RAW: Diş Etlerini Kanatan Eril Ete Duyulan Dayanılmaz Dişil Arzu

Julia Ducournau’nun 2016 yapımı Yeni Fransız Aşırılığı’ndan (New French Extremism) grotesk bir body horror ve bodily revulsion (bedensel tiksinti) örneği olan Raw (Grave / Çiğ) izleyicinin damağında metalik bir büyüme hikayesi tadı bırakırken bu büyüme hikayesinin nesnelerinin etlerini ise öznelerin dişleri arasına dolduruyor. Yamyamlık, vampir hikayelerinde olduğu gibi seksüel temaların metaforu olarak kullanılsa da Raw’da bu durum biraz daha stratejik ve derin. İnsan eti ve insan etinin yenmesi yörüngesinde dönüp duran temalar hem sosyolojik hem de son derece bireysel olması bakımından kendi diyalektiğini kurmaktadır. Toplumun geneliyle birlikte o toplumun içerisinde yer alan bir topluluk tarafından kabul görme arzusu ile beraber içsel ve cinsel uyanışla bu arzunun çıkmaza girmesinin getirdiği gerginlik ve bilinmezlik hali sarmalında ilerler film. Bu sarmalın en düğümlü noktası ise şüphesiz “kadın olma” halidir.

Garance Marillier & Rabah Nait Oufella

Annesi (Joana Preiss), babası (Laurent Lucas) ve ablası Alexia (Ella Rumpf) gibi veterinerlik fakültesini kazanan Justine (Garance Marillier) dejenere bir inisiyasyonun içerisinde bulur kendini. İlk senesi olan “çaylak”lara “veteran”lar tarafından hazing ritüelleri düzenlenir. İlk gecede çaylaklar hayvanlar gibi dört ayak üzerinde yürütülürler. Ertesi günün sabahında ise veteranların eril marşları sonrası üzerlerine hayvan kanları dökülür. Hem çaylaklar hem de veteranlar arasında kabul görmeleri için çiğ tavşan ciğeri yemeleri gerekir. Vejetaryen bir aileden gelen ve kendisi de vejetaryen olan Justine bu uygulamayı reddetmeye çalışırken ablasının “dışlanma ve kabul görmeme” tehditleriyle çiğ tavşan ciğerini yer. Sonrasında ise alerjisi yüzünden bir nevi çiğ ciğer onun etini yemeye başlar. Yasak meyve Justine tarafından yenmiş, ilk günah işlenmiş, erişkin olmak için derinlerde sessizce uyuyan bakire, etobur bir kadına evrilmeye başlamıştır.

Garance Marillier

Fakülteye vardıklarında Justine’in annesi binayı tanımlamak için Fransızca “vache” sıfatını kullanır. “Vache” sözcüğü isim olarak “inek” veya “inek eti” anlamını taşırken, şaşkınlık belirten bir edat olmasının yanı sıra sıfat olarak da “çirkin” anlamına gelir. Bakire Justine hem etlere hem de brutalist mimarinin çirkin, gri, puslu ve soğuk havasına ulaşmıştır. Filmin ana tema soundtrack parçasını besteleyen Jim Williams da buna benzer bir kelime oyunu kullanır bestesinde. Ana tema parçası “lament bass” (ağıt bası) kullanılarak bestelenir. Barok döneminde oldukça sık kullanılan ve temasında trajik aşk, ölüm vb. konuları barındıran bu bas filmin müziğinde de oldukça dramatik ve dinleyeni yükseklere taşıyan bir halde duyumsanır. İtalyan Barok döneminde kullanılan “lament bass” şiddetli veya ağır, yavaş eylem ve hareketlerin yansıması için kullanılırdı. İtalyanca’da bu hareket ve eylemler ise “ciddi, şiddetli, vahim” anlamlarına gelen “grave” sözcüğü ile karşılanırdı. Fransızca’da “grave” sözcüğü ise yine “ciddi, yavaş, ağır” anlamlarına gelirken (filmin Fransızca orijinal adı da Grave’dır) özel terminolojide “yavaş ve ciddi bir ritimden oluşan bir müzik kompozisyonu” anlamındadır. İngilizce’de aynı zamanda “grave” sözcüğü yaygın olarak “mezar” karşılığı ile kullanılmaktadır. Bu bakımlardan filmin müzikleri de filmin sinematografisi ile son derece uyuşan ve uyumlanan, kendisini filmin bir karakteri olarak sunabilen bir yapıdadır.

