SEVERANCE (Sezon 1, Bölüm 1: Good News About Hell) – Havaya Saçılamayacak Tozları Üfleyip Durmak

Ölüme yazgılı bir bedenin dünyadaki varlığının eğilip bükülmesine en karanlık ve rahatsız edici şekilde tanık olduğumuz Severance (“Bölünme” veya “Kopma” anlamında), varlığın işlevini nesneleştiren bir anlatıyla kapılarını sonuna dek açıyor. Eline geçen her bir olasılığın etrafındaki kapılarını zorlarken, var olmanın olanaksızlıklarını birer birer gözler önüne seriyor. Aynı bedenin içine kendinden iki tane yerleştirmek hayatta kalmaya yönelik çelişkinin paylaşılmaz en acılı gerçeğini küllerinden doğururken bedenin kendisi var olduğu sürece, anlaşılmaya ihtiyaç duymuyor. Bu noktada varlığın çift anlamlılığı bir denge unsuru yaratıyor. Bu da insanı genel ve bireysel olarak iki ayrı kategoriye yerleştiriyor. Severance kendi içindeki dengeyi aynı yangında alevlendirmek için bu iki anlamlılığı dekor olarak başarıyla kullanıyor. Apple TV+’ın yeni ve iddialı serileri arasında şimdilik başı çeken Severance, merak uyandırıcı kompozisyonuyla dikkatleri üzerinde topladı. Yapımcı ve yönetmen koltuğunda Ben Stiller’ın bulunduğu seri, bilim-kurgu türünde. Bu yazı kaleme alındığında ilk iki bölümü yayınlanmış olan yapımın ilk sezonu toplamda dokuz bölüm halinde izleyicilerle buluşacak. 

Tüm Dünyayı Kablolarla Bağladığımda Şaşıracaksın

Duyulara yer olmadığında yapılan işin öznesinin her zaman başarılı noktalara geleceği vurgulanır. Severance’ın hicvi ise tam da bu noktada başlıyor. Hikâyesiyle zaman zaman Eternal Sunshine of the Spotless Mind (2004) filmini andıran seri, insandan insana aktarılamayan eylemler silsilesini kurgusuna başarıyla yedirmesiyle düşündürücü bir bakış açısının yelkenlerini açıyor. Her bir insanı kendine özgü birer evren olarak düşündüğümüzde bu evrenlerin içinde sürekli hareket halinde bulunan verileri birbirinden ayırmanın gerekliliği aynı evrende iki dünyanın doğmasına neden oluyor. Usun işleyişindeki yavaşlığın duygular işaret edilerek bir nedene bağlanması tinin en gücül yanlarını vurgularken diğer yandan da var olma durumunu tek biçimcilikten ayırıyor. Örnek bir çalışan olmanın da ötesinde alışılmadık soruları uyandıran Severance, bireyin kendisiyle baş başa kaldığında, kendi kendine nasıl bir ayna tuttuğunu da gösteriyor. Hikâyenin temel olarak açığa çıkarmış olduğu “kendilik” sorunsalında ağa takılan en büyük lokma ise bireyin bir yarısının diğer yarısını bulamayınca inşa ettiği köprüde tamamen kaybolması. Dünya olabildiğince çok yönlüyken Severance karakterlerinin hepsi de dünya ile aynı tastan yemek yerken çokyönlülüğe derinlemesine dalıyor. 

