SEVERANCE (Sezon 1, Bölüm 4: The You You Are) – Uçurumdan Yükselen Örtük Mırıltıların İzinde

Cevapsız argümanların, özür dileyeni masanın arkasına alıp tüm bedenini sıkıştırdığı karanlık bir mekânda, kurtulmak için dışarıya işaret gönderen içsel çığlıklar sessizce oturuyor, kendisine sunulandan başka hiçbir şey tercih etmeme (yapay) hakkını kullanıyor. Hemen açılış sahnesinde Helly (Britt Lower) ile tam da ayrıldığımız noktada tekrar buluşmamız bu anlamda bahsi geçen çığlıkların ses dalgalarının çapını genişletiyor. “Dinlenme Odası” adı altında görünenden çok daha karanlık bir atmosfer çizen ortamın kurbanı olan Helly, temsilini Milchick’in (Tramell Tillman) yapmış olduğu boğucu atmosferde egzersizi sonsuza değin sürebilecek olan bir azade olma programı içinde nefes almaya çalışıyor. Bir nevi insanın doğasının temel analizi haline gelmiş olan “hepimiz kendimizin birer toplamıyız” argümanı, tekinsiz bir kar fırtınasını andırıyor. 

Bölümün yönetmen koltuğunda oturan Aoife McArdle, anlatının başat temalarını kamera diliyle köşeye sıkıştırırken yabancılaşma, yalnızlık gibi noktalara da eğiliyor. Bu yanıyla The You You Are (dilimize “Gerçekte Olduğun Sen” veya “Özündeki Sen” gibi çevrilebilir) bölümü sezonun önceki bölümleri arasında tam anlamıyla mekân algısını defalarca kez yıkıyor. Bunu sadece zamanın kendisine gönderme yapmak için kullanmıyor, aynı zamanda anlatının kurucuları olan karakterleri de, olabildiğince mekânların içine sıkıştırıyor. Böylece karakterler kullanılan mekânları ne kadar genişletirse, bu bölümdeki anlatı zinciri de daha çok mekânı midesine indirebilir. 

Değişen Usun Eleştirisi

Bölünmüş insan topluluğunun temsili olan Lumon Şirketi, kişilik değiştirme, hafızayı yönlendirme, duygusal ve zihinsel kontrolü ele geçirme mekanizmasıyla bir nevi bağımsız bir deneyin ya da yeni dünya düzeninin işaretlerini veriyor. Duygusal sezginin kendini tamamlayabilmesi için içsel’in (innie), dışssal’a (outie) olan bağlılığı başlangıçtan beri kendini koruyan bir durumdu. Sezginin birliği ancak içsel’e ve dışsal’a bağımlı olduğundan mantıksal yargı durumu Severance’da henüz herhangi bir karakterin üzerine sinmiş değil. Eğer bu zamana kadar karşımıza çıkmış olan tüm karakterlerin kişiliklerine dair tam olarak bir silinme gerçekleşmiş olsaydı bu durum bizi Severance’ın deneysel alt yapısına doğrudan götürmüş olurdu ancak bu zamana kadar takip ettiğimiz kompozisyon, elimizdeki verilerle birleştiğinde yeni bir hayat biçimine işaret ediyor. 

Video kaydındaki fonun Lumon’un dizaynını andırması da yeni sorular doğuruyor: “Dışsalların Lumon binasına girmelerine izin veriliyor mu?” ya da “Bu kaydı yapan bilinci yönlendirilmiş içsel Helly mi?”

Belirlenmiş veyahut geliştirilmiş anı, kişilik ve yargı biçimleri öznenin üzerine, varolan silinerek kazınmış bir portre sunmuyor. Bu da karakterler arasındaki kategori sistemini ortadan kaldırıyor. Elimizde olan kategori sistemi silinmemiş olan’ın, sadece duraklatılmış olan’ın verileri olarak kalıyor. Bu da Lumon Şirketi’nin sıfırdan bir karakter inşa etme eğiliminde olma durumunu sahte kılıyor. Bireyin ana karakterine hiçbir zarar verilmeden sadece mevcut anıların, yaşanmışlıkların arasına mola çizgileri çeken varoluş biçimi bireyleri tamamen değiştirme yoluna gitmiyor, hali hazırda değişmekte olanın yoluna kaldırımlar ekliyor sadece.

