Haz Denen O Yasak Dürtüyü Tanır İnsan ve Kaos, Hükmünü Sürmeye Başlar

The Illusionist (Sihirbaz, 2006) ve The Upside (Olacak İş Değil, 2017) gibi filmlerden tanıyor olabileceğiniz Amerikalı yönetmen Neil Burger’ın yazıp yönettiği 2021 yapımı filmi Voyagers (2021), Colin Farrell, Tye Sheridan, Lily-Rose Depp ve Fionn Whitehead gibi isimlere ev sahipliği yapıyor. Filmdeki olayları şu şekilde özetleyebiliriz: Tükenmekte olan kaynaklar sebebiyle gezegenimizde yaşamak imkânsız hâle geldiğinden bilim insanları gözlerini yabancı bir gezegene dikmiş durumdadırlar. Bu gezegeni kolonileştirmek amacıyla oraya gitme görevini üstlenecek, yalnızca biyolojik ana-babalara sahip 30 çocuk “yaratılmakta” ve de eğitilmektedir. Amaç, dünyayla hiçbir bağı bulunmayan bu 30 kişiyi en doğru şekilde eğitmek ve bir başka gezegende yaşam kurma görevini kendi torunlarına doğru bir biçimde aktarmalarını sağlayabilmektir. Lâkin, tahmin edilebileceği üzere bu görev esnasında pek çok şey yanlış gider ve film boyunca bu sorunlar çözülmeye çalışılır.

Voyagers’da pek çok filmden aşina olduğumuz üzere bir “three-act structure” yani “üç perdelik yapı[1] mevcut. Kısaca film, “serim-düğüm-çözüm” şeklinde üçlü bir yapıdan oluşuyor diyebiliriz. Bu yapıda öncelikle karakterler sunulur, filmin içinde geçtiği ortama, yapıya ve de zamana dair çeşitli bilgiler edinilir, akabinde de muhtemelen oldukça iyi işleyen bir sistem tanıtılır. Lâkin bu sistem bozulmaya mecburdur zira bir sonraki adım “düğüm”dür, yani problemlerin ortaya çıkması kaçınılmazdır. Bu kısımda filmdeki tempo inanılmaz artar, sorunlar doruk noktasına ulaşır ve de krizler en çok bu bölümde görülür. Çözümde ise düğüm bölümünde bozulmuş olan denge yeni ve daha farklı bir biçimde tekrardan kurulur ve film bu şekilde kapanır. Bu yapıyı izlemiş olduğunuz pek çok filmden tanıyacağınıza eminiz. Lâkin Voyagers’da bu “denge-karışıklık-çözüm” kısımları oldukça göze batar şekilde ayrılmış. Öyle ki filmde sorun çıktığında şaşırmıyor, hatta çıkan sorunları çoğunlukla önceden kestirebiliyor, çözümün nereden gelebileceğini de önceden fark edebiliyorsunuz. Bu klasik anlatıya başvurulmuş olması izleyicinin film izlemekte olduğunu sürekli hatırlamasına yol açıyor. Filmdeki oyunculuklar da maalesef bu durumu “destekler” nitelikte. Filmdeki mantık hatalarına ek olarak oyunculukların da yeterince inandırıcı olmaması izleyicinin zaman zaman filmden kopmasına yol açıyor.

Mantık hatalarından söz etmişken, akla ilk gelen örneği açıklayabiliriz: Mesela Zac (Fionn Whitehead) ile Christopher (Tye Sheridan) “maviyi” içmemeye karar vermeden önce kendilerine o sıvıda bir ilaç verildiğini öğreniyorlar. Bu ilacın ne için verildiğini araştırırken kendilerinin hormonlarını baskılamak adına üretildiğini ve bu ilaçla uyuşturulduklarını öğreniyorlar. Lâkin burada şöyle sorunlar mevcut: Eğer bu ilaç onlara uysal kalmaları ve de itaat etmeleri için veriliyorsa o zaman Zac ve Christopher bu mini ayaklanmayı başlatacak özgür iradeyi kendilerinde nasıl buldular? İkinci olarak şunu söyleyebiliriz ki Zac ile Christopher bu mavi sıvıyı içmeyi bırakmayı özellikle ilaç onların cinselliklerini baskıladığı için istedi. Ancak Zac ve Christopher doğduklarından beri kontrol altındaydılar ve de hormonları hep belli bir seviyede tutuldu. Eğer gerçekten bir şeyler hissetmenin ne demek olduğunu hiç tatmamışlarsa ve yaşlarının getirdiği hormonlarının verdiği hisleri tanımıyorlarsa, tüm bunların harika şeyler olduğunu ve ayaklanmaya değer olduğunu nereden biliyorlardı? Bu gibi hatalar izleyici ile film arasındaki bağı köreltiyor maalesef.

Karakter Yaratımında Genellikle Düşülen Bir Hata: Kimse Tamamen Siyah veya Beyaz Olamaz

Bunlara ek olarak şurada da klasik bir yönteme başvurulmuş diyebiliriz: Zac ve Christopher mavi sıvıyı içmeyi bıraktıklarında hayata karşı yeni hisler edinirler. Kadınlara başka -aslında olması gerektiği gibi- gözlerle bakmaya başlarlar. Ancak bu iki arkadaş hislerini yeniden elde ederken ve her şeyi yeni deneyimlerken bambaşka iki yol seçerler kendilerine. Bu açıdan Zac ve Christopher’ın bir madalyonun iki yüzü gibi davranmaya başladıklarını söyleyebiliriz. Bu iki gencin mavi sıvıyı içmeyi bırakması onların bedenlerinde baskılanmakta olan testosteronun tekrardan özgür kalması demekti. Christopher maskülenitenin tamamen sağlıklı olan kısımlarını kazanırken, Zac de tamamen sağlıksız ve zarar verici kısımlarını kazanıyor.

