Gençliğe Susamak: DRUK

İKSV’nin online film platformunda Oscar Özel Gösterimi başlığı altında izlediğimiz Druk (Another Round / Körkütük, 2020) Oscar Ödülleri’nde En İyi Uluslararası Film kategorisinde Danimarka’nın kazanan adayı oldu. Oscar’ın yanında pek çok ödülü olan film aynı zamanda Cannes 2020 etiketini taşıyor. Thomas Vinterberg‘in yönettiği yapımda, gerek Danimarka gerekse Amerika kökenli pek çok filmden tanıdığımız Mads Mikkelsen en göze çarpan aktör diyebiliriz. Hikâye çoğunlukla Mikkelsen’in canlandırdığı Martin karakterinin ve onun arkadaş grubunun etrafında dönüyor olsa da bu karakterin bir parça fazla öne çıktığını söylersek abartmış olmayız. Film tek bir kahraman etrafında dönmektense bu arkadaş grubundaki her bir kişinin hayal kırıklıklarına, problemlerine, yalnızlıklarına ve eğer varsa aile hayatlarına odaklanıyor.

Bu arkadaş grubu aynı okulda görev yapan dört öğretmenden oluşuyor. Tommy (Thomas Bo Larsen) spor koçluğu, Nikolaj (Magnus Millang) psikoloji, Martin tarih, Peter (Lars Ranthe) ise müzik öğretmenliği yapıyor. İçlerinden Tommy dışında hepsi gençlik çağındaki öğrencilerle uğraşıyor. Bunu özellikle belirtmek gerek, zira öğretmenlerin hangi yaş grubuyla çalıştıkları onların psikolojilerini oldukça etkileyen ve de filmi şekillendiren bir konu. Tommy’yi genellikle ufak çocuklara koçluk ederken görsek de diğer üç öğretmen ergenlik çağında diyebileceğimiz gençlerle çalışıyorlar. Film de ilginç bir biçimde bu gençlerin düzenlediği bir partiyle / yarışmayla açılıyor. Bu yarışmaya göre, en çok birayı içebilen ve aynı anda koşup varış çizgisine ulaşabilen takım kazanıyor. Gençliğe, hayata yeni başlıyor oluşa, heyecana ve sağlığa bir vurguyla açılan filmde bu dertsiz tasasızlıktan bir anda orta yaş bunalımına geçiş yapılıyor.

Aşk Bir Rüyadan İbaret

Hayallerinden uzaklaşmış, kendilerine olan güvenlerini kaybetmiş öğretmenler bu çocukların karşısında daha da silikleşiyor, kimliklerini yitiriyor. Bu kimlik yitimini en çok Martin yaşıyor diyebiliriz. Eşi Anika (Maria Bonnevie) ile iki çocuğu bulunan Martin’i okuldaki öğrenciler artık çok da önemsememeye ve de ona saygı göstermemeye başlarlar. Hatta durum Martin’in öğretmenlikte yetersiz oluşuna kadar gider. Veliler durumdan haberdar edilir ve Martin, öğrenciler ve velilerin hep birlikte bulunduğu bir toplantı düzenlenir. Burada Danimarka’nın kültürü de işin içerisine giriyor diyebiliriz. Zira bu durum bizim ülkemize ve de öğretmenlere bakış açımıza ters gelse de Danimarka güç mesafesi [1] oldukça az olan bir ülke. Hâl böyle olunca, Martin’in yetkinliklerinin öğrenciler tarafından sınanması gayet makul ve de doğal karşılanıyor. Yine de öğrencilerin filmin ortalarına kadar öğretmenleri her an yutabilecek, hareketleri önceden tahmin edilemez ”canavarlar” olarak gösterildiğini ekleyelim. En azından benim kişisel olarak hissettiğim tonlama buydu diyebilirim. Bu durumu aslında kendimizi istenmeyen, yaşlanmakta olan bu dört öğretmen gibi hissettiğimizin bir kanıtı olarak düşünebiliriz.