Adam Scott

Esneyen Uçurumun İçine Balıklama Atlamak

Dışsal olanın içsel olanı sıfırdan inşa etme imkânı varken bu durumun tam tersi Severance evreninde mümkün olmuyor. Bu da karakterlerin özbilincini zorunlu olarak “biçimlendiriyor”. Bunun en iyi örneğini Helly’nin özür dileme metnini okuma pratiğinde görebiliriz. Olayın gerçekleştiği sahnede Helly’nin özür dilemesi önceden tasarlanmış bir metne dayanıyor. Metne sadık olabilmek için bilincin altında metinde yazılanları tamamen içten hissederek dışavurmak gerekiyor. Böylelikle duyarlılıktan bağımsız bir şekilde oluşturulmuş bir davranış biçimi ortaya çıkıyor. Bu türden bireyler yaratma uğraşına soyutlama yoluyla girişen ancak onun sonucunu mekândan tamamen soyutlayamayan bir sisteme işaret eden kompozisyonuyla Severance, yeni gelecek algısını elinde tutuyor. 

Adam Scott, Zach Cherry, Tramell Tillman, Patricia Arquette ve John Turturro

Gerçek kendisinden, diğer bir deyişle dışsal varlığından uzakta olamayan Mark (Adam Scott), varlığını kanıtlayan unsurlardan kendisini soyutlayamayacağı için, tasarlanmış olan kendi’si (içsel) söz konusu olduğunda da tam olarak bağımsız değil. Irving (John Turturro) karakteri, nesneleşmiş bir benlik algısını yaratırken ve kendisinin dışsal versiyonuyla karşılaşmamışken onun tasarımı bizzat kendine değil içsel olanın yönetimine bağlı olarak gelişmiş. Bu da bölümler boyunca onun içsel olan sisteme bağlılığını anlamlı kılar nitelikte. Irving bu anlamda kategorisi olmayan bir varoluş sergiler. Buna karşın Mark’ın dışsal’ıyla ilgili bilgilerimiz dahilinde, Mark’ın varoluşunun çoklu bir kategori sistemi içerisinde olduğunu söyleyebiliriz. Bu şekilde Irving, kompozisyonda bilginin gereci değildir, bu görev daha çok Mark üzerinden yansıtılır. 

Britt Lower

1+1 Balkonsuz Bedenim

Lumon Şirketi’nde bir Eagan kuralı olan, “Yarattığım şeyi minyatürleştirmeyin” kavramı şirketin çalışanlarının üzerine bir hayli sinmiş gibi görünüyor. Öte yandan şirkete bağımlı olan tüm karakterlerin kendi benliklerini çoktan minyatürleştirdiği aşikâr. Karakterlerin bedenlerini bir nevi apartman dairesi gibi düşünecek olursak onların kapısından her girişimizde hepimiz için yeterli yer olmadığını rahatlıkla fark edebiliriz. Kuşkusuz apartmanın içi tertemizdir, hatta öyle ki penceresinin içinden içeri sızan güneş ışığı dairenin tüm parkelerini aydınlatır. Bunun en önemli sebebi bu dairenin kısa zamanda başka ben’liklere hizmet edişi olur. Daire içinde senelerdir kalan aynı benlik olsaydı muhtemelen ilk bakışta bu denli temiz olmazdı. Bu aşamada her şey diğer benliği etkilemek üzere inşa edilmişken bireysel hakikatin egemenliği son buluyor demektir. 

Cenazedeki barmenin Lumon’un CEO’su Kier Eagan‘a benzemesi pek görmezden gelinecek gibi değil.

Severance’ın içsel/dışsal kavramlarına daimî olarak dokunan her mesele hakikisahte ayrımına yapılan göndermeler aşamasında özgürlük kavramını da geçici olarak dairenin oturma odasına alır. Dolayısıyla ev sahibi için artık belli bir güzergâh yoktur, sadece ana güzergâha teğet geçen rotalar vardır. Bu da kişinin kendisini eski dairenin önünden her geçişinde iki ayrı eşiğe yönlendirir. Başka bir uzamın farklı güzergahları ise delirmek ile ölmek arasında bocalayan özel bir delilik durumuna gönderme yapar. 

Dolaylı Evin, Bilindik Dolaysız Koridorları

Lumon Şirketi tasarımı gereği insan bedenine, veyahut çocukluğunuz boyunca ikamet ettiğiniz bir evin anılarını parça parça sunan yarı bilince benzer. Özellikle son iki bölümdür şirket koridorlarında karşılaşıp duran departmanların öne çıkan karakterleri olan Irving ile Burt (Christopher Walken), bunun iyi birer temsili. Sanatsal etkileşimin ikili arasında yaratmış olduğu atmosfer bizi bilinçte yeni odaların keşfine doğru sürüklüyor. Bölüme ismini veren, kişisel gelişim türüne giren The You You Are el kitabı ise Lumon Şirketi’nin dinamikleriyle oynarken serinin bir sonraki bölümleri için de yeni düşünsel alanlar açıyor. Çoğu aksiyonda Helly’nin itici kuvvet olmasıyla beraber Mark’ın ortaya yavaş yavaş çıkan araştırmacı kişiliği ikiliyi zıt yönlerden aynı noktada buluşturuyor. 