Garance Marillier

Cabin fever hali ve ilk çiğ etten sonra Justine’in ete olan arzusu Alexia’nın kopan orta parmağını yemesiyle “insan eti”ne evrilir. Kadınların genel olarak mastürbasyon sırasında işaret ve orta parmaklarını kullandıkları bilinmektedir. Alexia’nın onu parmağını yerken gördüğünde Justine’in utanç duygusu “yamyamlık” ile “cinsel uyanış” arasındaki bağlantıyı gösterir. Ancak sorgulanabilecek bir nokta vardır ki o da iki kız kardeşin okulun ortasındaki köpek kavgasına tutuştuklarında Alexia’nın Justine’in yanağından bir parça koparıp çiğnemeden tükürmesidir. Oysa Justine, Alexia’nın kopan parmağını öncesinde yemiştir. Bu durum da henüz yeni erişkinliğe geçen Justine’in seksüel dürtülerine yön verememesinden dolayı direksiyonunu ensest yoluna kırması şeklinde de yorumlanabilir. Kavga sırasında ise Justine önceden yaptığı gibi ablasından bir parça koparıp yemez. Birbirlerini eş zamanlı olarak ısırırlar yalnızca. İki kız kardeşi diğer öğrenciler atkıyı boyunlarına geçirip bir tasma gibi kullanarak birbirinden ayırır ve bu sekansta açıkça ikisinin de birbirine dalaşan vahşi birer hayvana benzediği görülmektedir.

Garance Marillier

Alexia’nın parmağını yediği gece hastanede babasının Justine’e “Un animal qui a bouffé de la chair humaine, c’est pas safe.” (İnsan etinin tadına bakmış bir hayvan güvenilir değildir.) demesiyle kendi köpekleri yoluyla kendi kızından ve karısından bahsettiği anlaşılır. İki kız çocuğunun zorluğunu belirtmesi de bu yüzdendir; yamyamlık annelerinden kızlarına da geçmiştir. Bu geçiş genetik değil kadınsal bir yamyamlıktır çünkü filmde hiç yamyam olan bir erkeğe rastlanmaz. Vejetaryen olmalarının sebebi de yamyamlık içgüdülerinde yatmaktadır. Kendi kadınlıkları ve cinsellikleriyle tanıştıkları zaman insan etine arzu duymaya başlarlar. Et yemenin eril dili de bu şekilde yapıbozuma uğratılır.  

Justine çarşaflar altında klostorofobik hezeyanlar geçirirken gömlek yağına sarılmış bir et parçası gibidir. Üzerine sert aletlerle vurulduğunu hissederek çığlık çığlığa kalan Justine et döveceği ile dövülen bir et konumundadır. Ayna karşısında dans edip kendini öperek “Plus putes que toutes les putes” gibi sözleri çoğunlukla ve şiddetli bir biçimde “daha fahişe” olmakla ilgili olan (ayrıca parçada yamyamlık göndermesi de vardır) şarkıyı söyleyen Justine bu şekilde narsistik bir gösteri sunar. Masum ve bakire kız çocuğundan, cinselliğini ve kadınlığını uyandırmış bir erişkine geçiş partisidir bu izleyicisi de tek kişi olan tek kişilik gösteri. Araştırmacıların yamyamlar üzerine yaptıkları psikolojik araştırmalara göre yamyamlığın altında yatan üç temel sorundan söz edilebilir; algılanan yıkım tehdidi (hayatta kalma içgüdüsü), yüksek ego ve narsisizm. Hayatta kalmak için asimilasyonun gerekliliğini savunan ve diğer insanları yıkıcı bir tehdit olarak algılayan yamyamlar olduğu gibi aşağılanma, özgüven eksikliği çekip bu sorunların üstesinden gelmek için veya özgüvenlerini yeniden defalarca tekrar ve tekrar kazanmak isteyen yamyamlar da vardır.

Ella Rumpf

Justine ve diğer kadınlar, diğerlerini kendi kadınlıklarının ve cinselliklerinin yaşanmasına dair bir tehdit olarak gördükleri için bu kişileri yiyip bitirmeyi seçmiş olmaları muhtemeldir ancak Justine’de durum narsisizm temasına da ulaşır çünkü Justine’in topluluklar içinde daha rahat veya kendine daha güvenli olduğu anlar sürekli olarak kurbanlarını yedikten sonradır. Alexia ve Justine kurbanlarını seçme eylemini avını seçen hayvanların davranışları ile gerçekleştirirler. Alexia yolun kenarına geçerek kendisini bir şekilde kamufle ettikten sonra kaza yapınca içindeki kişilerin hayatta kalması olasılık dahilinde olmayan araçları seçer. Yavrusuna avlanmayı öğreten bir hayvan konumundadır aynı zamanda.

Her ne kadar kendisi korku-dram janrında sınıflandırılsa da Raw odağına aldığı sorunları yamyamlık metaforu üzerinden oldukça rahatsız edici bir sinematografi ve anlatı ile bir coming-of-age kurgusunda, toplumda ve topluluklarda yerleşik hale gelmiş sosyal ve cinsiyet temelli çatlaklarla birlikte gözler önüne serer. Bu çatlakları daha da oyup, altında biriken pisliklerle beraber zaman zaman natüralist, zaman zaman ise stratejik bir yolla insan etini merkezi haline getirerek görselleştirir. Zamanlar boyu süregelen ve süregelecek kadınları nesneleştirip kemiren özne konumunda olanları nesne konumuna getirerek etini de kemiğini de kadınların ellerine, dişlerine ve midelerine emanet eder.

Berfin Tutucu

Bir Cevap Yazın