Christopher güvenilir, dürüst, sevdiği kişilere karşı koruyucu ve onlar için harekete geçmekten geri kalmayan birine dönüşürken Zac bütünüyle zehirli bir erillik sergiliyor: fazlasıyla rekabetçi, her şeyi kişisel algılayan, agresif, narsist ve kontrolcü bir kişiye dönüşüyor. Bu açıdan bakıldığında aslında ikisi tek bir gerçek kişiyi oluşturuyor denebilir, zira iki karakter de tek başına gerçekten var olabilecek birisini yansıtmıyor. Zac gittiğinde Christopher var olmaya devam ediyor, lâkin Zac varken olduğu gibi bir lider şeklinde değil, yalnızca diğerlerinin bir destekçisi olarak. Yani Christopher maksimum gücüne, tam zıddıyla birlikte aynı ortamda varlık gösterirken ulaşmıştı diyebiliriz.

Filmde bu gençlerin uyuşturucunun etkisinden çıkıp da hayata döndükleri zamanlar birbirine montajlanan sahnelerle ifade edilmiş. Ünlü film eleştirmeni Roger Ebert’ten miras kalan aynı adlı web sitesindeki yazarlardan Christy Lemire’a göre bu sekanslar Requiem for a Dream’de (Bir Rüya İçin Ağıt, 2000) karakterlerin uyuşturucu aldıkları zamanlarda hissettiklerinin gösterim şekline fazlasıyla benzemekte. Ben de bu yoruma katıldığım için yazımda bu bakış açısına yer vermek istedim. Requiem for a Dream’de bu süreç büyüyen gözbebekleri, alınan maddenin damar içerisindeki yolculuğu vb. pek çok kareyle aktarılırken Voyagers’da tam tersi bir süreç işleniyor. Zira burada maddenin etkisi altına girilmiyor, tam tersine etki altından çıkılıp özgür hâle geliniyor. Yine de söylemek gerekir ki bu montajlardan oluşan sekansların bazıları maalesef gereksiz ve de anlamsız. Requiem for a Dream’deki gibi tempoyu arttırmaktan ve görsel bir uyarım yaratmaktan ziyade dikkati dağıtıyor ve olayı anlamsızlaştırıyor.

Yeni Denge

Zac’in varlığında lider olan Christopher, Zac’in ölümünden sonra tekrar lider seçilmiyor. Onun yerine bir kadın karakter olan Sela (Lily-Rose Depp) seçiliyor. Ancak onun neden lider olarak seçildiği bütünüyle meçhul. Aşırı maskülenite ile bozulmuş denge adeta sağlıklı bir feminenlikle yeniden kuruluyor. Buna ek olarak -şaşırtmayan bir biçimde- Sela’yı kısa zaman sonra hamile olarak görüyoruz. Bu durum onun sağlıklı anaçlığının, sakinliğinin ve de görevi “besleyip büyütebilecek” bir kadın olduğu gerçeğinin destekleyicisi olarak sunulmuş olabilir. Yine de bizce bu durum filmde yetersiz kalan konulardan. Bunun gibi bir başka durum da Colin Farrell’ın canlandırdığı Richard karakteriyle alakalı. Kendisi filmde kilit bir rol üstleniyormuş gibi görünürken filmin ortasında “esrarengiz” bir şekilde ölüyor. Kendisinin geçmişine zaman zaman atıfta bulunuluyor ancak bunların hiçbirisi kafamızda net bir “Richard” yaratmak için yeterli değil. Bu açıdan düşündüğümüzde bu karakter de zaman zaman anlamsızlaşıyor.

Sonuç olarak Voyagers eğer merak ettiğiniz bir konuya sahipse izleyebileceğiniz bir yapım. Lâkin beklentilerinizi fazla yüksekte tutmamanız gerektiğini de söyleyelim. Bizce filmdeki temel problemlerden bir tanesi karakterlerin yaşları. Uzay aracındaki sıkıntılar yaşandığında, olayın kahramanları olan bu 30 kişinin de fazlasıyla genç olması olayların yaratabileceği dramatik etkiyi çokça azaltıyor. Daha oturaklı ve olgun karakterlerin bu mavi içeceği içmeyi bırakmasıyla birlikte adeta çıldırmanın eşiğine gelmesi bizce çok daha etkili ve de ilginç olurdu. Buna ek olarak filmde Game of Thrones (Taht Oyunları, 2011-2019) dizisinden tanıdığımız Isaac Hempstead-Wright’ı -maalesef- görmek mümkün. Maalesef diyoruz zira kendisinin duruşu dizinin son bölümlerindeki duruşuyla neredeyse birebir aynı. Bu yüzden bu rolde daha az tanınmış bir yüz olsaydı daha iyi olabilirdi diye düşünmeden edemiyoruz.

Ece Mercan Yüksel


[1] Three-act structure’ın direkt bir çevirisi olmadığı için “üç perdelik yapı” şeklinde çevirmeyi uygun bulduk, umarız anlaşılır ve gerçeğe yakın olmuştur.

Bir Cevap Yazın