Okuldaki gerginliklere ek olarak, Martin ev hayatında da pek mutlu değildir. Çocuklar evde kendi hayatlarını yaşamaktadır ve eşi Anika neredeyse her gün hastanede nöbet tutmaktadır. Martin’le aralarındaki aşk sönmüş, birliktelikleri gündelik bir rutin hâline gelmiştir. Martin iş yerinde yaşadıklarını Anika’yla paylaşmak istese de çiftin yaşadığı iletişimsizlik bunu engeller. Martin ise rahatlamak için arkadaş grubuna döner. Birlikte kutlama yapacakları gece Martin içmek istemez. Ancak masaya gelip giden içkiler iştah kabartıcıdır ve Martin dayanamaz. İçtikçe duygularını paylaşır ve bir nebze olsun rahatlar. Bunun üzerine Nikolaj bir teorisini paylaşır. Bu teoriye göre grup birlikte bir deney yapacak ve alkolün kendi üzerilerindeki etkilerini raporlayacaklardır. Bu deney temel olarak insanların kanında olması gerekenden daha az alkolle yaşadıkları, sorunların da buradan çıktığı teorisine dayanmaktadır.

Hayatı Zorlaştıran Çocuğa Yetişkin Denir

Başta her şey öğretmenler için gayet güzel geçer. Mesai saatlerinde içilen birkaç kadehle özgüvenleri yükselir, öğrencilerle daha iyi iletişim kurarlar ve sınıfta otoritelerini yansıtmaya başlarlar. Öğretmenlerin üzerlerindeki “ölü toprağı” adeta kalkar. Zaman geçtikçe üzerinde tozlar birikmiş bu ağır bedenler bir anda canlanır ve gençlik iksirini bulmuş gibi olur, hayat dolarlar. Uzun süredir kendi evindeki varlığını ne çocuklara ne de eşine pek de hissettirememiş olan Martin için evdeki durum da iyileşir. Ailesini ufak bir tatile götürür ve Anika’yla uzun süreden sonra birlikte olurlar. Böylelikle Martin için hem okuldaki hem de evdeki “iktidar” tekrardan sağlanmış olur. Lâkin işin içerisinde hem sinema hem de alkol olduğu için bu pozitif durumun böyle gitmeyeceğini, durumun belli bir noktada kaotikleşeceğini biliriz. Deneye biraz daha fazla alkolle devam etmek isteyen öğretmenler günlük dozajı daha da arttırır. Öğretmenler artık kaçak öğrenciler gibi okul tuvaletlerinde, malzeme dolaplarında ve kuytu yerlerde içki içmekte, su şişelerine saydam renkli içkileri doldurmaktadır. Martin okuldaki enerjisini bütünüyle yeniden kazanır ve öğrencilerinin adeta gözdesi olur. Ne var ki Tommy okulda içki şişelerini bırakmaktadır. Bu durum müdirenin kulağına kadar gider doğal olarak.

Arkadaş grubu alkolün faydasını gördükçe ve deneyde ilerlemek istedikçe dozajı iyice arttırır. İşler artık hepten çığırından çıkmaktadır. Eve sürekli sarhoş dönen dörtlü gitgide daha fazla problem yaşamaya başlar. Martin, Anika’yla ciddi bir tartışmaya girer. Bu esnada evliliklerinin geçmiş yılları mercek altına alınır ve Martin eşiyle ilgili öğrenmek istemediği şeyleri öğrenir. Alkol evliliğe adeta temeli sağlam olmayan kısa süreli bir hız kazandırmıştır, ancak her şeyin etkisi geçince geriye kalan orta yaşın yine gri, donuk ve geriye döndürülemez boğukluğu olmuştur. Nikolaj da aynı şekilde kendi evinde sorunlar yaşamaya başlar, hatta Nikolaj’ın evde bakım isteyen küçük çocuklardan hiçbir farkı kalmamıştır.