Britt Lower

Gelecek Kötü Bir Şakaysa Bunu Bana Yapmana İzin Veriyorum

Günümüzde bedensiz ses haline gelen tüm teknolojik aletlerin hayatlarımızdaki mevcudiyeti yadırganamaz hale gelmişken hâlâ bedenin işlevselliği en tartışılır noktada varlığını sürdürüyor. Serinin ilk bölümü olan Good News About Hell (Cehennemle İlgili İyi Bir Haber) adlı bölümde karşımıza iki karakter çıkıyor; bunlardan birinin bedeni yokken zihni son derece yerinde, diğerinin ise bedeni olmasına karşın zihninin ulaşılabilir noktada olduğu tartışılır. Bir başkasının bedensiz sesi, bir bedene bağlı olan sesi yokladığı anda mekânda hangisinin yer aldığı ciddi bir problem yaratıyor. Öte yandan iki karakterin de sesi aynı oda içerisinde bir köşeden diğerine geçiş yaparken her ikisi de aynı zamanda ve mekânda var oluyor. Bu şekilde bedenin uzuvlarını birbirlerinden ayırarak bir insan bedeninden birçok insan yaratmak mümkün kılınıyor. Helly’nin (Britt Lower) kendisinin bu mekâna aidiyetini sorgularken bir anlamda kalbini sattığından habersiz oluşu onun varoluşuna engel teşkil etmiyor. Diğerlerinin onun ruhunu sattığını bilmesi ise Helly’yi onların arasında sesini kaybetmiş bir bedene dönüştürüyor. 

Adam Scott

Girişte Parazit Duygularını Üzerinden Çıkartmayı Unutma

Lumon Şirketi’nin (Lumon Industries) ete kemiğe bürünmüş marka yüzü Mark’ı (Adam Scott), ait olduğu çağa uygun zihin uyuşturucu bir mekânda hayatın kendisine yabancılaşma aşamasında neredeyse kelimenin tam anlamıyla “kendini bulmaya çalışan” bir karakter olarak görüyoruz. Kaçıp içinde büyülenmeye hazır olunan bir dünyada her sabah tekrar tekrar uyanık olarak uyumak için aynı şirketin kapısına dayanıyor. Onun iç çekmeleri ve bunalımları ise diğer kendisiyle buluştuğunda gerçekleşiyor. Seri bunun ayrımını hem jenerik hem de logosu itibariyle sağlam bir şekilde üstleniyor. İlk bölüm itibariyle serinin jeneriğini görmüyoruz ancak Severance ve onun hemen üzerinde beliren uzun bir çizgi insanın ayrımlar dünyasındaki yerine göndermede bulunuyor. 

Patricia Arquette & Tramell Tillman

Hislerine bakıp onları tekrar özleyebileceğini bilmeden geri kalan günlerine devam etmek nedensiz iç sevinçleri ayaklandırıyor. Bunun en iyi örneği belki de Mark’ın iş çıkışında arabasında ağlaması. Mark’ın Lumon Şirketi’ndeki içseli ne kadar huzurlu görünüyorsa, dünyanın tekdüzeliğindeki dışsalı da bir o kadar huzursuz çizilmiş. Bu bir nevi aynı bedende iki varoluşun adaptasyon eşiğindeki buhranı olarak da yorumlanabilir. Öte yandan mükemmeliyetçi yönetim biçimi içerisinde ezilip kalmış benlik kırıntıları da gözyaşları ve tebessümler arası aynı karakteri şekillendiren farklı unsurlar olarak havada asılı kalıyor. Dan Erickson tarafından yaratılmış olan Severance, aynı bedendeki iki yönlülüğü hiçbir şekilde birbirine benzetmiyor. Benzeşme kavramının su yüzüne çıktığı anlarda ise bu durumu omuzlarında taşıyan karakterlerin iki dünya arasındaki geçişlere uyum sürecinde bazı sürtüşmeler meydana geliyor. 

Jen Tullock & Grace Rex

Bir Gün Sana Bir Hayalet Bırakacağım

Dan Erickson ve Anna Ouyang Moench tarafından yazılmış olan sezonun ilk bölümü Good News About Hell, adı itibariyle izleyiciyi kucaklayan, insan olmaya dair yapılmış bir geçit törenini andırıyor. Bölüm başlangıcından itibaren karakterlerini tanıtırken diğer yandan aynı karakterler dışarıda kendilerini bekleyen tabutlarını sırtlamış gibiler. Bu anlamda senaryo yazımı da kesinlikle ideal bir mutluluğu hedeflemiyor. İçeride ne kadar mutlu bir şekilde dışarıdaki cenazemizi hazırlarsak, zaman o kadar iyi değerlendirilmiş oluyor. İncelikli ve hiciv yönü ağır basan senaryo yazımıyla, bu anlamda ilk izleyişte seyirciyi kendisine çekmeyi başarıyor Severance

