ve dışsal durumu olarak da nitelendirilebilirken diğer yandan herkesin yansıması bir diğerinin en büyük yabancısı olarak da kendini besliyor.

Bu anlamda araya yeni karışan karakterlerin varlığı yüzleri simgesel olarak maskelerken, gerçekten gördüğümüz etten kemikten yüzleri ise sadece görünenin, sergilenenin en yabancı haliyle alıyor. Bu bir nevi sergi enstalasyonuna katılmak gibi; her bir kavramsal dışavurum temanın bir parçası olmak için birbiriyle yarışırken diğer yandan onu yorumlamaya açık olan ziyaretçi bireysel olarak kavramsal boşluğa düşer ve böylece enstalasyon her ne kadar cansız da olsa kendine yaklaşan canlı bireyi içine alarak midesinde dolaştırmayı bilir. Öte yandan özellikle bu bölümde ortaya çıkan Sean Turner’ın (Toby Kebbell) izleyici açısından yeni baskın özelliği, yansımaya karşılık başka bir yansıma olarak kendini gösteriyor. Eylemin kendisi hafifken bu çerçevede onun yansımasındaki ağırlığı, taşıyanın sırtına katmerli bir kambur ekliyor.

Burcu Meltem Tohum

İlgili okumalar (yeni sayfada açılır):

SERVANT ilk sezon incelemesi (Burcu Meltem Tohum)

SERVANT 2. Sezon: 10 Bölüm, 10 Yazı (Burcu Meltem Tohum)

SERVANT 3. Sezon: 10 Bölüm, 10 Yazı (Burcu Meltem Tohum)

Bir Cevap Yazın