Tüm İnsanlığın Ortak Hediyesi

Diğer iki öğretmeninse ev ve aile kurmaya dair hayal kırıklıkları vardır. Bu açıdan filmin bu dört öğretmenin orta yaşla gelen geç kalmışlık ve başaramamışlık hislerine odaklandığını söyleyebiliriz. Aile kurmuş olanlar hayatlarında eşleri ve çocukları için bir şeylerden vazgeçmiş olmanın ağırlığını ve de kaybedilen gençliğin hüznünü yaşamakta, bir aile kurmamışlarsa bu yaşa kadar anlamlı bir ilişki kuramamış olmaktan yakınmakta, kendi nesillerini devam ettirecek çocukları olmaması durumunun depresyonunu ve varoluşsal krizini yaşamaktadırlar. Bu açıdan bakıldığında depresyon ve bunalım her iki durumda da kaçınılmazdır.  

Hem okuldan hem de aileden darbeler gelirken, grup bir de Tommy’nin ölüm haberiyle yıkılır. Ancak çoğu İskandinav filminde olduğu gibi bu durum genel bir varoluş krizine dayanmaz. Sorun bir “yaşam mı yoksa ölüm mü” sorusuna bağlanmamakla birlikte burada irdelenen asıl şey ölüm değildir. Dolayısıyla Tommy’nin ölümünün bu filmde derin bir felsefî anlamı bulunmaz. Aksine, onun ölümü sonrası grup kendini biraz olsun toparlar. Mezun olmakta olan öğrencileriyle beraber, bir şey başarmış olmanın getirdiği güzel hisle kendi içlerinde gerilerde kalmış olan gençliği biraz olsun öne çıkartırlar. Mads Mikkelsen’in filmin son sahnesindeki tek kişilik dev kadro tarzındaki dansı ve mimikleriyle film oldukça pozitif ve hayat dolu bir tonlamada biter.

Druk ne negatifliğin ne de pozitifliğin ayarını çok fazla kaçırarak -yine de çoğunlukla pozitif tarafta kalarak- insanı yaş almak üzerine düşündüren bir film. Genellikle bu tarz filmler daha üst yaş gruplarına odaklansa da -çoğunlukla yaşlılık ve yalnızlık üzerine- sinemada bu tarz orta yaş bunalımlarına odaklanan filmler mevcut. 1999 yapımı American Beauty (Amerikan Güzeli) orta yaş bunalımı dendiğinde akla gelen ilk filmlerden. Ancak Druk’un yönetmeni Thomas Vinterberg bu konuyu daha farklı bir tarzda ele alıyor diyebiliriz. Yine de meselenin özüne inilecek olursa, hisler Danimarka’da da, Amerika’da da bütünüyle aynı. Buna ek olarak, sinemada genellikle ailesi “sebebiyle” istediklerini başaramamış, arka planda kalmış kadınların hikâyelerine daha çok alışkınız.

Bu sebepten Druk’ta tamamı erkeklerden oluşan bir grubun duygularını ve mutsuzluklarını yakından izlemek ben dahil pek çok izleyici için ilginç olmuştur diye düşünüyorum. Filmin – eğer varsa – vermek istediği mesaj benim için fazla net olmasa da Druk insan olmanın getirilerine ve götürülerine dair pek çok şey sunan güzel ve naif bir yolculuk. Filmin mesajının benim için net olmamasından negatif bir tonda bahsetmediğimi eklemek isterim. Zira net mesajlı filmler genellikle derinlikten ve insanı olduğu gibi yansıtmaktan uzak kalmakta. Sonuç olarak Druk için hem öncellerine benzer hem de birçok açıdan onlardan farklı, iyi bir yapım diyebilirim. Oyunculukların içten ve duygu uyandırıcı oluşu da cabası. Dolayısıyla Druk listelere, “izlenmeli” notuyla birlikte giriyor. Keyifli seyirler!

Ece Mercan Yüksel


[1] Orijinal hâliyle power distance. Farklı seviyelerdeki konumlarda olan kişilerin aralarındaki ilişkiyi ve hiyerarşinin önemini araştırır diyebiliriz. Örnek olarak, güç mesafesi yüksek olan bir ülkede üst kademelerdeki kişilere fazlasıyla saygı gösterilir ve de hesap sorulmaz.

Bir Cevap Yazın