DREAM SCENARIO – Neuralink Bu Filmi Beğendi (PIFFF 2023 / #1)

Birkaç yıldır Nicolas Cage için “ne tuhaf filmlerde oynuyor” dememize sebep olan filmler serisinin en güncel halkası olan ve yine aykırı yapımlar bağlamında beğenimizi fazlasıyla kazanan A24 firmasından çıkan Dream Scenario (Rüya Senaryo, 2023) Dünya prömiyerini 9 Eylül 2023’te Toronto Film Festivali’nde (TIFF) yaptıktan sonra ülkemizde de Filmekimi kapsamında gösterime girmiş, hayli beğeni toplamıştı. Bu yıl hem akredite basın hem de Mad Movies Okurları Ödülü jüri üyesi olarak katılma şansı elde ettiğim Paris International Fantastic Film Festival (PIFFF) de Dream Scenario’yu açılış filmi olarak 6 Aralık’ta gösterdi ve film Fransa prömiyerini yapmış oldu. İzleyiciye adeta geleceğin pazarlamasını yapan ve peşinen var olan şimdiki zamanın kalıplarını yıkan Dream Scenario, yönetmen Kristoffer Borgli’nin Sick of Myself (İlgi Manyağı, 2022) filminden sonra insanın fiilen varoluşuna etki eden en dramatik yapım olarak karşımıza çıkıyor. Cisimlerin değil, özellikle bedenlerin belli bir zaman aşımına uğradığı Dream Scenario, doğal şeyleri bilincin algısına başkalaşmış bir şekilde yerleştiriyor ve onu bir anlamda manipüle ediyor. Tüm filmi bir anlamda geleceğin pazarlaması olarak “reklam” şeklinde değerlendirirsek bilincin dışarısında yer alan aşkınlık, indirgenemez şekilde bireye başkalığın göstergesi olarak gözüküyor. Aynı bedene ait olan başka’nın ise “bir şey” demek olduğu tam olarak filmin kompozisyonunda saklı.  

Nicolas Cage

Görsel Ayartıcı Bir Ses Olarak Bedenin Yer Değiştirmesi

Fantezinin iki farklı yüzü olarak gösterilen bilincin katıksız muğlaklığı Paul Matthews (Nicolas Cage) karakteri aracılığıyla öteki’ndeki sinir bozucu olanı görünür kılıyor. Tam anlamıyla rüyalar ve bilinç evreninde farklı bir yaşamın kapılarını açmayı zorlayan yönetmen Borgli, aynı zamanda filmin yazar koltuğunda. Filmin mekân kullanımı ve eşyaların mekâna yerleştirilme biçimi Sick of Myself filminde olduğu gibi belli bir kimliğe sahip. Bu anlamda Kristoffer Borgli’nin filmlerinde nesnelerin de bir kimliğinin olduğunun altını çizmekte fayda var. Bu nesneler anlatıda yer alan karakterlere belli bir özellik yüklerken diğer yandan mekânın kusursuzluğu rahatsız edici bir ruh halini filmin tüm ayrıntılarına yediriyor. Bu bağlamda yemek masası, koltuk, duvarlardaki çerçeveler karakterlerle anlatı arasına belli bir mesafe koyuyor, bu da filmdeki fantastik unsurun fazla şekerli olmasını engelliyor. Eşyaların simgesel açıdan karakterlerin yaşamlarına denk düşen bu yok edilemez yabancı kütle hali, onların bilince dayalı yönetimini işgal ederken senaryonun hâkim olduğu kompozisyonun çekirdeği kendisini göstermek için asla gizlenme yöntemine başvurmuyor. Paul Matthews karakteri bu anlamda filmin tam gövdesinde yer alıyor. Onun başkalarının rüyalarındaki gezinir hali hem yıkıcı hem de etkisiz eleman olarak kullanılıyor. Borgli’nin bir önceki çalışmasına da dayanarak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki yönetmen hiçbir zaman belli bir açıyı işaret etmiyor. Borgli her zaman anlatıcı olarak kompozisyonun tam ortasında duruyor; bu da doğal olarak filme hatırı sayılır bir denge kazandırıyor.

