Atillâ DORSAY: Tartışmalar, Polemikler, Kavgalar – Eleştirinin Bam Teli

Üstad Atillâ Dorsay’ı uğraşları, meslekleri üzerinden tanımladığımızda “Sinema eleştirmeni, yazar, gazeteci, mimar” nitelemeleriyle karşılaşıyoruz. Ancak yarım asrı aşkın süredir ülkemizde hem eleştiri hem de sinema alanına o kadar çok katkısı olan bir duayen ki kendisi, bu dört sıfat hayli yetersiz kalıyor. Dorsay’ın SİYAD’ın kurucu üyesi, FIPRESCI’nin Türkiye temsilcisi ve İKSV’nin yürütme kurulu üyesi olduğunu, altmışın üzerinde yapıtı bulunduğunu ve 1966’dan bu yana hiç durmadan, Türkiye’nin her türlü siyasî coğrafyasında kalemini sakınmadan sinema eleştirileri kaleme aldığını hatırlatarak söze başlayalım. Dorsay’ın en yeni kitabı “Tartışmalar, Polemikler, Kavgalar”, bu ay (Eylül 2022) Remzi Kitabevi’nden çıktı.

Atillâ Dorsay

Bizler Dial M for Movie’de eleştiri yazıları kaleme alıyor ve “eleştirmen” sıfatını gururla taşıyoruz ancak Türkiye’nin değişken, düşünsel veya siyasi coğrafyasında 20, 30, 40 hatta 50 yıldır sinema yazıları kaleme alan duayen eleştirmenlerin, tabiri caizse meslek erbaplarının yazılarını okudukça yolun ne kadar başında olduğumuzun da bilincindeyiz elbette. Belli aralıklarla sinema eleştirileri kaleme almak ile bu işi tam zamanlı olarak meslek edinmek, üstlenilen sorumluluk düzeyi açısından tamamen farklı bir uğraş. Atillâ Dorsay’ın yeni kitabı birçok şeyin yanında bunun da bir kez daha farkına varmamızı sağladı. Kitabın “Sunuş” bölümünde söylediği gibi Dorsay bu yapıtta “1960’ların sonlarından başlayarak 2000’lere dek yaşadığı[m] başlıca tartışmaları, giriştiği[m] (hadi açıkça adını koyalım!) kavgaları” (s.7) ele almış. Sunuş’un sonunda bu kitabın, 2000’li yıllar ve sonrasını kapsayacak şekilde devamının geleceğinin de müjdesini veriyor üstad. Şimdiden merakla bekliyoruz.

Kitabın “Fotoğraf Albümü” formatında düzenlenmiş bölümüne göz gezdirmek de ayrı bir keyif.

Kitapta kronolojik olarak, Türkiye tarihini de yansıtacak şekilde toplumsal ve tarihsel çerçeveler aracılığıyla, Dorsay’ın sinema yazılarına yönetmenler, yazarlar, oyuncular veya farklı çalışma alanlarındaki entelektüeller tarafından gelen tepkileri bulmak mümkün. Ancak hepsi bu kadar değil. Dorsay (her zamanki gibi) çok titiz bir çalışmayla hem kendi yazılarından, hem de tartıştığı, kendi deyişiyle yeri geldiğinde “takıştığı” kişilerin yazılarından da örnekler veriyor bu 200 sayfalık yapıtta. Tüm bu okuma deneyimini daha da keyifli kılan ise, elbette söz konusu isimlerin neredeyse hepsinin ülkemiz veya Dünya sinema tarihi açısından önemli, dahası tanıdığımız kişilikler olması.

Kimler yok ki Dorsay ile belirli filmler veya sinema anlayışı, Türkiye’de sinemanın gidişatı gibi konular üzerinden fikir ayrılığına düşenler arasında: Aziz Nesin, Attilâ İlhan, Ertem Eğilmez, Vedat Türkali, Metin Erksan, Halit Refiğ, Onat Kutlar ve daha niceleri. Dorsay’a yazılan mektuplar, insanların hatta ülkelerin yıllar içinde değişen sinema anlayışları, “sadece bir film” nedeniyle iki entelektüelin nasıl bu kadar sert bir şekilde tartışabildiği, kısacası birçok değerli anekdot sizleri bekliyor. Her ne kadar “bir film asla sadece bir film değildir” mottosunu savunsak da, günümüzde dahi bir film üzerinden bu kadar sert tartışmaların yaşandığına pek tanık olmuyoruz. O anlamda nostaljiye kapılmamak da zor, 40 yaşında olmama rağmen 1990’lı yıllarda basına yansıyan çok sert tartışmaları hayal meyal ben de hatırlıyorum, o düzlemden bakıldığında sinemaya sanat olarak daha da fazla önem veriliyordu sanki, günümüzde olduğu gibi sadece “gişe hasılatı” üzerinden analizler(!) yapılmıyordu.

Kitabı okurken eleştirmenin işinin ne kadar zor olduğunu, yazdıklarının sadece “filmle ilgili pozitif veya negatif fikirlerini, yorumlarını dile getirmek” olmadığını bir kez daha hatırlıyoruz. “Beğeni üzerine eleştiri yazılmaz, temellendirmek gerekir” önermesi dikkate alınırken her eleştirinin doğası gereği öznel, doğası gereği beğeniye dayalı olduğu da bir gerçek, bu iki tutum arasındaki ince çizgide kalemini savuran eleştirmenin emeği de bu nedenle çok değerli. Atillâ Dorsay’ın son kitabı hem eleştiri üzerine düşünmek, hem de Türkiye Sinema tarihine farklı bir pencereden, yer yer mutfağından bakabilmek için çok iyi bir fırsat. Tüm sinemaseverlere öneririz, şimdiden keyifli okumalar!

H. Necmi Öztürk

Bir Cevap Yazın