Yul Vazquez

İlk bölüm itibariyle kurumsal yüzünün arkasını göstermeyen Lumon Şirketi, tıp ve teknolojiyi ortak noktada pişirerek yaratıcılığını kuvvetlendiriyor. Geçmiş ve mülkiyet adına hiçbir şeyden söz edilemeyen bir dünyanın mükemmelliğini düşündürtürken diğer yandan kendisini de bu mükemmeliyetçilik içinde eleştiriyor. “Severance” adı verilen bir prosedürle ütopik veyahut kimilerine göre distopik bir dünyanın sınırlarını çizerken paylaşılamaz olan gerçeklerle izleyiciyi yüz yüze getiriyor. Sezonun ilk bölümü bir sonraki bölümü için etik ve ahlaki yönlerden sorgulanmayı gerektiren soru işaretleri doğururken anılara dayalı bilgilerin değerini sürekli dışlıyor, bilmemeyi ise yüceltiyor. Kurgusal bir varlık olarak gölgesini daima çalışanları üzerinde gezdiren Lumon Şirketi esrarengiz ve düşündürücü özellikleri dışında tasarım olarak da dikkat çekici yönlere sahip. Andrew Baseman, Jeremy Hindle ve Nick Francone tarafından yapılan set tasarımı geçici olmayan, arzulanan düzenli bir yapının sembolü olarak karşımıza çıkıyor. 

Ücretsiz Olduğu Sürece Tüm Varlığını İstiyorum

İç mekân ne kadar düzenli ve kontrollü gözükse de dışarının dağınık olması gözden kaçabilir bir ayrıntı değil. Tasarımın bu anlamdaki durumu karakterlerin içsel durumlarını temsilen kavranabilen öbür dünya anlayışını da muhafaza ediyor. Mekânın damarlarını oluşturan uzun, tertemiz koridorlar ve onların bembeyaz ışıkları ise kamera diline dokunuyor. Merceğin daralması ve genişlemesini takiben yaratılan mekân dili, görüntüde ne kadar cenneti vaat etse de daha çok cehennemi anımsatıyor ve cennet ideali onun sadece kullanıp sonradan atabileceği bir maske haline geliyor. Böylelikle dündeki benlik geride kalırken gelecekteki benlikle dündekinin ne zaman birbiriyle karşılaşacağı konusu da bilincin sürekliliği anlamında hikâyeyi zamansız bir akışa davet ediyor. Seride Adam Scott ile Britt Lower’a Zach Cherry (Dylan), Tramell Tillman (Milchick), Jen Tullock (Devon), Michael Chernus (Ricken), John Turturro (Irving) Patricia Arquette (Harmony Cobel) ve Yul Vazquez (Petey) eşlik ediyor. İkinci bölüm itibariyle Christopher Walken’ın (Burt) da ekibe katılımıyla Severance kendi kültünün ateşini alevlendiriyor.  

“Oryantasyon” esprisinden gurur duyan bir Mark.

Bu Gece Yemeksiz Bir Akşam Yemeğine Davetliyiz

Sezonun ilk bölümünün en dikkat çeken kısımlarından biri de yemekten yoksun bir akşam yemeğinde varlıklarını yarıştıran bir masa dolusu insanı görmemiz oluyor. Dışarıya çıkınca merkezi bir pozisyondan tamamen sıyrıldığımız noktada dahi kendini sorgulatan dışsal sorunsalları peşinden sürükleten Severance, görmezden gelinen bir mutluluğun peşinde olmanın ağırlığını midesinde taşıyor gibi. Eğer ortada mükemmeliyete giden bir yol varsa bu yolda yapılan hataların bireysel olarak mı yoksa toplumsal bağlamda mı karşılanacağı konusu merak uyandırırken var olmanın acımasız ağırlığını bir kez daha Severance ile kucaklıyor, tinsel yoksulluğun yıkımına yol açan bir geziye çıkmış oluyoruz. 

Burcu Meltem Tohum

SEVERANCE 1. Sezon (9 Bölüm, 9 Eleştiri Yazısı – Burcu Meltem Tohum)

Bir Cevap Yazın