Julianne Nicholson

Gündelik Varoluşumuz Reklam Sektörünün Yeni Avı

Bilincin bir platform olarak kullanım tasarımı filmin tam anlamıyla ikinci yarısında karşımıza çıkıyor. Bu şekilde günümüz sosyal medya mecralarını ciddi anlamda belli bir eleştirel noktaya savuran Kristoffer Borgli, yeni sosyal medya varoluşunun adeta bedenlerimizin kendisi olduğu fikrini yansıtırken, her beden birer platform olarak karşımıza çıkıyor. Bu şekilde yaşama ve varoluş alanımız, yürüyen platformlar aracılığıyla şekilleniyor. Filmin en can alıcı ve gerçekçi kısmı olan bu ikinci yarı bir reklam kompozisyonu çerçevesinde çizilmiş geleceğin yeni habercisine benziyor. İlhamını tam anlamıyla fantastik olandan alan yönetmen uzun zamandır beklenen geleceğe bir çağrı yaparak filmin fantastik yapısını burada kırıyor ve bilincin yapay düzeyini serbest bırakıyor. Tam anlamıyla “fanteziyi katletmek” şeklinde kullanabileceğimiz tabir gerçekliğin dışına çıkmak değil doğrudan gerçekliğin içine girmeyi temsil ediyor. Buna ek olarak uzun süredir hayatımızda kendine görünmez bir kimlik edinen Elon Musk’ın Neuralink projesi Kristoffer Borgli’nin filmde yaratmış olduğu rüya bilekliklerine çok benziyor. Gerçekliğin içine yerleştirilen, belki de yakın gelecekte gerçeklik kazanacak olan bu teknoloji gölgesi, gündelik gerçeklikle bütünleşmiş varoluşumuza direnen yapının aşırılığını da eleştirir konumda, filmde kendine tutarlı bir yer buluyor.

Nicolas Cage & Dylan Gelula

Öznenin Gelip Geçici Hevesi

Gerçekliğin çekirdeği ile hiç olmadığı kadar içten bir bağ kuran Dream Scenario, gücül veya görünmez bir X olarak hiçbir varoluşu olmayan, gizli bir gerçekliğe sahip bir olgu şeklinde beliriyor. Bu düzlem ortaya sokulmadan önce filmin genel mizah yapısı izleyicinin bu derinliğin içinde kaybolmasına izin vermiyor. Bu da filmi bulunduğu türün kategorisinde depresif bu alana çekmiyor. Filmin en popüler yanı diyebileceğimiz mizah kısmı Nicolas Cage’in üzerinde çok iyi duruyor. Tam anlamıyla onun için tasarlanmış bir ceket gibi kendisini en alımlı halinde göstermekten kaçınmıyor. Bu “alımlı” hali metaforik olarak yorumlayacak olursak Borgli, taklidin taklidine izin vermiyor. Bu da Cage’i her sekansta aynı pozisyonda ancak farklı kişilik yapısı yansıması altında görmemizi sağlıyor. Dolayısıyla Cage için tasarlanan karakter hakkında, “duyular ötesi, potansiyeliyle yaygınlık kazanan” bir karakter denebilir. Bu noktada Cage dışındaki oyuncu kadrosunun da çok iyi olduğunu hatırlatalım. Cage’in karakterinin eşi Janet rolündeki Julianne Nicholson çok iyi bir performans sergilemiş, ayrıca Matthews’u rüyasında “ilginç” bir konumda gören Molly rolündeki Dylan Gelula ile filmde sürpriz bir rolde karşımıza çıkan Michael Cera’nın (Trent) oyunculukları da seyir keyfini artıran unsurlardan.

Dylan Gelula, Michael Cera ve Kate Berlant

Gören İmge hem Saklanan hem de Saklayandır

Günümüzün bir parçası haline gelen İptal Kültürü’nün (Cancel Culture) filmin başlangıcından sonuna değil eleştiri konusu gibi sunulan ancak eleştirilmeyen bir araç olarak yer alması Dream Scenario’nın örtük fantezisini daha da güçlendiriyor. Sürrealist korku / komedi tarzına hizmet eden filmde sessiz ve hareketsiz kalan bedenin bile söz hakkının olması beklenen geleceğin maskelenmiş yüzünü göstermede boşlukları dolduruyor. Varoluşu belli bir ekonomiye indiren Kristoffer Borgli’nin son filmi soyut modern dünyanın güzel bir temsili. Uykuda kapkaranlık bir boşluğun neye denk düştüğü sorusuna arka plana yerleştirilmiş olan imgesel figürlerle cevap arayan Dream Scenario, geleceğin kalabalık ve huzursuz gözüken rahatsız edici tablosuna hayranlıkla bakan bir göz.

Burcu Meltem Tohum

İlgili okumalar:

Bir Cevap Yazın