2046: Gelecekteki Geçmiş ve Ölü Gözlerin Kharon ile Taşındığı Bir Siberpunk Düşü

Wong Kar-wai filmografisi içinde In the Mood for Love (2000) filminin yankısı olarak nitelendirilen 2046 (2004) filmi, geçmişin izinde olmanın kayıp yolculuğunu sunuyor. Daha önce yaşanmış olanı geleceğin kendisinde bulma umuduyla yola çıkan Chow Mo-wan karakteri (Tony Leung Chiu-wai), hüzünlü ve hissizleşen bir bedene hayat veriyor. Chow karakterini In the Mood for Love filminde 1963 yılında görüyoruz ancak aynı karakter 2046 filminde 1966 yılında yaşıyor. Yönetmen tarafından bir yansıma filmi olarak kullanılan 2046, aradan geçen bu üç yılda Chow karakterini oldukça farklı gösteriyor. 2047 numaralı odada kalan Chow, her ne kadar 2046 no’lu odaya yakın ve daha önce orada yaşamış olsa da, 2046 ona yaşamış olduğu kadar yakın değil. Bu anlamda filmin kompozisyon yapısı izleyiciyi 2046’ya karşı yabancılaştırıyor ve katılaştırıyor. Bu şekilde 2046’nın film içindeki görevi tamamen geçmişin taşıyıcısı rolünde. Bu geçmiş tipi arzulanmayan değil aksine tekrardan canlandırılmayı bekleyen ikinci bir gelecek rolünde karşımıza çıkıyor.

Faye Wong

Kimse 2046’yı Terk Edemez

Yönetmenin hemen her filminde yaratmış olduğu tüm karakterlerin zaman ile ilgili temel bir problemi var. Zaman kavramı Wong Kar-wai sinemasında aşındırılması oldukça zor olan rutubetli bir duvarı andırıyor. Her ne kadar In the Mood for Love’daki zamanın ve mekânların kokusu Chow’un her katmanına sinmiş olsa da yansıtmış olduğu “zamanda kayıp” karakter yapısı izleyiciyi asla In the Mood for Love’ın kapısına yanaştırmıyor. Yönetmenin en iyi dönemini yansıtan filmlerin sonuncusu olduğu düşünülen 2046, tamamen sorunlu, kafa karıştırıcı ve toksik olarak adlandırılabilecek ilişkilere yelpaze oluyor. Li-zhen (Gong Li) karakterinin yapısını tamamen farklı gördüğümüz 2046 filmi, izleyiciye kesinlikle In the Mood for Love filmindeki Li-zhen (Maggie Cheung) karakterini yansıtmıyor. Hem görsel hem de duyusal anlamda zamansal bir boşluk yaratan film, bir yansımadan ziyade yeni bir hikâyeyi ateşler tarzda ilerliyor. Bu da filmi Wong Kar-wai’nin diğer filmlerine biraz daha mesafeli hale getiriyor. Karakter yapısı açısından hatırı sayılır bir çeşitlilik sunan filmde Android (Faye Wong) karakterinin 1960’lara ait olmasına rağmen geleceğin peşinde olması yönetmenin yansıtmak istediği geçmiş ve gelecek arasına sıkışmış duygusal eşitsizliğin bir göndermesi olarak ortaya çıkıyor. Film boyunca Android’in hüznünün bulaşıcı hali anlatıyı hiçbir zaman terk etmiyor. Varılan gelecek film içerisinde hiçbir zaman umut vaat eden nihai bir nokta olarak sunulmuyor. Bu da filmi karamsar bir havaya sokan diğer bir etmen.

Tony Leung Chiu Wai & Ziyi Zhang

Duyusal Odaklı İçgüdüsel Bir Dünya

Adeta bir jenga kulesine benzetilen Wong Kar-wai’nin Aşk Üçlemesi (Chungking Express, In the Mood for Love ve 2046) ritim ve kamera hareketinin inanılmaz derecede spontane olduğu bir anlatıma sahip. Bu üçlemeye kişisel yaklaşımımla As Tears Go By (1988) ve Days of Being Wild (1990) filmlerini de alt kategori olarak eklemek isterim. Çekim çerçeveleri bakımından filmlerin kareleri ve yansıtmış olduğu görsel ritmik titreşimler kimi zaman izleyicide pozitif anlamda bir mide bulantısı yaratabilir. Öte yandan bu üçlemenin karşılıksız olarak beslenen aşk hikâyelerinin karşılıklı aşk hikâyeleri ile içe içe olduğunu göze alacak olursak üçleme içerisinde her çekimin birbiriyle bağlantılı olması kaçınılmaz olacaktır. Üçleme içerisinde karşılaştığımız karakterler öylesine steril bir şekilde yansıtılırlar ki kameraya arkalarını her döndüklerinde bireysel bir anlatının kompozisyonu ile karşılaşırız. Bu şekilde her bir karakter kendi çıkmazında bir buluşma noktası yaratır. Karmaşa gibi gözüken bu aşırı kontrollü anlatı biçimi Wong Kar-wai’ye özgü bir üslup yaratır. Olay örgüsü teması gereği basit gözükse de görsel anlamda filmde geçen olayların kendini tekrar etmesi seyir keyfi açısından bir uyuşma hissini filmin tüm kompozisyonuna yediriyor.