Christopher Walken

Petey’nin (Yul Vazquez) ardında bırakmış olduğu varoluşsal kült, bölüm itibariyle bulunmuş olan kitabın içeriğiyle birleşince Lumon Şirketi içerisinde bir saha gezisi kaçınılmaz oluyor. Bununla beraber ilk bölümlere oranla pasiflik pelerinini üzerinden atmaya başlayan Dylan’ın (Zach Cherry) ise etrafta olup bitenlere dair belli bir merak beslemesi artık şirket içindeki dengelerde belli kaymaların olduğu gerçeğini açığa çıkarıyor. Her şeyden öte şirket içerisinde geçen zaman dışarıda geçen zamana göre azalmaya başladığından gerçeklik ve gerçekliğe ait olmama durumunun da alt metinlerinde değişiklikler meydana geliyor. 

Britt Lower

Serinin bu bölümüne kadar Lumon’un dışarısı ve içerisi bağlamlarında kademeli bir şekilde yeni mekânlarla karşılaştık.  Petey’nin ardında bırakmış olduğu ipuçları henüz yapbozun bütününe etki edememiş olsa da, bu ekmek kırıntıları şirketin içinde bulunma illüzyonunu yavaş yavaş kırar nitelikte gözüküyor. Bu da dışarının gerçekliğinin çarpıklığı ile içerideki gerçeklik düzeninin görünmez mücadelesine işaret ediyor. Bir nevi Mega-benlik’lerin birbirleriyle sürtüşmesi ya da yarı yarıya iletişimde olmaları şeklinde nitelendireceğimiz The You You Are bölümü, benliklerin birbirlerini bıraktıkları sonsuz sefaletin valsi tadında ilerliyor. İçeride olanın gerçekliği dışarıya tam olarak etki edememişken dışarıdakinin kararı içerideki benlikle istediği ölçüde oynamada özgür görünüyor. Severance, bu anlamda içerideki ile dışarıdakinin ne zaman ortak noktada birleşip birbirlerinin mega’larını yok edeceği konusunda ketum bir duruş sergiliyor. Benliklerin çip aracılığıyla adeta birer simülasyona dönüşme durumu akıllarda başka soru işaretlerini doğurur cinste. 

Yalancıların Rüyası Geceyi Senden Çalacak

Petey’nin cenaze töreni aracılığıyla kulaklarımızı ziyaret eden Metallica’nın Enter Sandman şarkısı Petey’nin dışsalı gözlerini tamamen kapamışken içselinin gözlerinin hâlâ açık olabileceğine dair ipuçları veriyor. Her ne kadar tören esnasında Petey’nin dışsalı sıcak bir ortama bedenini teslim etmiş olsa da Kum Adam (Sandman) gelinceye kadar avuçlarındaki geçici özgürlüğe kendini tamamen teslim etmiş değil. Diğer yandan bir varoluşu sadece söz konusu çipe indirmek de yine içselin dışsala göre daha avantajlı olduğunu gösteriyor. Son olarak parçada yer alan If I die before I wake (uyanmadan önce ölürsem / uykumda ölürsem) cümlesi sırasında kameranın Petey’e yakın çekim yapmış olması da güzel bir dokunuş, zira Petey bir anlamda tam olarak uyanamadan, Lumon ile tüm bağlarını koparamadan hayatını kaybetmiş etmiş oldu.

Dışsalın tasarımının içsele göre aralarında dengelemiş olduğu karanlık ton tasarımını yakalayan Aoife McArdle’nın yönetmenliği dikkat çekiyor. Bundan ötürü bölüm boyunca Dışarı’nın gerçekten dışarısı olup olmadığı yönünde teoriler üretebiliyoruz. Bu noktada bizi iç ile dışın ortak paydasında varlık gösteren Cobel (Patricia Arquette) karşılıyor. Bu da bizi, gerçeklik ile kavuşmuş olduğunu sandığımız olayın ya da unsurun gerçek kılınabilmesi için cisimleşmiş, etiketlendirilmiş olması gerektiği bilgisine yönlendiriyor. Bu noktada Petey varoluş gerçekliğini “ölüm” ile cisimleştirmişken onun içsel olanı henüz cismine erişmiş değil. Severance’ın The You You Are bölümüyle mevcut koşulları bu yöndeyken geceye ağırlığını bırakıp Kum Adam’ı kimin davet ettiği sorusu odanın ışığını kimin açıp kapattığıyla ilgili değil, daha çok ışığın ne zaman açılıp kapatıldığıyla ilgili olarak askıdaki yerini koruyor. 

Burcu Meltem Tohum

SEVERANCE 1. Sezon (9 Bölüm, 9 Eleştiri Yazısı – Burcu Meltem Tohum)

Bir Cevap Yazın