Ziyi Zhang

Melankolik Bir Kısır Döngü

Filme bir mikrokozmos havası katan karakterlerin sırtlarını gördüğümüz sahneler anlatımı poetik anlamda güçlendirirken hafızayı bir fotoğraf yapısına indiriyor. Bu şekilde sekanslar arası anlatımsal bölünmeler filmin kompozisyonunu zedelemiyor. Anı kavramını sadece geçmişten içinde bulunulan zamana fırlatılan bir füze görevinde sunmuyor ancak anı statüsünün toplumsal yapı içerisine sinen bu yansımasını bir oyun niteliğinde ustaca değerlendiriyor. Geçmişin anlatısal yapısını gelecekteki bir mekânın içine sıkıştıran yönetmen filme vermiş olduğu isimle ufak bir ebediyet ihtimalini bir otel odasında bırakıyor. 2046, biçim ve üslubunu zaman kavramı kullanımı açısından besleyen bir film. Zamanı bir anlamda bir karakter olarak değerlendiren filmde saatler adeta mikrodalgada pişmeyi bekleyen birer hazır yemeğe benziyor. Bu şekilde bir kese kağıdının içerisine tüm kokusunu sindiren yemeğin mikrodalgaya girmeden önceki soğukluk veren dokusu zamandaki yaşanmışlık imgelerini tekrardan ısınmak uğruna hor görüyor. 2046’da suni olarak kullanılan zaman kavramı, bir anlamda yönetmenin bu türde yapmış olduğu filmlerine son aşk mektubu olarak da değerlendirilebilir. Karakterler arasında meydana gelen duygusal gerilim ise filmi aktif olarak merkezi bir plana alarak yönetmenin tercihi çerçevesinde görsel renk dilini de ön plana çıkarıyor.

Tony Leung Chiu Wai

Günümüzden Çalınmış Bir Gelecek

Her ne kadar 2046 bilimkurgu türünde değerlendirilmiş olsa da bilimkurguyu yansıtan öğeleri birer tasarı fikri gibi ortaya çıkar. Bu tasarı tam olarak filmin anlatı kompozisyonuna yerleşmez. 2046 için gelecek fikri sadece bir iç tasarım şeklinde kendisini gösterir. Filmin hikâyesinde dikkat dağıtmaz bir faktör olan bu durum mekanik bir alt kurgu ile anlatımı zenginleştiriyor. Mekân algısının zaman kavramına hizmet etmesiyle empati yapısının sıcaklığını kıran Wong Kar-wai, geleceğin değil geçmişin ötesine geçmeyi hedeflemiştir. Hayatta kaçırılan fırsatlar anlatısıyla Krzysztof Kieślowski’nin Blind Chance / Przypadek (1987) filmindeki gibi yeniden yaşamak için ziyaret edilen her mekânın ve anın yıkıcılığını kullanan 2046, geçmişin sadece geçmişinde yaptıklarından pişman olanların ya da fırsat kaçıranların uğrak yeri oluyor. Daha önce yakalanmış olan imkânsız standardın kaybını karakterlerin karanlık duyguları aracılığıyla kalkan gibi kullanan filmde gelecek fantezisi, ulaşılması güç bir kapanın içine yerleştiriliyor.

Faye Wong

Senaryonun akışı her bir sekans geçişinde karakterlerin araya giren anıları ile olabilecek en güzel şekilde sabote edilirken şiirsel sinematografiyi orantılı bir şekilde besliyor. Görsel anlatım biçimiyle izleyiciye pek fazla bilgi vermeyen Wong Kar-wai, bu anlamda bir önceki filmlerinin 2046’dan önce izlenilmesinin olumlu yanına da işaret ediyor adeta. Yönetmen, bir önceki filmlerinde de olduğu gibi sinematografi koltuğunda Christopher Doyle ile olan işbirliğini bu filmde de sürdürmüş. Doyle, çoğu Wong Kar-wai filminin paletini belirleyen bir fırça olarak düşünülebilir. Öyle ki onun imzası yönetmenin yer aldığı her projesinde kendisini parıltılı bir şekilde gösteriyor. Doyle’a bu filmde Pun-Leung Kwan de eşlik ediyor, kendisini yönetmenin bir sonraki çalışmalarında rahatlıkla görebilir ve Doyle ile aralarındaki bariz farkı anlayabilirsiniz.

Maggie Cheung

Bir Hayalperestin Androidi

Gelecekteki bir zaman diliminde ikamet eden, geçmişe ait bir otel odasına bizi davet eden Wong Kar-wai, zamanda kayma yaşayan bir çaresizliğin üzerini örtmek için son kez dile getirilen bir şiire benziyor. Filmin müziklerini üstlenen Shigeru Umebayashi, filmin temasına güçlü bir hipergerçeklik algısını yediriyor. Atmosferik olarak mekân, müzik ve kostümlerin göz bebeklerine inen birer raket gibi kullanılması filmin formunu sinema endüstrisinin ürünü konumundan çıkarıyor. Kinetik olarak işlevsizleşmeye başlamış bir toplumun sadece küçük bir parçasına ışık tutan film, arzusal bir romanın kurgusal ideallikteki entelektüel androidine dönüşüyor.

Burcu Meltem Tohum

İlgili okumalar:

Wong-Kar Wai hakkındaki tüm eleştiri yazıları için tıklayın.

Bir Cevap Yazın